
Önce bir hadisi şerifi hatırlatalım
“Kim Allah için hacceder, bu esnada kötü işlerden ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsa -kul hakları müstesna- annesinin onu doğurduğu günkü gibi (günahlarından arınmış olarak hacdan) döner.”
“İçine günah karışmamış ve kabul olunmuş bir haccın karşılığı ancak cennettir.”
Görgü kurallarını bilmek elbette takdire değer. Fakat en kıymetli, misafir olduğunu bilip ev sahibinin izzet ve ikramına saygıyla karşılık vermektir; ona hürmeten, sükûneti kaçıracak her türlü davranıştan kaçınmaktır.
Tatlı bir heyecan ve ürpertinin iliklerinize kadar işlediği günlerdeyiz..
Bir Hacı adayı olarak mahşer öncesinin provasını yapmaya hazırlanıyoruz. Bir kaç hafta sonra çıkılacak yolculuğun son hazırlıklarını tatlı bir heyecanla yapmaya çalışıyoruz. Kayıtlarımızı bitirdik, aşılarımızı olduk, seminerlere katıldık. .
Kâbe Allah’ın evidir.
Mekke’nin ahalisi Allah’ın komşuları hükmündedir. Hacılar da hadis-i şerifte belirtildiği üzere kulları arasından seçtiği heyetlerdir. Dua ederlerse duaları kabul edilir, mağfiret dilerlerse bağışlanırlar. Aynı şekilde Medine-i Münevvere’nin ahalisi Hz. Rasulullah s.a.v.’in komşularıdır. Dünyanın dört bir tarafından akın eden ziyaretçiler ise, misafirleridir.
O yüzden bu iki mübarek beldenin ahalisini ve ziyaretçilerini üzmek son derece tehlikelidir. Hatta alışveriş esnasında ileri gidip aşırı derecede pazarlık etmek bile doğru değildir. Zira böyle bir davranış onları üzebilir. Bir miktar fazla ödeseniz bu sizi fakir yapmaz. Ama onları üzerseniz Allah ve Rasulü’nü gücendirebilirsiniz.
Sonunda varılacak yer cennet olunca
Bilumum haram ve günahlardan kaçınmak edeptir. Farz, vacip ve sünnet-i seniyye ile amel etmek edeptir. Allah Tealâ’yı görüyormuşçasına ibadet etmek, O’nun her an bizi gördüğünü, açık gizli bütün halimize vakıf olduğunu bilerek davranmak edeptir. Hangi renkten, hangi ırktan olursa olsun oradaki müminlere hizmet etmek, onlara lütuf ve keremle muamele etmek, güzel ahlâk, haya edeptir. Diline sahip olmak, kimsenin kalbini kırmamak, nefsi için herhangi bir davada bulunmamak, sabır ve sükunetle hareket etmek edeptir. Otelde, asansörde, araçlarda ve elden geldiğince, güç yettiğince tavaf esnasında kadın-erkeğin birbirine karışmadan vazifelerini yapması son derece mühim bir edeptir.

Nazargâh-ı ilâhidir, makam-ı Mustafa’dır bu
Muraât-i edeb şartıyla gir Nâbi bu dergâha
Metâf-ı kudsiyândır, bûsegâh-ı enbiyadır bu!
Kâbe de konuşur
Şüphesiz her yerde edepli olmak lazımdır. Fakat bu gibi makamlarda belki bin kere daha edepli olmalıdır. Hatta denilebilir ki bu iki makamda yani Kâbe ve Mescid-i Nebevî’nin hariminde kalbi dahi korumak gerekir. Çünkü Allah Tealâ bu makamlara içten ve dıştan O’nun adına hürmet edilmesinden hoşnut olur. Ayrıca Kâbe’yi ve Efendimiz aleyhissalât u vesselamı kalpten geçen manalara muttali kılabilir.
Unutma ki, Beytullah sadece taş bir binadan ibaret değildir.
