Tavafın hangi çeşidi olursa olsun, tavaftan sonra iki rekat tavaf namazı kılmak vaciptir.
Tavaf namazı vacip olmakla birlikte, haccın veya tavafın vacibi sayılmadığından, terk edilmesi hac cinâyeti sayılmaz ve bir ceza gerekmez.
Bununla birlikte, arada tavaf namazı kılmadan peş peşe tavaf yapmak mekruhtur.
Tavaf namazının ilk rekatında Kâfirûn, ikinci rekatında da İhlas sûrelerinin okunması müstehaptır.
Tavaf için kerahet vakti olmadığı halde, tavaf namazı mekruh olan vakitlerde kılınmaz. Kerahet vakti değilse, tavafın hemen peşinden bu namazı kılmak müstehaptır. Ancak, çeşitli sebeplerle tavafın hemen arkasından kılınmayıp, daha sonra kılınsa yerine getirilmiş olur.
Tavaf namazının Makam-ı İbrâhim'in arkasında kılınması müstehaptır. Burada yer bulunmaması halinde, Mescidin içinde uygun olan başka bir yerde kılınır. Özellikle dünyanın çeşitli bölgelerinden kalabalık toplulukların hac etmek üzere toplandığı günümüzde, tavaf alanının kalabalık olması sebebiyle, burada namaz kılmak için ısrar edip de, tavafa mani olmamak daha uygundur. Bu namazın Harem bölgesinin dışında kılınması ise mekruhtur.
Bu namazın kılınış şekli ise sabah namazı gibidir. Sabah namazından farklı olarak sesli veya sesiz kılınması caizdir. Bu namazı Hz. İbrahim’in (a.s) makamına yakın bir yerde kılmak vaciptir. Makamın sağında solunda değil, arkasında kılmalıdır. Eğer makamın yakınında ve arkasında kılmak mümkün olmazsa, bu namazı hem makamın yakınında sağında veya solunda, hem de uzağında ve arkasında kılmak ihtiyata daha uygundur. Yapamıyorsa ikisinden mümkün olan birini kılmalıdır. Hiç birini de yapamazsa Mescid’in neresinde mümkün olursa orada kılmalıdır. Ama mümkün olduğu kadar makama yakın bir yerde kılması daha iyidir.
Evla ve ihtiyata daha uygun olanı daha sonra -sa’y zamanı daralıncaya kadar- makama yakın ve arkasında kılması mümkünse yeniden kılmasıdır.
Bu hüküm vacip tavafa aittir. Müstehap namazın tavafını ise, mescidin neresinde kılarsa caizdir.
Tavaf namazının vacip olduğunu bildiği halde kasıtlı olarak onu kılmayan her ihramlının haccı ihtiyaten batıldır.
Tavaftan sonra ihtiyat gereği tavaf namazını çabucak kılmalıdır. Yani örfe göre tavafı ile namazı arasında ara verilmiş sayılmamalıdır.
Tavaf namazını unutursa, tavaftan sonra yapılan ameli (sa’y gibi) bitirdikten sonra hatırlarsa, tavaf namazını yerine getirmelidir. Diğer amelleri yeniden yapması iyi olmakla birlikte vacip değildir.
Sa’y esnasında hatırlarsa onu kesip makamın arkasında namazı kıldıktan sonra, dönüp sa’yi bıraktığı yerden devam edip tamamlamalıdır.
Eğer Mekke’den çıktıktan sonra hatırlarsa; ihtiyata binaen zahmet ve meşakkat yol açmıyorsa geri dönüp onu yerinde kılmalıdır. Meşakkat olursa nerede hatırlarsa yerine getirmelidir. Onu kılmak için hareme dönmesi vacip değildir.
Şer-i hükmü bilmeyen kimse, hükmü unutan hükmündedir. Hükmü bilmediği durumda ise, kusurlu olup olmaması arasında bir fark yoktur.
Üzerine tavaf namazı vacip olan bir kimse ölürse, büyük oğluna kaza namazı hükümlerinde söylenen şartlar mevcut ise, bu namazı onun yerine kılması vaciptir.
(Bu şartlar tam ilmihal kitabında detaylı olarak anlatılmıştır.)
Namaz kılanın kıraati yanlış olursa; büyük bir bölümünü doğru okuduğu halde kıraatini tam olarak düzeltemiyorsa, bu şekilde namazı kılması yeterlidir. Ama büyük bir bölümünü doğru olarak okuyamıyorsa, ihtiyaten hem okuyabildiği kadarını okumalı hem de, Kurân’ın diğer ayetlerinden doğru okuyabildiği kadarını okumalıdır. Eğer Kurân’ın diğer bölümlerinden de bir miktarı doğru olarak okuyamıyorsa tesbih okumalıdır.
Zaman dar olur da kıraatinin tamamını değil de büyük bir bölümünü öğrenebilirse onunla yetinmelidir.
Bir miktarını da doğru olarak öğrenemezse, Kurân’ın başka ayetlerinden doğru olarak öğrenebildiklerini okumalıdır. Bunu da yapamazsa tesbih okuması yeterlidir.
Bu söylenenler Fatiha süresini okumakla ilgilidir. Ondan sonraki süreyi okumağa gelince, zahiren; okumasını bilmeyen ve öğrenemeyen kimsenin onu okuması vacip değildir. Bu hüküm kusurlu da olsa, kıraati doğru olarak okuyamayana aittir.
Evet, kusurlu ise en iyisi ve ihtiyata en uygun olanı, o namazı hem söylenen şekilde kılması, hem cemaatle kılması hem de kendi yerine kılması için naip tutmasıdır.
Eğer kıraatinin doğru olduğunu bilmiyor idiyse ve bu konuda mazereti de varsa namazı sahihtir. Namazdan sonra kıraatinin doğru olmadığını öğrenmiş olsa bile, ikinci kere kılması gerekmez. Ancak mazereti olmaz ise kıraati doğru şekilde öğrendikten sonra ikinci kere kılması gerekmez. Tavaf namazını unutarak kılmayan kimse de bu hükmün kapsamındadır.
TAVAF NAMAZI SONRASI DUA
"Rabbimiz! Tavafımızı ve namazımızı bizden kabul eyle. Şüphesiz ki sen her şeyi işiten ve bilensin.
Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki aşırılıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlamlaştır. İnkârcı topluma karşı bize yardım et.
Ey Rabbimiz, bizi zalimler topluluğunun baskı ve şiddetine maruz bırakma! Bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan kurtar.
Ey Rabbimiz! Bize bol sabır ver ve bizim canımızı müslüman olarak al.
Rabbimiz! Bizi inkârcıların elinde fitneye düşürme! Rabbimiz! Bizi bağışla. Şüphesiz sen mutlak güç ve hikmet sahibisin.
Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatır. Tövbe edenleri ve senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azâbından koru. Ey Rabbimiz! Onları da, onların babalarından, eşlerinden ve soylarından iyi olanları da, vaad ettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin. Onları kötülüklerden koru. Sen o gün kimi kötülüklerden korursan, ona rahmet etmiş olursun.
Allahım! Ben senin kulunum. Birçok günahlarla ve kötülüklerle huzuruna geldim. Burası ise cehennem ateşinden sana sığınma makamıdır. Beni bağışla. Çünkü sen çok bağışlayan ve çok merhamet edensin."
Kutsal İklimde Dua - Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları
Hoş geldiniz. Fikirlerinizi paylaşmanızdan mutluluk duyarız