Sitemizde aramak istediğiniz konuyu
                                      "

DiniErk - Doğru Dini Bilgi

Mezhep Kurallarını Keyfi Olarak Kullanmak


Mezhepler... 
İslam dini dahil tüm dünyevi dinlerde dahi görülen mezhep olayı genellikle insanların ibadetlerini şekillendiren ilahi kitap, peygamberlerin söz v davranışları ve müctehid imamlarının içtihatlarının son halidir. 
Genellikle mezhepsiz insan olmaz deniliyor. Ne yazık ki bir çok insan tarikat, cemaat oluşumunu mezhep sanıyor. Ben mezhepsizim diyebiliyor. Bu işin cehalet kısmı.
Mezhep olmazsa olmaz.
Mezhep bireyin dini kurallara nasıl, ne şekilde, hangi şartlarda uyum sağlamasını ifade eder..
Bir mezhebe bağlı olan kişinin bir başka mezhebe geçmesi kendi iradesidir. Bir mezhebe bağlı kalmak mecburi değildir. Bir insanın sadece Allah c.c ve peygamberine uyma zorunluluğu, mecburiyeti vardır. Ancak mezhebi değiştirmeden diğer mezheplere uymak da şartlara bağlı değilse yani keyfi olursa caiz değildir. Buradaki yasak, zırt pırt mezhep taklidi yapmakla ilgilidir. Bir mezhebi bir sıkıntının giderilmesi için kullanan kişi, o işi yaparken o mezhebin her kuralına da uymak zorundadır. En anlaşılır bir örnek verirsek; Şafiye uyarak abdest alan kişi abdestli olduğu sürece Şafii mezhebinin kuralına uyar. Yani namahrem eline değmeyecek, kanı çok aksa da abdestim bozuldu demeyecek gibi.
Gelelim Telfik konusuna..
Telfik, Fıkhî bir meselenin hükmünü farklı mezheplerden seçilen unsurları bir araya getirerek oluşturma anlamında terim olup bunun yapılması asla caiz görülmemiştir.
Âlimlerin geneline göre telfik caiz değildir; çünkü telfike izin vermek, insanların mezheplerin ve müctehidlerin görüşlerinden kendi kafalarına göre seçmeceler yaparak dinle oynamaları sonucuna yol açar.
Telfik, “bir meselenin hükmünü birden fazla mezhepten seçilen unsurlardan yararlanarak oluşturmak” demektir. Mezhepler arasında telfik olduğu gibi, mezhep içi telfik de vardır. Mezhep içi telfik aynı mezhep içerisinde birbirine muhalif görüş beyan eden iki âlimin görüşünün birleştirilmesiyle her iki âlimin de söylemediği üçüncü yeni bir görüş ihdas edilmesi anlamına gelir
İslam hukukunda telfik, bir işlemin bir kısmında bir mezhebi diğer bir kısmında başka bir mezhebin "birbirlerine zıt hükümlerinden" birisini alarak onunla amel etmektir. Eğer yapılan telfik başka bir müçtehidin içtihadına uygun değilse bu caiz değildir.
Telfik; iki ya da daha fazla mezhebin birbirine zıt hükümlerini, bir meselede ya da fıkhi bir konuda bir araya getirerek iki ya da daha fazla müçtehidin görüşünden yeni bir hüküm icat etmektir. Böyle bir ameliye içerisinde olan bir mukallit hiçbir müçtehidin istinbat etmediği bir hükmü söylemiş olduğundan bir anlamda içtihat etmiş olur. 
İslam’ın ilk dönemlerinde telfîk kavramı bilinmese de aslında insanlar, İslam’ın ilk döneminden itibaren ibadet hayatlarında bu kavrama bazen bilinçli bazen de bilinçsizce başvurmuşlardır. IV. Asırdan itibaren İçtihadın, yerini neredeyse tamamen taklide bırakmasıyla beraber insanlar, artık ibadet hayatlarında bütünüyle taklide bazen de telfîke yöneldiler. Ve bu hal günümüzde hala devam etmektedir.
Teflik konusunda alimlerin her dönemde konuyu tartıştıkları ve zaman zaman bilimsel çatışmalara sebep verecek açıklamalar yaptıkları bilinmektedir. Bir kısım alimler Telfik dini oyuncak haline getirmektir dese de bir kısım alimlerin İhtiyaç halinde yapılan telfikte, dinin oyuncak haline getirilmesi söz konusu değildir. Bunun için kasıtlı davranmak gerekir dediği bilinmektedir.
