
Müteakibeyi mukabele sananların çokluğu din cahili olduğumuzun bir delilidir.
Ramazan ayının en güzel alışkanlarından biri olan mukabele, Recep ve Şaban aylarını da kapsayan üç ayların maneviyatında ayrı bir yeri olan alışkanlıklarımızdandır.
Mukabelenin ne olduğu ya da olmadığı konusunda herkesin az çok bilgisi olduğunu sanıyoruz. Bilmeyenler de varsa küçük bir araştırma ile de bunun ne olduğunu öğrenebilir.
Günümüzde yapılan mukabeleler doğru mu. Bu konuyu araştırdık ve gördük ki, ne yazık ki mukabele olması gereken şekilde yapılmamaktadır.
"Mukabele", Kur'an tarihi ile ilgili bir terimdir. Cibril (a.s)'ın her sene Ramazan ayında gelip Kur'an'ı Hz. Peygamber (s.a.s) ile karşılıklı müzakere etmelerini, birbirlerine okumalarını ifade eder.
Kur'an'ın Allah tarafından indirildiği şekilde muhafazası, âyet ve sûrelerin tertibinin doğru olarak tesbiti ve bunun kontrolü için Cibril (a.s) her sene Ramazan ayında, bir rivayete göre Ramazan ayının her gecesinde, Hz. Peygamber (s.a.s)'a gelirdi. Hz. Peygamber (s.a.s.) Kur'an âyetlerini Cibril'e okurdu. Buna "arz" denir.
Aynı âyetleri, mukayese için, bir de Cibrîl (a.s) okurdu ki buna da "mukabele" denir.
Mukabele sadece Ramazan’a has bir durum değildir. Kur'an-ı Kerim'i bilen bir kaç kişi bir araya gelir ve her gün bu ameliyeyi yerine getirebilir. Ramazan ayında yapılmasının sevabı çok daha fazla olduğundan genelde de Ramazan ayı içerisinde yapılması alışkanlık haline gelmiştir.
Evde, camide, dernekte vs yerlerde yapılan bu Kur’an okuma ameliyesi ne yazık ki tv , radyo ya da cd üzerinden de her ne akla hizmetse yapılmaktadır ki bu son sayılanlarla mukabele olmaz.
Hatim sevabının sadece eksiksiz, yanlış olmadan, hakkını vererek okuyanlara ait olacağını da belirtmek isteriz.
Genelde mukabeleyi dinleyenlerin, gözleriyle ayet sürerek okumadan katılanların da hatim yapmış olmalarını söylemek doğru değildir.
Şunu da atlamadan belirtelim ki, Kur'an-ı bilmemek mazaret değildir. Ne var ki mukabeleye dinleyenlerin okuyanlardan daha fazla sevap alacaklarını da belirtelim ki, okumak sünnet, dinlemek farzdır. Fakat dinlemekle hatim olmaz. Mukabele dinlemek çok sevap olmasına rağmen, çalgı aletlerinden dinlemenin hiç sevabı olmaz
Birinin okuması, diğerlerinin gözle takibi mukabele olmaz dedik ve bu olmaza bir veya iki Kur'an'ı bilen bir veya iki kişniin süratle okuyup geçtiği ayetleri cemaatin de sayfalara bakarak takip etmesinin de mukabele olmayacağını da söylemek isteriz. Bu şekilde okumaya müteakibe yani takip etme denir.
Gerçek mukabele, yukarıda da zikrettiğimiz şekilde Hz. Peygamber (as) ve Cibril (as)'ın yaptığı şekilde yapılandır. Nasıl ki, Kur’anı ayet ayet getirip Hazreti Peygambere okuyan ve sonra da Hazreti Peygamberin okuması ise ve daha sonra peygamber ve sahabe (rah) arasında yapılan okumadır.
Karşılıklı okumaktır mukabele.
Yani, nerede mukabele varsa o toplulukta bulunan herkesin karşılık şekilde okuması gerekir.
Kur’ân’ı karşılıklı okuma ibâdetini gören Müslümanlar, hafızların refakatinde mukabele tarzında tilâvet ederek okuması gerekir. Mümkünse okunan Kur’ân üzerinde tefekkür etmeli, anlamlarını, emirlerini düşünerek tefekkür etmelidir.
Günümüzde genel olarak yapılan birinin okuması diğerlerinin gözle sürmesi, o gözlerin zaman zaman Kur'an sayfaları üzerinden çevreyi kolaçan etmesi, dikkatini başka yere vermesi, gelen seslere, telefona, çağrıya bakması ve sonunda da farkında dahi olmayarak "el fatiha" sözünü duymasıyla kapağı kapatmasından ibaret hale gelmiştir. Hatta bana acı veren bir başka görüntü var ki, bazılarının Kur'an-ı Kerim'i bacaklarının arasında almakta, göbekten aşağıya koymakta, bu şekilde saygısızlık yaparken, yine mukabele okunan yerde bir kaç kişinin dinleme yerine dedi kodu diye belirteceğimiz dünyevi işlerle meşgul olması da edepsizliğin örneğidir.
Boğazlarından aşağıya değil dillerine bile girmeyen Kur'an ayetlerinden bir şey anlamadan sözde mukabelenin sona ermesi hatta ne acıdır ki zaman zaman okuyanın dahi secde ayetlerini es geçerek, tilavet secdesini terk ettiği de görülmektedir.
Ve bir başka yanlış uygulamada erkeklerin kadınların yüzüne doğru mukabele yapması da çok büyük yanlıştır.
Ebû Hüreyre (ra) bildirmiştir ki, Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur:
“Bir cemaat, Allah’ın evlerinden birinde toplanır; Allah’ın Kitâbını okurlar ve aralarında (birinin okuduğunu diğerleri—açık veya gizli—tekrarlamak sûretiyle) ders yaparlarsa, üzerlerine huzur iner, onları rahmet kaplar, çevrelerini melekler kuşatır. Allah o kimseleri, kendi katında bulunanların arasında anar."
Kur'ân okuyan için bir sevap, dinleyen için iki sevap vardır." "Kim Allah'ın kitabından bir âyeti can kulağıyla dinlerse, onun için iki kat sevap yazılır." (Dârimî, Fedâilü'l-Kur'ân: 10.)
Bu iki hadis-i şerifden sonra gelin güzel bir dua ile yazımızı noktalayalım.
"Ey Feyyaz-ı Rahim! Kur’ân’ı okumayı, anlamayı, amel etmeyi, tefeyyüz etmeyi nasip et! Kur’ân’dan hissemizi ziyade eyle! Kur’ân’ı bize dünyada okunan ve amel edilen rehber, kabirde sevimli arkadaş, kıyamette şefaatçi, sıratta nur ve kılavuz, cehenneme karşı perde, cennette ebedî dost eyle! Âmin! "
Derleme : Erol KARA / @Dinierk
Hoş geldiniz. Fikirlerinizi paylaşmanızdan mutluluk duyarız