Sitemizde aramak istediğiniz konuyu
                                      "

DiniErk - Doğru Dini Bilgi

Kevser Havuzu Nedir, Bu Havuza Yaklaşamayacak Olanlar


Kevser ya da Kevser Havuzu Nedir?
Havz-ı Kevser veya Kevser Havuzu olarak Kur'an-ı Kerim'de ve hadisi şeriflerde bizlere bildirilen havuz, Âhirette Hz. Muhammed’in (sav) ümmetiyle yanında buluşacağı bildirilen havuz ve/veya nehre verilen bir addır. Sözlükte “çok, pek çok” anlamında da kullanılan Kevser aynı adla anılan sûrede (el-Kevser 108 - Kevser sûresi, 3 âyettir. 1 - Rasûlüm! Şüphesiz biz sana Kevser; bol nimet, ilim ve büyük şeref verdik. 2 - Sen de Rabbin için namaz kıl ve kurban kes! 3 - Gerçek şu ki, “soyu kesik” diyerek seni ayıplamaya kalkışan var ya, işte soyu kesik olan zürriyetsizin tâ kendisi işte odur ! Dinlemek için tıklayınız) ) bir defa zikredilmektedir.
Tefsirlerde hadislere dayanılarak Kevser kelimesine “Hz. Peygamber’e cennette bahşedilen nehir” anlamı verildiği gibi daha yaygın olarak kelime Resûlullah lütfedilen nübüvvet, hikmet, ilim, çok sayıda ümmet, tevhid vb. manevi nimetler şeklinde de yorumlanmıştır
Kevser süresinin nüzulüyle ilgili olarak Enes b. Mâlik’in rivayet ettiği bir hadiste Resûl-i Ekrem Kevser'i rabbinin kendisine vaad ettiği bir nehir şeklinde açıklamış, bu nehrin üzerinde hayrı çok olan bir havuz bulunduğunu ve kıyamet gününde ümmetinin oraya geleceğini bildirmiştir (Müslim, “Ṣalât”, 53).
Havz ve kevser, İslâm akaidinin ahirete taalluk eden inanç konularından olup dinî literatürde epeyce yer işgal etmiştir. Kelâm kitaplarında ahiret hayatının safhaları anlatılırken, tefsirlerde Kevser süresi açıklanırken havzdan söz edilmektedir. 

Kevser Havuzu Nasıl Bir Yerdir
Muhtelif rivayetlerde söz konusu nehir, etrafı incilerle örülmüş kubbelerle çevrili, suyu gümüşten beyaz, miskten daha hoş kokulu, baldan tatlı gibi özelliklerle tanıtılır (meselâ bk. Buhârî, “Riḳāḳ”, 53). Bazı rivayetlerde ise havzın kevserin bir uzantısı olduğu, bu sebeple de havza kevser isminin verildiği, havz için kaydedilen sıfatların kevser için de kullanıldığı belirtilir (Beyhakī, s. 92-94; İbn Hacer, XI, 392). Hz. Peygamber mi‘racda veya uykuda iken ya da minberde konuşurken kendisine havz ve kevserin gösterildiğine dair farklı rivayetler vardır (Buhârî, “Riḳāḳ”, 53, “Meġāzî”, 17, 27, “Cenâʾiz”, 73; Ebû Dâvûd, “Sünnet”, 23; Tirmizî, “Tefsîr”, 89).
Hadislerde havzın suyunun sütten (bazı rivayetlerde gümüşten veya kardan; bk. Müslim, “Feżâʾil”, 27) beyaz, kardan soğuk, köpükten (veya kaymaktan) yumuşak, kokusunun miskten güzel, altın ve gümüşten olan bardak sayısının ise gökteki yıldızlar kadar olduğu, altın ve gümüşten kanalları bulunduğu, su yollarında inciler olduğu, türlü türlü meyveleri olan altın dallı ağacının bulunduğu ve suyundan içenin ebedî olarak susamayacağı, yüzünün ebediyen kararmayacağı şeklinde rivayetler yer almaktadır.

