Sitemizde aramak istediğiniz konuyu

DiniErk - Doğru Dini Bilgi

Mini Banner

                                  "

Dünyada Bir Aşçı İçin Yapılan İlk Türbe ..


Konyalılar dünyada ilk örneği olan bir türbeye sahip. Hem de kerameti de ziyaretçisi de bol bir türbenin
Bir aşçı için yapılmış türbenin.
Dünyada bir aşçı için yapılan ilk türbe Konya'da..
Bu türbe yoğun bir ziyaretçi akınına uğramakta ve hatta buraya gelen boş dönmemektedir.
Konya'ya gelenler Meram yolu üzerinde bulunan bu türbeye uğramadan gitmemektedirler. Türbeye gelenlerin de aldıkları bir miktar tuz ile yemeklerinin bereketlendiğini, tatlarının mükemmel hale getirildiğini ifade etmelerinin yanı sıra bir de o tuzdan cüzdanlarına koysalar paralarının da bereketlendiğini söylüyorlar. Bir miktar tuzun bir kilo tuza konulsa o tuzun tamamında mayalanıp aynı özelliklere sahip olduğu ifade edilmektedir.
Menkıbeler, rivayetler, inançlar ve batıl düşünceler insanlık tarihi boyunca eski. İşte Konya’nın Havzan yöresinde şimdiki adı ile Orgeneral Turhal Mahallesi’nde bulunan Mevlana’nın müritlerinden ve aşçısı Ateşbaz Veli unvanı ile tanınan İzzeddin oğlu Yusuf’a ait 1285 yılında yaptırılan türbeye olan ilgi burada yatan kişinin önemi buradan geliyor.
İzzeddin Yusuf ya da AteşBaz veli türbesinde bulunan şahsın geçmişine ait yeterli hatta yok denecek bir bilginin olmayışı bir yana Mevlana Celalettin Rumi'nin aşçısı olduğuna dair bilgiler de o kadar çok. Kendisinin Horasan'dan geldiği bilinmekle birlikte ateşbaz unvanının alması bir rivayete dayanıyor ki, bu rivayetin da anlatıla anlatıla farklı şekillerde günümüzde ifade edilmesi halkımızın mistik duyguya ne kadar çok önem verdiğini gösteriyor.

Temsili Ateşbaz

Yusuf İzzettin Nasıl Ateşbaz Oldu.
Türbe girişindeki kitabeyi aktardıktan sonra olayımızı aktaralım.
“Bu kabir, kutlu şehit rahmetli İzzeddin oğlu, milletin ve dinin güneşi Yusuf Ateşbaz’ın kabridir. 684 yılı Recep Ayının ortasında Allah’ın rahmetine kavuştu. Allah yarlığasın”
Rivayet o dur ki, “ateşle oynayan, ateş oyunları yapan” anlamına gelen "Ateşbaz" unvanını almasına sebep olay şu şekilde gelişmiş.
"Bir gün dergâhın mutfağında yemek pişirmek için odun kalmamış. Dergâhın aşçısı olan Ateşbâz-ı Velî, durumu Hz. Mevlânâ’ya bildirince o da latife yollu, “odun kalmadıysa ayaklarını kazanın altına sok da yemeği onunla pişir” demiş. Ateşbâz mutfağa gitmiş, ayaklarını kazanın altına sokmuş ve parmak uçlarından çıkan ateşle yemeğin piştiğini görür. Ne var ki sol başparmağına bakarken “Yanar mı?” diye şüpheye düşer ve sol başparmağı yanar. Durumu Hz. Mevlana’ya anlatırlar, Keramet göstermek hoş karşılanmadığından Hz Mevlana mutfağa gelerek "niçin şüpheye düştün" anlamında “Hay Ateş baz hay!” der

Temsili sofra 
 
Bir başka menkıbede ise Hz. Mevlâna bir konuğu için ikramda bulunmasını ister. Vakit gecenin ilerlemiş saatleridir ve matbahta odun yoktur. Ateşbaz-ı Veli hemen ocağın altına sol ayağını sokar ve parmaklarını yakarak kazanı kaynatır. Ateşbaz-ı Veli ateşe ayağını soktuğu için sol ayak parmağının üzerinde siyah bir leke oluşur. Bunu Mevlâna’ya göstermemek için her seferinde sağ ayağının parmağıyla bu lekenin üzerine basarak kapatmaya çalışırmış.
Bir söylentiye göre de, Mevlevilerde parmak hareketinin buradan geldiği söylenir. Mevlevi ritüelleri arasında önemli bir yere sahip olan baş kesme; şeyhin veya tarikat büyüklerinin huzuruna çıkıldığı zaman bir selamlama biçimidir. Sağ ayağın başparmağı, sol ayağın başparmağının üzerine konulduktan sonra eller düz olarak sağ kol, sol kolun üstüne çapraz gelecek şekilde, sol el sağ omzun üstüne, sağ el ise sol omzun üstüne konulur ve bel bükülmeden baş öne doğru hafifçe eğilerek yapılır.) Baş keserken sağ ayağın sol ayak üzerine konulması “mühürleme” olarak da nitelendirilir, Bu hareketle, dervişlerin semaya başlamalarında ateşbaza duyulan saygı yâd edilir, denilir.
Vefatının ardından Mevlevîhanelerde bulunan özel ocağa “Ateşbaz Velî Ocağı” adı verildi. Mevlana müzesini gezenler bilir ki, mutfak bölümü sembolize edilir. Bu bölümde ateşbaz, diğer aşçılar ve yamaklar ile birlikte sofra hali teşhir edilir. Mevlevî Dergâhlarında meydan-ı şerîfte serili beyaz postun adı Ateşbaz postudur.
 
