Aziz kardeşlerim,
Medine’ye mesafemizi ve hangi Medine’nin ismine hayran olduğumuzu tespit etmek isteriz.
İsteriz ki biz, Allah’ın Peygamber olarak gönderdiği Muhammed aleyhisselamın şeriatını devletleştirip hayatın rengi hâline getirdiği Medine’nin adamı olalım.
Bulunduğumuz yer Medine olsun.
Biz Medine’ye gidemesek de bulunduğumuz yeri Medine yapmaya çalışıp gayret ederken Rabbimiz bizi görsün isteriz. Bunun da yapılabilecek en pratik çalışması, Peygamber sallallahu aleyhive sellem Efendimiz’in hadis-i şeriflerini ashab-ı kiramın yaptığı gibi hayatımıza uygulamak olacaktır.
Onu uyguladıkça Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim’i de hayatımızda uygulayacağız demektir. Ne biz bilgimizle ne de bizden öncekiler tahminleriyle Kur’an-ıKerim’i yaşama tarzımızı belirleyemeyiz. Kur’an-ı Kerim, Allah’ın kitabıdır ve Muhammed aleyhisselam da Kur’an’ı açıklamakla görevlendirdiği Peygamberi’dir.
***
Ebu Hureyre radıyallahu anhın rivayet ettiği, Beyhakî’nin Sünen-i Kübra’sındaki 6918, Buharî’de de 1337 numaralı hadis-i şerif.
Bir hadisin Buharî’de ve başka kaynaklarda zikredilmesi durumunda, ilk olarak Buharî’nin adını vermek uygun düşer. Ama bizim tercih ettiğimiz, daha kolay anlaşılır üslubundan dolayı Beyhakî’nin rivayetidir; bu sebeple birinci olarak onu zikrettik. Aynı hadis, bizim daha kolay anlayacağımız bir dille ulaşmış Beyhakî’ye.
***
“Peygamber aleyhisselamın mescidini temizleyen siyah bir kadını vardı.
Peygamber aleyhisselam onu görmeyince, ‘O kadın nerededir?’ diye sordu. O öldü, diye cevap verdiler. ‘Bana haber vermeli değil miydiniz?’ buyurdu.
Dediler ki: ‘Gece vefat etmişti, gece de defnedildi. Sizi rahatsız etmek istemedik.’ Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, onun kabrine gitti ve namazını kıldı. Sonra da buyurdu ki: Müslümanlar’dan biri vefat edince bana muhakkak haber verin.”
Şimdi biz bunu Peygamber aleyhisselama ait sıradan bir bilgi olarak okuduk.
Peygamber aleyhisselamın mescidini temizlemeye çalışan, siyah derili bir kadının hatırası bu.
Duygusallık ihtiva ediyor, aynı zamanda Peygamber aleyhisselam Efendimiz’in diğer sahabilerle olduğu gibi kadın bir sahabiyle de ilgilendiğini, derisinin siyahlığının bir ayrıcalık olmadığını ortaya koyuyor. Bu hadisi herhangi bir yerde arasak, kabrin başında cenaze namazı kılmakla ilgili bölümde bulabiliriz.
Ashab-ı kiram ise bunu günün içindeki olaylardan biri olarak yaşadılar ve bundan dört büyük ders çıkardılar –ayrıntılarıyla beraber yedi.
Bu sahih hadis-i şeriften biz yedi ders çıkarırsak, dinimizi yedi damardan beslemiş oluruz. Ashab-ı kiram da böyle beslenerek dindarlıklarını kuvvetli hâle getirdiler. Biz bunu “siyah bir kadının cenazesi kılınmış” diye geçiştirirsek beslenme kaynaklarımızdan birini daraltmış oluruz.
Peygamber aleyhisselamın bu tavrından nelerin anlaşıldığını sayalım:
Bir: İyi bilinen insanların cenazesine gidip namazını kılmak gerekiyor. Akraba ya da zengin olduğundan değil, müminlerin sevilenlerinden ve fazilet sahiplerinden birinin cenazesinde bulunmak gerekiyor.
