Taziye, ölünün yakınlarının üzüntüsünü paylaşmak, onları teselli etmektir.
Mü’min kardeşine taziyede bulunması İslami ve insani bir adet ve güzel bir ahlaktır.
Peygamberimiz (asm) cenaze yakınlarına taziyede bulunmayı tavsiye etmiştir. (Tirmizi,)
Bunun yanı sıra İnsanlığa rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz (asm) Cafer bin Ebi Talib’in şehit olduğu haberi alınca, “Cafer’in ailesine yemek götürün” emretmiştir.
Bugün bu tavsiye ve cenaze evine yemek götürmek alışkanlığı yerini cenaze evinden yemek beklemeye dönüştü.
Günümüzde cenaze sahibi olmak aileden bir ferdin kaybının verdiği acının yanı sıra "cenazeye gelenlere ne yedireceğiz" endişesi oluşmaya başladı.
İnsanların bir yandan cenaze kaldırmakla uğraşması bir yandan da cenaze sonrası verecekleri yemeğin derdine düşmesi yüzünden sıkıntılar daha da artmaya başladı.
Gönlü kırık ölü yakınlarına teselliden ziyade eziyettir.
Hele nam ve şöhret için bu yemekler veriliyorsa bundan, Allah’ın rızası ne kadar olabilir?
Hele hele ölünün evinde reşit ve buluğ çağına gelmemiş yetim çocuk varsa, taziye yemeği ne kadar caiz olabilir?
Diyanet İşleri Başkanlığı bir yandan "taziye yemeği yoktur, cenaze sonrası ikram yoktur" derken hatta "cenazenin 7 si, kırkı, 52'si olmaz" derken insanlar ne bu adetten vaz geçebiliyor ne de ziyafet düzenlemekten geri kalıyor.
Hele bir çok yörede cenazeye gelenlere bir kaç gün süren taziye ziyafeti sunuluyor ki, zengin olanlar neyse de dar gelirli olanların neredeyse ocaklarına incir ağacı dikiliyor.
Kısaca, taziye yemekleri ölü yakınlarına maddi ve manevi yönde eziyettir, büyük bir külfettir.
Daha yakın zamana kadar hastası olana bir tas çorba götürmek komşu vazifesi iken, cenazesi olana yemek götürmek toplumsal bir görev olurken bugün cenaze sahiplerinin ne ikram edeceği merak edilir duruma gelmesi ahlaki ve vicdani olmayan bir davranış haline geldi.
Hatta bir çok kişinin taziye yemeğini yedikten sonra yemeği eleştirmesi bile gündem oluştururken, bazı cami önlerini mesken tutan, cenaze ve cenaze yemeği takip ederek gün ortası karnını doyurma düşüncesi içerisinde olan insanların bile türediiği dikkat çekti.
Taziye yemekleri için yemek pişiren, tatlı üretimi yapan firmaların çoğalması ile artık bir rant ve bireysel cenaze takipçilerrinin günü kurtarma amacı gibi görülen cenazelerde cenaze sahiplerinin bazılarının bankalardan kredi çektiği bile görülmeye başlandı.
Taziye yemekleri için Güneydoğu’nun tüm il ve ilçelerinde yemek fabrikaları açıldığı, kişi başı fiyat çıkarıldığı, yemeklere yüzlerce hatta binlerce kişinin katılım gösterdiği, bu kadar kişiye yemek verecek olan kişinin harcayacağı parasının binlerce lira olduğuve bu yüzden kredi çektiğini duyar olduk. Yemeğin yanı sıra çay - sigara ikramları, yatılı kalanlara üç öğün yemek verildiği de göz önüne alındığında bir cenaze ardından cenaze sahiplerinin nasıl mağdur olduğu ortaya çıkmaktadır.
Hayır yemeği geleneği, maddi durumu iyi olmayan ya da akrabası az olan kişiler içinse adeta külfete dönüştü. Birçok kişi taziye yemeği masrafı için bankadan kredi çekmeye başladı. Mardin’de şikâyetler üzerine bazı aşiretler akşam yemeğinin verilmemesi kararını aldı. Konu bölgede sosyal yaraya dönüşürken birçok mağdur, “Hocam faizle para çektim, fetva verin bizi kurtarın” talebiyle müftülüklere başvurduğu iddia edildi
Taziyelerde yemek ikramının sünnette de karşılığı olmadığını belirten dini otoriteler “Cenaze sahiplerinin yemek vermek zorunda kaldığı uygulama dinen de caiz ve uygun değil, ahlaken de uygun değildir. Çünkü herkesin imkânının aynı olmadığı aşikârdır. Konuyla ilgili oluşan mahalle baskısına, ‘Cimri, babasının arkasından yemek vermedi, hayır işlemedi’ gibi eleştirilere maruz kalmamak için zaman zaman gayri meşru yollara da müracaat etmektedirler. Kimisi evindeki geçim kaynağı olan ineğini kesmek zorunda kalıyor kimisi de dinin asla cevaz vermediği faizle kredi çekip taziye yemeği veriyor. Faizle kredi çekmek haramdır, o yemeği ikram etmek de yemek de haramdır. Şikâyetler üzerine cuma hutbesi okuttuk. İlçe müftülerimiz taziye evi sorumluları, dernek başkanlarıyla, dernek sorumlularıyla toplantılar yaptılar. Taziye adabını anlatan tabelalar yaparak taziye evlerine dağıttık” dedi.
Tüm bunlar gösteriyor ki, dinimizde olmayan bir adet oluşmuş, "biri ölse de oraya gidip yemek yesek, birileri ölse de yemek siparişi verilse" diye bakılmaya başlandı.