Bütün Peygamberlere Havuz Verilmiş midir ?
Havzın cennette sadece Resûlullah’a tahsis edilmiş bir yer olduğu kabul edilmekle birlikte kıyamet gününde diğer peygamberlerin de havuzlarının bulunacağını, onların havzın başına gelecek ümmetlerinin çokluğu ile övüneceklerini, Hz. Peygamber’in de kendi havzına gelecek ümmetinin diğerlerininkinden fazla olacağını ümit ettiğini haber veren rivayetler de bulunmaktadır (Tirmizî, “Ṣıfatü’l-ḳıyâme”, 14; Taberânî, VII, 212). Bununla birlikte, Hazreti Muhammed aleyhisselam'ın "Her peygamberin bir havuzu vardır ve peygamberler, kimin havuzuna daha çok ziyaretçi geldiğiyle övüneceklerdir. Umarım benim havuzum en çok ziyaretçiye sahip olandır. "( Sünen-i Tirmizi, Bab Sıfatu'l-Havd, Hadis: 1489 ) dediği ancak sahi olup olmadığı konusunda tereddütler vardır. 

Kevser Havuzunun Alanı Ne Kadardır
Her ne kadar Ebû Hüreyre’den gelen bir rivayette Resûl-i Ekrem’in evi ile minberi arasında cennet bahçelerinden bir bahçenin yer aldığı, minberinin havz üzerinde bulunduğu belirtilmekteyse de (Buhârî, “Riḳāḳ”, 53, “Fażlü’ṣ-ṣalât fî mescidi Mekke ve’l-Medîne”, 5, “Feżâʾilü’l-Medîne”, 12, “İʿtiṣâm”, 16; Bakī b. Mahled, s. 81-82) bunun, söz konusu mahallin mânevî değerini ima eden ve Medine’de oturmaya özendirme amacı taşıyan bir açıklama olduğu söylenmektedir (İbn Hacer, XI, 401-402).
Kare şeklinde olduğu belirtilen havzın (Müslim, “Feżâʾil”, 27; İbn Ebû Âsım, II, 334) kenar uzunluğu hakkında meselâ Kâbe ile Beytülmakdis, Hacerülesved ile Kûfe, Medine ile San‘a, Cerbâ ile Ezruh, Aden ile Uman, ayrıca Eyle ile Aden, San‘a, Cuhfe, Uman veya Mekke arasındaki mesafe kadar olduğu yönünde farklı rivayetler mevcuttur. Bundan başka, râvi tarafından Cerbâ ile Ezruh arasında yaya yürüyüşüyle üç günlük bir mesafenin bulunduğu belirtilirken bazı rivayetlerde havz kenarının bir aylık mesafe kadar uzun olduğu kaydedilmektedir (Müslim, “Feżâʾil”, 27, 34; Tirmizî, “Ṣıfatü’l-ḳıyâme”, 15).

Kevser Havuzu Nerede Olacaktır.
Bazı kaynaklara göre, Kevser cennetten bir su olup, havuzun kendisi dünyada olacaktır. Sular, kıyamet günü, insanlar hesapları için beklerken susayacaklarından cennetten yeryüzündeki bir havuza dökülecek. suya koşacaklardır. Havuzun kaplarının gökteki yıldızlardan daha çok olacağı da rivayet edilmektedir.  Ancak herkes bu sudan içemeyecektir. Havuzun dünyada nerede olacağına dair hiç bir bilgi bulunmamaktadır. Kevser Havuzu , Sırat köprüsünden önce bulunmaktadır. Bundan sonra, hesaplar görüldükten sonra insanlar Sırat'a koşacaklardır. 

Arafta Bekleyen İnsanlara Allah'ın İkramı
İnsanlar kabirlerinden susuz olarak çıkarlar, özellikle de mahşer yerinde toplandıklarında: yalınayak, çıplak, sünnetsiz ve güneş onlara yakınken ve endişe, keder ve ter içinde kalmış halde bulunurlar. Havuz, bu durumda onların ihtiyaç duyduğu şeydir, bu yüzden Allah Teâlâ, insanları kendi havuzuna  getiren Peygamberinin (Allah'ın salât ve selâmı onun üzerine olsun ) havuzundan içmelerine izin vererek onları onurlandıracaktır 

Havzın Başına İlk Kimler Gelecektir ?
Havzın başına ilk gelecek kişilerin nitelikleri hakkında farklı rivayetler mevcuttur. Bazılarına göre bunlar dünyada sıkıntılı bir hayat geçirmiş olan fakir muhacirlerdir (Tirmizî, “Ṣıfatü’l-ḳıyâme”, 15; İbn Ebû Âsım, II, 348; Kurtubî, s. 351). Diğer rivayetlere göre ise havzın başına ilk gelecek insanlar ensar topluluğu olacağı, zan edilmektedir.