Ne var ki, telfik yapmak doğru değildir. Müctehidlerin farklı ictihadları rahmettir. Tek hüküm rahmet olsaydı Peygamber efendimiz bunu bildirir, yetkili âlimlere ictihadı yasaklardı
Günümüzde başta Diyanet İşleri Başkanlığı din işleri kurulu üyeleri de zaman zaman insanlara çıkış yolu olarak tekfir yolunu caiz görmeye başlamıştır ki bu da tehlike demektir. Mezhep taklidi mümkün olduğunca içinden çıkılmaz bir durum olduğu zaman yapılmalı ve bunu alışkanlık haline getirmemelidir. Herkes kendi mezhebi içerisinde çıkış yolu aramalıdır. 
Kendi mezhep alimlerine sorup gereğini yapmalıdır.
İçtihada ehil olmayanın içtihat etmesi ise haramdır.
Mesela abdestli bir kimse bir yeri kanadığında Şâfiî mezhebini, karşı cinse dokunduğunda Hanefî mezhebini taklit ederek abdestinin bozulmadığını kabul etse, tek bir amel olan abdestte iki mezhebin görüşünü hiçbirine göre caiz olmayacak şekilde bir araya getirmiş olur. Zira böyle bir abdest Hanefîlere göre elin kanamış olması sebebiyle, Şâfiîlere göre de karşı cinse dokunulmuş olması sebebiyle caiz değildir.
Telfike daha kolay bir örnekle anlatım verirsek, daha kolay anlaşılır..
Yine bir başka örnekle açıklarsak, Örneğin Hanefî mezhebinde bâliğa olan bir kadın ile nikah akdinin sıhhatinde, velisinin izni şart değil iken diğer mezheplerde nikah akdinin sahih olabilmesi için velisinin izni şarttır. Mâlikî mezhebinde akit esnasında şahitlerin hazır bulunması şart değil iken diğer mezheplerde şarttır. Şâfiî mezhebinde nikah esnasında mehrin tesmiyesi şart değil iken Mâlikî mezhebinde şarttır. Bir erkek ile bir kadın bu üç mezhebin kendi işlerine gelen hükümlerini alarak, velinin izni olmaksızın, şahitsiz ve mehir belirtilmeden nikah akdi yapacak olsalar, bu üç mezhebin birbirine zıt olan hükümlerini bir akitte cem’ etmiş olurlarsa icmaya muhalif olan telfik meydana gelmiş olur.
Biraz daha öz ifade edersek; 
Hanefi mezhebi hükümlerine göre, yetişkin bir kadının evlenmesinde babasının iznini alması şart değildir. Diğerlerinde şarttır.
Maliki mezhebi hükümlerince nikahın şahitlerin huzurunda gerçekleşmesi şart değildir. Diğerlerinde şarttır.
Şafi mezhebi hükümlerince mehir verilmesi şart değildir. Ancak Maliki ve Hanefi mezheplerinde mehir şarttır.
İslam hukuku çerçevesinde evlenmek isteyen bir kadın ile bir erkek Hanefi, Şafi ve Maliki mezheplerini bir araya getirircesine babadan izinsiz, şahitler olmadan ve mehir verilmeden nikahlanırlarsa telfik yapmış olurlar, bu caiz değildir. etmiş olurlar.
Buradan anlaşıldığı gibi, bir iş yaparken mezhepleri Telfik etmek yani kolaylıklarını arayıp bunlara göre yapmak, sözbirliği ile sahih değildir. Dört mezhepten, hiçbirine uymadan bir şey yapmak da câiz değildir
Seferde namaz ve cem etme konulanıyla yazdığımız yazılarda olduğu gibi, İbni Abidin'de, namaz vakitleri anlatılırken: “Sefer ve yağmur gibi özür olunca, öğle ve ikindiyi, akşam ile yatsıyı birlikte kılmak Şafiide câizdir. Hanefi'de câiz değildir. Bir Hanefi, seferî iken, meşakkat olmadığı hâlde, öğleyi ikindi vaktinde kılsa haram olur. İkindiyi öğle vaktinde kılsa hiç sahih olmaz. Şâfiî mezhebinde ise, ikisi de sahih olur." demiştir.
Öz olarak, mezheplerin kurallarını işimize geldiği gibi kullanmak telfiktir, Telfik caiz değildir. Haram diyenler bile vardır.

Erol Kara - @dinierk için derledi

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Yorumlar Editör tarafından incelenmekte olup, spam mesajlar dikkate alınmaz. Engellenir.*