İki: Demek ki Resûlullah aleyhisselam, kadın-erkek ayırmadan ashabıyla ilgileniyormuş. Kadın hayrına bu işi yapıyordu; sigortalı bir görevlisi değildi mescidin. Efendimiz aleyhisselam, Mescid-i Nebi’de hizmet yaptığı için onu hatırlıyor. O kadın, Efendimiz’in gözüne giriyordu. Müminlerin mümin olma özelliği olur, kadın-erkek özelliği olmaz demek ki.
Üç: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin hayatında mescit ne mescitle ilgilenmek, müminler arasında fazilet konusu. Kadının özelliği de mescidin temizliğiyle ilgilenmesi. Mescidin temizliğiyle ilgilendiği için Efendimiz onu arıyor. Mescidine hizmet eden birine vefa borcu hissediyor ve mezarına gidiyor. Demek ki mescitlerimizle ilgilenmek Müslümanlar arasında vefayı gerektirir konulardan biri.
Cami yapmak, caminin tuvaletini temizlemek-halısını süpürmek-camını silmek, camiye gençlerin gelmesi için yardım etmek, gelen gençlerle ilgilenen ihtiyar olmak, imama-müezzine yardımcılık, caminin propagandasını veya hoş görüntüsünü sağlayacak iş yapmak... bu kadının yaptığı işlerdi bunlar. Bunlar, ümmetin içinde takdir görmesi gereken işler. Efendimiz aleyhisselam bunun için o mezara gitmek istedi. Eğer bir caminin sadece imamı dikkat çekiyor ve diğer hizmetleri dikkat çekmiyorsa sünnete aykırı yaşıyoruz demektir. Çünkü sahabeyi eğiten Peygamber’imiz aleyhisselam, camiden çöp toplayan kadını da önemli konuma getirdi. Sünnet üzere ve Medine’ye yakın bir hayat yaşamak, yaşadığın şehri Medineleştirmek ve mesafeleri kısaltmak bu mantıkla mümkün.
Dört: Bu kadın siyah derili. Medine’nin yerlileri (Evs ve Hazrec) ise siyah derili değildir. Bilal-i Habeşî’ler oraya siyah derili olarak geldiler. Bu kadın bir sebeple Medine’ye gelmiş ve Medine toplumu, erkek ağırlıklı bir toplum; cihadı erkekler yapıyor, mescide beş vakit erkekler gidiyor, ticareti büyük oranda erkekler yapıyor, hâkimiyet ve hizmet erkeklerin üzerinde. Ama bu kadın, işin garip tarafı şu ki adı da belli değil, üzerine görev olmadığı ve toplumun böyle bir baskısı olmadığı ve Müslümanlığı bunu ona mecbur etmediği hâlde Resûlullah’ın dinine yapacağı tek alternatif katkı olan mescit temizliğini görev edinmiş. Bu ne eğitimi verir: Müslüman, aktif olmanın yollarını bulmak zorundadır. Yalvarma ve ricaya gerek bırakmadan dinine hizmet edecek bir şeyleri kendisi bulmalıdır. Belki de onu Peygamber aleyhisselamın “Beni onun mezarına götürün” ilgi odağı hâline getiren bu hassasiyetiydi. Çünkü bu kadın evinde otursa ve namazını kılsaydı Efendimiz aleyhisselam, “O siyah kadın gelsin de camimizi temizlesin” demeyecekti. Kadın, bu görevi kendisi oluşturdu, görev üretti kendine ve ihmal edildiğini, kimsenin vakit bulamadığını düşündüğü bir işi yaptı: Mescit temizliği.Eğer o yapmasaydı, Efendimiz aleyhisselam mescidi Ashab-ı Suffa’ya temizletecekti. Ashab-ı Suffa dersleriyle meşgul oldular, bu kadıncağız da o boşluğu doldurdu. Kadının hem misyonu değil hem de ondan böyle bir beklenti yok. Üretti, çalıştı ve Resûlullah’ın gözünde, cenazesi için kabrine gidilecek hâle geldi.