Havuza Yaklaşamayacak Olanlar
Havz ve kevser hadislerinde Resûl-i Ekrem’in bazı insanları havzın başından uzaklaştıracağına dair bilgiler de yer alır. Bu kişileri, Hz. Peygamber’i görüp de onun “ashabım” veya “ümmetim” nitelemesine nâil olmalarına rağmen vefatından sonra dinden dönenler, Resûl-i Ekrem’in yüzlerinde abdest nurları görüp havzın başına çağırdığı halde kendisine, “Onların senden sonra neler yaptıklarını (dinden çıktıklarını) bilmiyorsun” denilerek yaklaşmalarına izin verilmeyecek olanlar, toplumda fitne ve fesat çıkaranlar, Resûlullah’ın sünnetinden yüz çevirip tövbe etmeden ölenler şeklinde gruplandırmak mümkündür. 
Bu gruplar içinde Resûlullah’ın “ashabım” veya “ümmetim” dediği insanlardan bahseden rivayetler çoğunlukta olup esasta mânayı değiştirmeyecek farklı lafızlarla nakledilmektedir. İlgili rivayetlerin bir arada değerlendirilmesinden şöyle bir sonuç çıkmaktadır: Hz. Peygamber, mahşer gününde herkesten önce geleceği havzın başında ümmetini beklerken dünyada tanıdığı ve sohbet ettiği bazı insanların cehenneme doğru götürüldüğünü görecek, onları “ashabım” veya “ümmetim” diyerek yanına çağıracak, ancak görevli bir melek yaklaşmalarına izin vermeyecek, Resûl-i Ekrem bunun sebebini sorduğunda melek veya bizzat Allah Teâlâ ona, kendisinin vefatından sonra onların birtakım kötülüklere saptıklarını, yıkıcı faaliyetlere giriştiklerini, nihayet bu kişilerin irtidad ettiklerini haber verecektir. Bunun üzerine Resûlullah, “Aralarında bulunduğum sürece ben de onların üzerine gözetleyici idim; beni vefat ettirince artık onların üzerine gözetleyici yalnız sen oldun” (el-Mâide 5/117) meâlindeki âyeti okuyacak ve bu kişilerin havza yaklaşmalarına izin vermeyecektir (Buhârî, “Fiten”, 1, “Riḳāḳ”, 45, 53, “Tefsîr”, 5/14, 21/2, “Müsâḳāt”, 10, “Enbiyâʾ”, 48; Müslim, “Ṭahâret”, 37, 39, “Ṣalât”, 53, “Feżâʾil”, 26-29, 32, 38, 40; İbn Mâce, “Zühd”, 36, “Menâsik”, 76).
İslâm âlimleri, yorumlarda onların Hz. Peygamber’in vefatından sonra Ebû Bekir döneminde irtidad edenler, münafıklar, büyük günah işleyenler, bid‘at çıkaranlar ve zalimler olabileceği belirtilmiş, ancak irtidad etmediği halde büyük günah işleyenlerin daha sonra şefaate nâil olabilecekleri ifade edilmiştir (Kurtubî, s. 352-353; Kirmânî, XXIV, 146; İbn Hacer, XIII, 3; Aynî, XX, 59; Kastallânî, X, 167-168). Hattâbî, ( Kaynak : İslam Ansikopedisi)
Özetle, Havz’a varamayacak olan insanlarla alâkalı muhtelif görüşler de vardır. Bunları şöyle sıralamak mümkündür:
  • Münâfıklar ve mürtedler.
  • Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in zamanında yaşayıp da O’nun vefâtından sonra irtidâd edenler, yani dinden çıkanlar.
  • Büyük günah işleyenler.
  • Yanlış îtikâdî mezheplere uyanlar ve bid’at ehli kimseler. (Süyûtî, ed-Dîbâc alâ Sahîhi Müslim ibn-i Haccâc, Dâru İbn-i Affân, 1416, II, 34)
  • Âsîler. Yani İslâm’dan değil de istikâmetten dönenler, sâlih amelleri terk edip kötü işler yapanlar. (Nevevî, Şerhu Sahîhi Müslim, XV, 64)
En doğrusunu Allah cic bilir


Derleme : Erol Kara @dinierk

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Yorumlar Editör tarafından incelenmekte olup, spam mesajlar dikkate alınmaz. Engellenir.*