Edepli bir ecdadın torunları
Elbette ki mukaddes topraklarda mübarek makamlar Kâbe-i Muazzama’dan ve Ravza-i Tahire’den ibaret değildir. O bölgenin her karışı Hz. Rasulullah s.a.v.’in, sair Peygamberlerin -salât ve selam üzerlerine olsun- Sahabe-i Kiram Efendilerimizin -Allah hepsinden razı olsun- ve Evliyaullahın -Hak Tealâ sırlarını mukaddes kılsın- mübarek ayaklarının değdiği yerlerdir. Bir sahabi kabrine gittiğiniz zaman kendinizi küçük bir Ravza’nın önünde duruyormuş gibi hissedersiniz. Rabıta ile huzura girer, selam verir ve mübarek ruhlarına Kur’an okursunuz.
İki Cihan Güneşi s.a.v.’in edebinden nasibi olmayan O’nun nurlu yolundan istifade edemez. İnce bir duyuş, ince bir hissiyata sahip olan büyükler kutsî mekânlarda diğer yerlere nispetle edebe çok daha fazla dikkat etmişlerdir. İmam Malik rh.a Hazretleri, Allah Rasulü s.a.v.’in bastığı toprağa hürmeten Medine-i Münevvere’de hayvan üstüne binmemiş, ayakkabı da giymemiştir.
Sultan Abdülhamid Han k.s. Hazretleri zamanın büyük velilerindendi. İstanbul’dan Medine-i Münevvere’ye kadar tren hattı yaptırmıştı. Allah Rasulü s.a.v.’in muazzez ruhlarını gürültüyle rahatsız etmemek için Medine İstasyonu’nda rayların altına keçe döşetmişti. Osmanlı’nın o ince ruhlu insanları Mescid-i Nebevî’yi tamir ederken yine aynı maksatla çekiçlerine keçe bağlıyorlardı. Bu zamanın Kutlusu k.s. Sahabi kabirlerini ziyaret ederken mezarlıkta ayakkabılarını çıkarıyor ve derin bir hürmetle huzurlarına giriyordu. Allah onlardan razı olsun ve gölgelerini başımızdan eksik etmesin.
Şair ne güzel söylemiş:
Ehli dil arasında aradım, kıldım talep
Her hüner makbul imiş, illâ edep illâ edep…
Özetle, edeple hac yapmasanız mükafat beklemeyiniz. Hacı oldum demeyiniz. Turistik bir geziden dönen birinden farkınız olmaz. Haccınız oldu mu, oldu. Kar ettiniz mi.. Edepsiz bir Hacı olarak sadece zararla dönmüş olursunuz.
********
Erol Kara @dinierk
Bir Hacı adayı olarak mahşer öncesinin provasını yapmaya hazırlanıyoruz. Bir kaç hafta sonra çıkılacak yolculuğun son hazırlıklarını tatlı bir heyecanla yapmaya çalışıyoruz. Kayıtlarımızı bitirdik, aşılarımızı olduk, seminerlere katıldık. .
Vakit buldukça büyükleri, akraba, komşu ve dostları ziyaret edip helalleşme ve “Bizi de dualarınızdan eksik etmeyin.” nidaları, emanetler, bağışlanmak üzere salavatlar, hatimler, ihlaslar ve zikirlerin duasını almak..
Yola çıktık. Haremeyn'e cardık.
İster Mekke'ye, ister Medine'ye varalım. Uçaktan indiğimiz yer Kutsal topraklardır. Beytullahın ya da peygamber aleyhisselamın topraklarıdır.
İster Mekke'ye, ister Medine'ye varalım. Uçaktan indiğimiz yer Kutsal topraklardır. Beytullahın ya da peygamber aleyhisselamın topraklarıdır.
Misafirden beklenen edepli olmasıdır
Ve daha evden çıkarken üzerimize giyeceğimiz elbise edep ve haya elbisesidir.
Yolda edep, uçakta edep, Havaalanında, otelde ve kutsal mekânların her bir yerinde
Yolda edep, uçakta edep, Havaalanında, otelde ve kutsal mekânların her bir yerinde
İlla edep, illa da edep,
“Edeple varanlar lütufla dönerler.”
Baştan aşağı edep...
Baştan aşağı edep...