Beş: Bu kadın Bedir’de mücahit ya da Uhud’da gazi biri değil. Hassan ibni Sabit radıyallahu anh gibi şiirleriyle Peygamber’i müdafaa eden biri ya da fakirlere yemek pişirip imaret işleten biri de değil.Bir defa mescit, çamurdandı ve yıllar sonra çakıl döşendi. Son senelerde çakıl döşendi, belki bu kadıncağız çakıl olan döneme de rastlamamıştır. Çamurdan bir mescidin neresini süpürecek? Çatıdaki hurma yapraklarından dökülenleri toplayacaktır.Yani bir piknik yeri ne kadar temizlenecekse mescidi de o kadar temizliyordu.Yaptığı çok büyük bir iş yoktu ya da aciliyet gerektirmiyordu; ama Resûlullah aleyhisselamın mescidinin temiz olması nazik bir iş. Duygusal. Kadın bunu başarmış ve Resûlullah’ın gönlünü kazanmış.Bir kadın, Resûlullah’ın gönlünü kazandıysa Allah ondan razı olmuş mudur olmamış mıdır? Böyle bir soru sorulur mu! َّنِإَََّّكَتلاَصََّّنَكَسََّّمُهَل“ Senin onların üzerine namaz kılman, onlar için rahmettir” buyuruyor Allah. Kabrinin başına gitmiş ve namaz kılmış Efendimiz. Peygamber aleyhisselamın o kadından razı olması, Allah’ın ondan razı olduğunu gösteriyor.
Ama bu razılığı bu kadıncağız, Osman ibni Affan’ın Tebük gazvesinde yaptığı gibi binlerce askeri donatıp ordunun gıda ihtiyacını karşılayarak elde etmemiş. Hurma liflerini ve odun parçalarını haftada bir ya da iki günde bir, neyse, toplamış; on dakikalık iş. ‘Mescit’ dediğimiz de hepsi bir dönümlük yer. Küçücük bir iş, Peygamber’in gönlünü kazanmış ve ona kabri başında rahmet temennilerinde bulunmuş. Tereddüt etmeyiz ki kadın şimdi cennetinde keyif sürüyordur. Bundan ashab-ı kiram şu dersi çıkardılar: Demek ki Allah’ın terazisi çok hassas tartıyor. Bize göre küçük; Allah’a göre cennet. Bize göre çabucak yapılıyor; Allah’a göre bütün asırları kuşatıyor. Küçüklük-büyüklük bize göre olursa çok zarar ederiz. Allah’ın terazisine göre olunca ise karşılığı cennet olacak kadar büyüyebiliyor o.Ashab-ı kiram, Allah’ın ne dediğine bakılacağını ama işin küçüklük-büyüklüğüne bakılmayacağı kuralını bu kadın sayesinde öğrendiler. Bugün bu hadisi dinleyenler olarak biz de aynı sonuca ulaşmak zorundayız. Bir Müslüman’ın “Allah senden razı olsun” sözünü basit görürsek bu hadise hâlâ ihtiyacımız var demektir. Bir Müslüman, camisinin kirlenmesinden rahatsız olmuyorsa bu hadisten ders çıkarmalıdır. İçtiği sigaranın izmaritini camiye -atmaz ya, atacak olsa-atan Müslüman, bu kadınla hangi cennette buluşacak?İşte eğitimböyle; anne sütü gibidir. Sana bir fincandan daha az süt içirir; altmış yaşındayken tırnağındır, dişlerinden o senin. Ashab-ı kiram bu eğitimi aldıkları için 23 senede cihana meydan okuyan bir nesil oldular.