Türbenin dua kapısında kadınlar

Ateşbazın Duası

"Tuzumdan tadan bolluğa berekete zenginliğe erişsin “ diye dua ettiği de söylenilen Ateşbaza bu hikmetinin Mevlana tarafından verildiği söylenir. Hz. Mevlana’nın Ateşbaz-ı Velî’ ye “Tuzunu alanlar huzur bulsun, ziyaret edenlerin her derdi iyi olsun. Aşları artsın, eksilmesin, taşsın dökülmesin.” şeklinde dua ettiği, Ateşbaz'ın kendisine gelenlere dualı tuz diyerek ikram ettiği söylenir. Bugün, türbesini ziyarete gelenlere, halen kendisinin dördüncü kuşaktan bir yakını olduğu söylenen ve türbedarlık yapan ve görevi annesinden alan Hüseyin Bekleyiciler adlı kişi tarafından bir miktar tuz verdiği de görülmektedir.. Bununla birlikte, türbeden tuz alıp da keramete erdiğini söyleyen ziyaretçiler arasında adak adayanlar da türbeye tuz bırakmaktadır. Kilolarla tuz getirip bir miktar tuz alanların nasıl bir inanca sahip olduğu da tartışır. Bilhassa rehberlerin de burayı allayıp pullayıp süslemesi, gizemi artırması da şaşırtıcı..
Aktarılan bir bilgiye göre de, tuz ikram etmek Orta Asya Türk geleneğine dayanmaktadır. Bunula birlikte, sosyal medyada bulduğum şu notta dikkat çekicidir. Mevlana ve Ateşbaz-ı Veli konusundaki araştırmalarıyla bilinen Selçuk Üniversitesi'nden emekli Hasan Özönder, Mevlana'nın, Ateşbaz-ı Veli'ye tuzla ilgili böyle bilinen bir duasının olmadığını söylemiş.

Türbenin eski ve yeni hali 

Ateşbaz'ın türbesi
Yüz yaşına yakın yaşadığı düşünülen Ateşbaz-ı Veli 684 yılında Konya’da vefat etti. Türbesi şehrin 4 km batısında, Havzan semtinin üst tarafında, Yeni Meram yolu üzerinde, Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi ' nin güneydoğusunda 1285 yılında inşa edilmiş. Geçtiğimiz yıllarda belediye tarafından restore edilmiştir.
 İki katlı olan türbenin üst kısmında mozole var, alt katta ise demir parmaklıkla kapalı, içeri girilemeyen kısmında ise bizzat kendisi yatıyor. Ziyaretçilere mistik ve gizemli bir ortam yaşatsın diye sanduka üzeri yeşil bir örtü ile örtülü ve yeşil bir ışıkla aydınlatılıyor. Selçuklu türbe mimarisinin özelliklerini taşıyan yapının muntazam kesme taştan inşa edilmiş sekiz köşeli gövdesi içeriden kare, dışarıdan sekizgen planlıdır. Üstü ise sekizgen piramit (ehrami) bir külâh ile örtülü olup Osmanlıca kitabesi güneydeki “dua penceresi”nin üzerindedir. Türbenin mahzen kısmında kapının önünde demir parmaklık bulunmakta ve ziyaretçiler içeri alınmamaktadır. Gelen kişiler kapının dışından dualarını okumaktadırlar. Türbenin ikinci katına iki taraftan merdivenle çıkılmaktadır. Burada içinde temsili ahşap bir sanduka ve başında da Mevlevi sikkesi bulunmaktadır.

Ateşbazın türbedeki kabri

Türbede 350 yıldır burada türbedarlık yaptığı iddia edilen  bir ailenin son ferdi yaşamaktadır. Kapının girişinde üstte Şair Sıdkı Dede'nin tekkenin yapılışıyla ilgili dörtlüsü karşılıyor, ziyaretçileri. 
"Bir Nihal-i secere-i Hazret-i Mevlana kim
Postnişin-i Dergeh ceddi o Vahid Çelebi
Arz- hizmet eyleyip Hazret-i Ateşbaza
Etti nezdinde bina tekye, rızadır talebi
Çaker-i Kemteri sıdk ederek arz-ı niyaz
Dedi tarihini (bu Gülşen-i feyz-i edebi) (1315)

Bu kuyunun hiç bir kutsaliyeti yok, tuzun olmadığı gibi

Türbeye Olan İnanç Hakkında  

Son olarak, şunu ifade etmek isterim ki, insanların ceplerini, çantalarını tuz ile doldurmak istediğinde kerameti mucizeyi bu şekilde rivayetler üzerinde görmesini, aklı başında bir insanın fırına ayak sokarak kendisini yakma bahasına tehlikeye atmasına Allah'ın da razı olmayacağıdır.
Eğer isterseniz Allah'tan isteyin, sofranız bereketli olsun diyorsanız ellerinizi yıkayarak oturduğunuz sofrada "Bismillahirrahmanirrahim" demeniz, kalkınca "Elhamdüllillah" demeniz ve verilen nimetler için şükretmeniz ve yemekten sonra ellerinizi, ağzını yıkamanız o sofranın bereketli olması için yeter de artar bile.

Fotoğraflar ve Yazı : Erol Kara @dinierk

Türbenin üst katı

Dağıtılan tuzların hazırlanışı

Türbe ana kapısı


Temsili mutfak çalışması ateşbaz ve satınalmacı

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Yorumlar Editör tarafından incelenmekte olup, spam mesajlar dikkate alınmaz. Engellenir.*