Çevrende gördüğün ırkı, milliyeti, rengi, mezhebi, meşrebi, dili farklı milyonlarca insanın arasında olacaksın.
Sen bir Hacı adayısın. Hz. Allah'ın c.c misafirisin. Resullulah aleyhisselamın misafirisin. Sahabe-i Kiramın ( rah) 'nın ve onlardan gelen soyun misafirisin.
Önce edep sonra edep, illa edep..
Sen bir Hacı adayısın. Hz. Allah'ın c.c misafirisin. Resullulah aleyhisselamın misafirisin. Sahabe-i Kiramın ( rah) 'nın ve onlardan gelen soyun misafirisin.
Önce edep sonra edep, illa edep..
Mübarek bir seferin mübarek bir neferi olarak yüce makamlar varmışssın.
Kimseyi eleştirme. Kimsenin hakkında buğz etme, kimseyi çekiştirme, kavga değil münakaşa bile etme.
Çünkü bütün iyilikler gibi kötülükler de Mekke’de yüz binle, Medine’de ise binle çarpılır. Sonra Hz. Rasulullah s.a.v.’i üzen bir kimse, bu zararını hayatı boyunca ödeyemez.
Yapılan küçük edepsizlikler dahi o mübarek makamlarda büyük birer cürüm haline dönüşür. Oralardan ya hayatınızın kârı ile ya da -Allah korusun- zararıyla dönersiniz.

En bereketli sermaye
Gecenizi gündüzünüzü dolu dolu ibadetle geçiriniz.
Kazalarınızı bitirmeye çalışınız.
Kazalarınız yoksa nafilelerle, Kuran-ı kerim okumalarıyla, zikirle rile geçiriniz.
Çünkü bütün iyilikler gibi kötülükler de Mekke’de yüz binle, Medine’de ise binle çarpılır. Sonra Hz. Rasulullah s.a.v.’i üzen bir kimse, bu zararını hayatı boyunca ödeyemez.
Yapılan küçük edepsizlikler dahi o mübarek makamlarda büyük birer cürüm haline dönüşür. Oralardan ya hayatınızın kârı ile ya da -Allah korusun- zararıyla dönersiniz.

En bereketli sermaye
Gecenizi gündüzünüzü dolu dolu ibadetle geçiriniz.
Kazalarınızı bitirmeye çalışınız.
Kazalarınız yoksa nafilelerle, Kuran-ı kerim okumalarıyla, zikirle rile geçiriniz.
Geçirmezde avare avare turistik geziye çıkar gibi dolaşırsanız sonuçta çok şey bekleme.
Kâbe Allah’ın evidir.
Mekke’nin ahalisi Allah’ın komşuları hükmündedir. Hacılar da hadis-i şerifte belirtildiği üzere kulları arasından seçtiği heyetlerdir. Dua ederlerse duaları kabul edilir, mağfiret dilerlerse bağışlanırlar. Aynı şekilde Medine-i Münevvere’nin ahalisi Hz. Rasulullah s.a.v.’in komşularıdır. Dünyanın dört bir tarafından akın eden ziyaretçiler ise, misafirleridir.
O yüzden bu iki mübarek beldenin ahalisini ve ziyaretçilerini üzmek son derece tehlikelidir. Hatta alışveriş esnasında ileri gidip aşırı derecede pazarlık etmek bile doğru değildir. Zira böyle bir davranış onları üzebilir. Bir miktar fazla ödeseniz bu sizi fakir yapmaz. Ama onları üzerseniz Allah ve Rasulü’nü gücendirebilirsiniz.
Sonunda varılacak yer cennet olunca
Bilumum haram ve günahlardan kaçınmak edeptir. Farz, vacip ve sünnet-i seniyye ile amel etmek edeptir. Allah Tealâ’yı görüyormuşçasına ibadet etmek, O’nun her an bizi gördüğünü, açık gizli bütün halimize vakıf olduğunu bilerek davranmak edeptir. Hangi renkten, hangi ırktan olursa olsun oradaki müminlere hizmet etmek, onlara lütuf ve keremle muamele etmek, güzel ahlâk, haya edeptir. Diline sahip olmak, kimsenin kalbini kırmamak, nefsi için herhangi bir davada bulunmamak, sabır ve sükunetle hareket etmek edeptir. Otelde, asansörde, araçlarda ve elden geldiğince, güç yettiğince tavaf esnasında kadın-erkeğin birbirine karışmadan vazifelerini yapması son derece mühim bir edeptir.