Ama bu razılığı bu kadıncağız, Osman ibni Affan’ın Tebük gazvesinde yaptığı gibi binlerce askeri donatıp ordunun gıda ihtiyacını karşılayarak elde etmemiş. Hurma liflerini ve odun parçalarını haftada bir ya da iki günde bir, neyse, toplamış; on dakikalık iş. ‘Mescit’ dediğimiz de hepsi bir dönümlük yer. Küçücük bir iş, Peygamber’in gönlünü kazanmış ve ona kabri başında rahmet temennilerinde bulunmuş. Tereddüt etmeyiz ki kadın şimdi cennetinde keyif sürüyordur. Bundan ashab-ı kiram şu dersi çıkardılar: Demek ki Allah’ın terazisi çok hassas tartıyor. Bize göre küçük; Allah’a göre cennet. Bize göre çabucak yapılıyor; Allah’a göre bütün asırları kuşatıyor. Küçüklük-büyüklük bize göre olursa çok zarar ederiz. Allah’ın terazisine göre olunca ise karşılığı cennet olacak kadar büyüyebiliyor o.Ashab-ı kiram, Allah’ın ne dediğine bakılacağını ama işin küçüklük-büyüklüğüne bakılmayacağı kuralını bu kadın sayesinde öğrendiler. Bugün bu hadisi dinleyenler olarak biz de aynı sonuca ulaşmak zorundayız. Bir Müslüman’ın “Allah senden razı olsun” sözünü basit görürsek bu hadise hâlâ ihtiyacımız var demektir. Bir Müslüman, camisinin kirlenmesinden rahatsız olmuyorsa bu hadisten ders çıkarmalıdır. İçtiği sigaranın izmaritini camiye -atmaz ya, atacak olsa-atan Müslüman, bu kadınla hangi cennette buluşacak?İşte eğitimböyle; anne sütü gibidir. Sana bir fincandan daha az süt içirir; altmış yaşındayken tırnağındır, dişlerinden o senin. Ashab-ı kiram bu eğitimi aldıkları için 23 senede cihana meydan okuyan bir nesil oldular.
Altı:Bir ders daha veriyor bize Ebu Hureyre, bu hadis sayesinde. Efendimiz aleyhisselam, “filanca nerede?” demiyor, “o kadın nerede?” diye soruyor. Demek ki o da adını bilmiyor. Biliyorsa da ihtiyaç hissetmiyor söylemeye. Ne öğretiyor bize hadis-i şerif? Biz isimler ve markalar peşinde değiliz. Kim Allah’ın rızasının peşindeyse onun ismi-cismi-markası önemli değildir. Allah o kadından razı olsun ki bize bu dersleri verdi.
Yedi: Bu kadın, insanlık tarihine şöyle bir perçin vurdu: İnsanın yüreğinin rengi önemli, derisinin rengi önemli değil. Yüreği bembeyaz imandı bu kadının, simsiyah da derisi vardı. Resûlullah aleyhisselamın derisi beyazdı ve nur gibiydi. Ashab-ı kiramın büyük bölümü de beyaz deriliydi. Beyaz derili bir Peygamber, beyaz derililerin yaşadığı bir toplumda siyah derili bir kadını önemsiyor ve mezarına gidiyor.
Bu bir derstir ve bu dersi ashab-ı kiram aldı.
Bu hadis-i şeriften belki yedi hüküm daha çıkarmak mümkündür ancak onlar zaten ilmihâl kitaplarında var:-Gece cenaze kılınır mı? Ashab-ı kiram kılmış.-Peygamber aleyhisselamı ne kadar seviyormuş ashab-ı kiram? O kadar seviyorlarmış ki “cenazemiz var” deyip üzmemişler onu.-Demek ki cenaze bekletilmez; gece ölmüş kadın ve gece gömülmüş.-Bir insanın cenazesi, mezarı başında kılınır mı? Ashab-ı kiram kılmış.
-Ashab-ı kiram bu cenazeyi kılmıştı; Efendimiz tekrar kıldı.-Demek ki bir Müslüman öldü diye birbirimize haber vermemiz lazım.-Efendimiz sadece düğünlere gitmiyordu demek ki; cenazelere de katılmış. Sevgide-nefrette, bollukta-darlıkta... her şeyde ashabıyla beraberdi. Onların her derdiyle ilgileniyordu.Kardeşlerim,Bu hadis üzerinden nefis muhasebesi yapmaya kalksak Medine’ye olan mesafemiz ortaya çıkar. Bizim teğet geçebildiğimiz ve bir kenarda durdurduğumuz hadis, aslında ashab-ı kiramın karne aldıkları uygulamalardan biriymiş.