Bu beklenti büyük günahtır. İşte bu noktada vaaz ve hutbelerde, cenaze namazı öncesi bu durum vurgulanmalıdır. Cenaze ve cami imamlarına burada büyük iş düşmektedir.
Bugün bu tavsiye ve cenaze evine yemek götürmek alışkanlığı yerini cenaze evinden yemek beklemeye dönüştü.
Günümüzde cenaze sahibi olmak aileden bir ferdin kaybının verdiği acının yanı sıra "cenazeye gelenlere ne yedireceğiz" endişesi oluşmaya başladı.
İnsanların bir yandan cenaze kaldırmakla uğraşması bir yandan da cenaze sonrası verecekleri yemeğin derdine düşmesi yüzünden sıkıntılar daha da artmaya başladı.
Gönlü kırık ölü yakınlarına teselliden ziyade eziyettir.
Hele nam ve şöhret için bu yemekler veriliyorsa bundan, Allah’ın rızası ne kadar olabilir?
Hele hele ölünün evinde reşit ve buluğ çağına gelmemiş yetim çocuk varsa, taziye yemeği ne kadar caiz olabilir?
Diyanet İşleri Başkanlığı bir yandan "taziye yemeği yoktur, cenaze sonrası ikram yoktur" derken hatta "cenazenin 7 si, kırkı, 52'si olmaz" derken insanlar ne bu adetten vaz geçebiliyor ne de ziyafet düzenlemekten geri kalıyor.
Hele bir çok yörede cenazeye gelenlere bir kaç gün süren taziye ziyafeti sunuluyor ki, zengin olanlar neyse de dar gelirli olanların neredeyse ocaklarına incir ağacı dikiliyor.
Kısaca, taziye yemekleri ölü yakınlarına maddi ve manevi yönde eziyettir, büyük bir külfettir.
Daha yakın zamana kadar hastası olana bir tas çorba götürmek komşu vazifesi iken, cenazesi olana yemek götürmek toplumsal bir görev olurken bugün cenaze sahiplerinin ne ikram edeceği merak edilir duruma gelmesi ahlaki ve vicdani olmayan bir davranış haline geldi.
Hatta bir çok kişinin taziye yemeğini yedikten sonra yemeği eleştirmesi bile gündem oluştururken, bazı cami önlerini mesken tutan, cenaze ve cenaze yemeği takip ederek gün ortası karnını doyurma düşüncesi içerisinde olan insanların bile türediiği dikkat çekti.
Taziye yemekleri için yemek pişiren, tatlı üretimi yapan firmaların çoğalması ile artık bir rant ve bireysel cenaze takipçilerrinin günü kurtarma amacı gibi görülen cenazelerde cenaze sahiplerinin bazılarının bankalardan kredi çektiği bile görülmeye başlandı.
Taziye yemekleri için Güneydoğu’nun tüm il ve ilçelerinde yemek fabrikaları açıldığı, kişi başı fiyat çıkarıldığı, yemeklere yüzlerce hatta binlerce kişinin katılım gösterdiği, bu kadar kişiye yemek verecek olan kişinin harcayacağı parasının binlerce lira olduğuve bu yüzden kredi çektiğini duyar olduk. Yemeğin yanı sıra çay - sigara ikramları, yatılı kalanlara üç öğün yemek verildiği de göz önüne alındığında bir cenaze ardından cenaze sahiplerinin nasıl mağdur olduğu ortaya çıkmaktadır.
Hayır yemeği geleneği, maddi durumu iyi olmayan ya da akrabası az olan kişiler içinse adeta külfete dönüştü. Birçok kişi taziye yemeği masrafı için bankadan kredi çekmeye başladı. Mardin’de şikâyetler üzerine bazı aşiretler akşam yemeğinin verilmemesi kararını aldı. Konu bölgede sosyal yaraya dönüşürken birçok mağdur, “Hocam faizle para çektim, fetva verin bizi kurtarın” talebiyle müftülüklere başvurduğu iddia edildi
Taziyelerde yemek ikramının sünnette de karşılığı olmadığını belirten dini otoriteler “Cenaze sahiplerinin yemek vermek zorunda kaldığı uygulama dinen de caiz ve uygun değil, ahlaken de uygun değildir. Çünkü herkesin imkânının aynı olmadığı aşikârdır. Konuyla ilgili oluşan mahalle baskısına, ‘Cimri, babasının arkasından yemek vermedi, hayır işlemedi’ gibi eleştirilere maruz kalmamak için zaman zaman gayri meşru yollara da müracaat etmektedirler. Kimisi evindeki geçim kaynağı olan ineğini kesmek zorunda kalıyor kimisi de dinin asla cevaz vermediği faizle kredi çekip taziye yemeği veriyor. Faizle kredi çekmek haramdır, o yemeği ikram etmek de yemek de haramdır. Şikâyetler üzerine cuma hutbesi okuttuk. İlçe müftülerimiz taziye evi sorumluları, dernek başkanlarıyla, dernek sorumlularıyla toplantılar yaptılar. Taziye adabını anlatan tabelalar yaparak taziye evlerine dağıttık” dedi.
Tüm bunlar gösteriyor ki, dinimizde olmayan bir adet oluşmuş, "biri ölse de oraya gidip yemek yesek, birileri ölse de yemek siparişi verilse" diye bakılmaya başlandı.
Bu beklenti büyük günahtır. İşte bu noktada vaaz ve hutbelerde, cenaze namazı öncesi bu durum vurgulanmalıdır. Cenaze ve cami imamlarına burada büyük iş düşmektedir.
Erol Kara / @Dinierk
Hoş geldiniz. Fikirlerinizi paylaşmanızdan mutluluk duyarız