Şair Nâbi ne güzel söylemiştir:
Sakın terk-i edebten kûy-ı Mahbubu Hüda’dır buNazargâh-ı ilâhidir, makam-ı Mustafa’dır bu
Muraât-i edeb şartıyla gir Nâbi bu dergâha
Metâf-ı kudsiyândır, bûsegâh-ı enbiyadır bu!
Kâbe de konuşur
Şüphesiz her yerde edepli olmak lazımdır. Fakat bu gibi makamlarda belki bin kere daha edepli olmalıdır. Hatta denilebilir ki bu iki makamda yani Kâbe ve Mescid-i Nebevî’nin hariminde kalbi dahi korumak gerekir. Çünkü Allah Tealâ bu makamlara içten ve dıştan O’nun adına hürmet edilmesinden hoşnut olur. Ayrıca Kâbe’yi ve Efendimiz aleyhissalât u vesselamı kalpten geçen manalara muttali kılabilir.
Unutma ki, Beytullah sadece taş bir binadan ibaret değildir.
Edepli bir ecdadın torunları
Elbette ki mukaddes topraklarda mübarek makamlar Kâbe-i Muazzama’dan ve Ravza-i Tahire’den ibaret değildir. O bölgenin her karışı Hz. Rasulullah s.a.v.’in, sair Peygamberlerin -salât ve selam üzerlerine olsun- Sahabe-i Kiram Efendilerimizin -Allah hepsinden razı olsun- ve Evliyaullahın -Hak Tealâ sırlarını mukaddes kılsın- mübarek ayaklarının değdiği yerlerdir. Bir sahabi kabrine gittiğiniz zaman kendinizi küçük bir Ravza’nın önünde duruyormuş gibi hissedersiniz. Rabıta ile huzura girer, selam verir ve mübarek ruhlarına Kur’an okursunuz.
İki Cihan Güneşi s.a.v.’in edebinden nasibi olmayan O’nun nurlu yolundan istifade edemez. İnce bir duyuş, ince bir hissiyata sahip olan büyükler kutsî mekânlarda diğer yerlere nispetle edebe çok daha fazla dikkat etmişlerdir. İmam Malik rh.a Hazretleri, Allah Rasulü s.a.v.’in bastığı toprağa hürmeten Medine-i Münevvere’de hayvan üstüne binmemiş, ayakkabı da giymemiştir.
Sultan Abdülhamid Han k.s. Hazretleri zamanın büyük velilerindendi. İstanbul’dan Medine-i Münevvere’ye kadar tren hattı yaptırmıştı. Allah Rasulü s.a.v.’in muazzez ruhlarını gürültüyle rahatsız etmemek için Medine İstasyonu’nda rayların altına keçe döşetmişti. Osmanlı’nın o ince ruhlu insanları Mescid-i Nebevî’yi tamir ederken yine aynı maksatla çekiçlerine keçe bağlıyorlardı. Bu zamanın Kutlusu k.s. Sahabi kabirlerini ziyaret ederken mezarlıkta ayakkabılarını çıkarıyor ve derin bir hürmetle huzurlarına giriyordu. Allah onlardan razı olsun ve gölgelerini başımızdan eksik etmesin.
Şair ne güzel söylemiş:
Ehli dil arasında aradım, kıldım talep
Her hüner makbul imiş, illâ edep illâ edep…
Özetle, edeple hac yapmasanız mükafat beklemeyiniz. Hacı oldum demeyiniz. Turistik bir geziden dönen birinden farkınız olmaz. Haccınız oldu mu, oldu. Kar ettiniz mi.. Edepsiz bir Hacı olarak sadece zararla dönmüş olursunuz.
Aman dikkat..
********
Erol Kara @dinierk
Hoş geldiniz. Fikirlerinizi paylaşmanızdan mutluluk duyarız