-Ashab-ı kiram bu cenazeyi kılmıştı; Efendimiz tekrar kıldı.-Demek ki bir Müslüman öldü diye birbirimize haber vermemiz lazım.-Efendimiz sadece düğünlere gitmiyordu demek ki; cenazelere de katılmış. Sevgide-nefrette, bollukta-darlıkta... her şeyde ashabıyla beraberdi. Onların her derdiyle ilgileniyordu.Kardeşlerim,Bu hadis üzerinden nefis muhasebesi yapmaya kalksak Medine’ye olan mesafemiz ortaya çıkar. Bizim teğet geçebildiğimiz ve bir kenarda durdurduğumuz hadis, aslında ashab-ı kiramın karne aldıkları uygulamalardan biriymiş.
Eğer biz de ashab-ı kiram gibi Allah’a yakın ve rızasına uygun bir hayat yaşamak, Medine’yle aramızdaki mesafeyi kısaltmak istiyorsak bu hadis-i şerifi evimizde, işyerimizde ve her yerde hayat pratiğine dökeceğiz.
İlla cenaze olması şart değil; mümin kardeşlerimizle ilişkilerimizi ihtiva ediyor bu hadis, Resûlullah aleyhisselamın mescitlerine alakayı ve aktif Müslüman olmanın temellerinden birini gösteriyor.
Kendine iş üreten Müslüman’la verilen işi bile hantal şekilde yapan Müslüman arasındaki farkı ortaya koyuyor.
Oturup “Resûlullah sağken ben Medine’de olsaydım ne yapmıştım şimdiye kadar?” diye sorabiliriz. Resûlullah sağ değil ama sünneti sağ.Mesela hadisi kendime uyarlasam; ne yapabilirim: Medrese, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin sünnetinin ve Kur’an’ın öğrenildiği yerdir. Bir medreseye gidip talebelerin çamaşırlarını yıkayabilir miyim? Neden olmasın? Bir medreseye gidip müdüre, “Selamunaleyküm, her cumartesi günü bu kapıya siz on talebenin çamaşırlarını koyun, ben de pazartesi yıkanmış-ütülenmiş olarak getireyim” desen, vallahi bu o kadındır işte. Peki, bu kadın ölürse cenazesine kim gelecek? Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin kendisi gelmese bile ruhaniyeti bu kadının cenazesindedir. Eğer bu kadın, o zenci kadını taklit ederek yapıyorsa işini,aynı şey bunun için de hepimiz için de geçerlidir. O kadının kıldığı namazı kılıyoruz ve kabul oluyor da yaptığına benzer bir işi yapınca niye kabul etmesin Allah Teâlâ?Bir talebenin çamaşırını yıkıyorum, iki talebeninki çok olur, belim ağrıyor... olabilir. Bir Kur’an kursunu haftada bir temizlerim. Çocuklar ne zaman tatile çıkıyor; cuma günü. O gün gidip temizleyeyim de kadın elinden temizlik görsün medrese-mescit... Yapılacak o kadar iş var ki. Bu işlerin hepsi Medine’yle aramızdaki mesafeyi sıfırlar, Allah’ın izniyle.
Fakat biz her şeyi ‘profesyonel’leştirdik; cami temizliği şirketlere veriliyor, Kur’an kursuna hademe alınıyor, çocukların çamaşırları zaten kursun makinesinde yıkanıyor... Korkarım ki cennete girmeyi de bir sigorta şirketine havale edeceğiz. Kala kala bir o kaldı. Hayır! Bu kadın gösteriyor ki Allah’ın rızasını kazanacağımız binlerce iş var ve bunların hepsi masrafsız.Bu, Medine’ye yakın olmak diye derdi olanların işidir. Böyle bir derdi olmayan için zaten mesele yok.
Âlemlerin rabbi Allah’a hamd, Efendimiz Muhammed aleyhisselama, ailesine, ashabına salat ve selam olsun
Âlemlerin rabbi Allah’a hamd, Efendimiz Muhammed aleyhisselama, ailesine, ashabına salat ve selam olsun
Nureddin Yıldız'ın Sünnet Neden Garip? Adlı kitaptan alınmıştır.
Hoş geldiniz. Fikirlerinizi paylaşmanızdan mutluluk duyarız