
Kadın tek başına uzun yola ( 90 km öteye ) gidebilir mi?
Kadın yanında mahremi olmadan tek başına hacca gidebilir mi?
Kadın yanında mahremi olmadan tek başına umreye gidebilir mi?
Mahremsiz bir bayanın bazen görev gereği, bazen de gezmek amacıyla tek başına veya hanımlardan oluşan bir grupla, sefer müddeti ve mesafesinde şehirlerarası yolculuklara çıkmasının hükmü nedir?
Cevap:
Kısaca; Ehli Sünnet velcemaate bağlı bir Müslüman kadının Hanefi mezhebinin esaslarına göre yaya olarak üç günde gideceği ( 90 -120 Km ) bir mesafeye yanında mahremi olmadan gitmesi HARAMDIR.
Okumaktan sıkılan ya da okumayı sevmeyenlere verdiğimiz bu kısa cevapta dikkat edilirse Hanefi Mezhebine göre cevap verilmiştir. Diğer mezheplerde bu cevap değişebilir. Bizim konumuz ve inancımız dışındadır.
Gelelim bu sualin açılımına:
İslam, aileye ve insanların iffetlerini korumalarına önem vermiş, bunun için de zinayı haram kılmıştır. Fakat bunun önüne geçebilmek için sedd-i zerai babında zinaya götüren sebepleri de yasaklamıştır. Çünkü zina birden olmamakta, bunun öncesinde bir takım mukaddimeler diyeceğimiz, görme, tanışma, beraber bulunma ve bu suretle bir takım kötü duyguların kalbe doğması gibi sebepler, bu habis ve yıkıcı fiilin gerçekleşmesine öncülük etmektedir.
Birbirine yabancı olan ve evlenmeleri caiz olan kadın ve erkeğin, kimsenin görmeyeceği yerde yalnız kalmalarının yasaklanması, kadınların avret yerlerini açmalarının haram kılınması, harama bakmanın yasaklanması ve kadınların yalnız başına yolculuk etmelerinin menedilmesi, İslam’ın aldığı tedbirlerden bazılarıdır. Kadınların uzak mesafelere yolculuk yapmalarının yasaklanması da onların iffetlerini koruma ve başlarına gelebilecek kötü fiillerden onları muhafaza etme hikmetine yöneliktir.
Kuran’da konuyla ilgili bir ayet yoktur
Hac ibadeti ile ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Yoluna gücü yeten her kimsenin Beytullah’ı haccetmesi Allahın insanlar üzerinde hakkıdır.” (Âl-i İmrân, 3/97)
Buradaki insan, kadın olsun erkek olsun mükellef olan her mümindir. “Yoluna gücü yeten” ifadesi hem yol güvenliğini, hem sağlığı hem de maddi imkânı içine alır. İbadet şahsi olduğundan kimin gücü yeterse hacca o gider. Fıtrat açısından kadının güvenliği, erkeğin güvenliğinden daha önemlidir. Çünkü kadın, erkeğe göre daha güçsüzdür. Burada söz edilen güçsüzlükten kasıt hem maddi hem de manevi olan güçlerdir. Kadın vücudu bir erkek kadar güçlü kuvvetli olamaz. Psikolojik olarak ta nefsine hâkim olamayan kadındır. Güçten kastedilen mana çok farklı şekillerde anlatılabilir.
Kadınların mahremsiz olarak yolculuğa çıkma yasağı, peygamberimiz dönemine ait bir yasak değildir. Yol güvenliğinin olmadığı her yerde kadın mahremsiz olarak yola çıkamaz.
Konu ile ilgili hadisler şöyledir:
1 – Kadınların bir gece gündüzlük yolculuğa mahremsiz olarak çıkmasını yasaklayan hadisler:
Ebu Hureyre radıyallâhu anh anlatıyor: Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Allaha ve ahiret gününe inanan bir kadına, bir gece ve gündüz devam edecek bir mesafeye, yanında bir mahremi olmadıkça gitmesi helâl değildir.” (Buhârî, Taksîru’s-Salât 4; Müslim, Hacc 419, 422, (1339); Muvatta, İsti’zân 37; Ebu Dâvud, Menâsik 2; Tirmizî, Radâ 15)
2. Kadınların iki gece gündüzlük yolculuğa mahremsiz olarak çıkmasını yasaklayan hadisler:
Ebu Saîd el-Hudri radıyallâhu anhtan:
Ben Hz. Peygamber’den son derece dikkatimi çeken ve hayretimi toplayan dört hikmetli şey işittim. (Bunlardan biri):
“Yanında kocası yâhud kendisine nikâh düşmeyen bir yakını bulunmaksızın bir kadın, iki günlük mesafeye yolculuk etmesin.” (Buhari, Muhsar, 37; Müslim, Hacc, 415, 416 (827).
3. Kadınların üç gece gündüzlük yolculuğa mahremsiz olarak çıkmasını yasaklayan hadisler:
Abdullah İbn Ömer radıyallâhu anhtan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
“Bir kadın, yanında kendisine nikâh düşmeyen bir mahremi bulunmaksızın üç günlük bir yolculuğa çıkamaz/çıkmasın” buyurmuştur. (Buhârî, Taksîru’s-Salât 4; Müslim 413 (1338)
4. Kadınların her türlü yolculuğa mahremsiz olarak çıkmasını yasaklayan hadisler:
Abdullah İbn Abbas radıyallâhu anhtan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
“Hiçbir kadın yanında bir mahremi olmadıkça sefere çıkmasın; kadının beraberinde mahremi bulunmadıkça yanına hiçbir erkek girmesin” buyurdu.
Peygamber’in bu uyarısı üzerine sahabelerden biri:
“Yâ Resûlellah! Ben şu ve şu askerler içinde gazaya çıkmak istiyorum. Hâlbuki hanımım hacc yapmak istiyor (Ne buyurursun)? diye sordu.
Resûlullah:
“Sen de hanımınla beraber git!” buyurdu. (Buhari Muhsar, 37; Müslim, 424 (1341)
5. Kadının mahremsiz olarak yolculuğa çıkabileceğinin müjdelenmesi:
Adiy b. Hâtim radıyallahu anh şöyle rivayet etmiştir: Ben Peygamberimin yanında bulunduğum sırada bir adam gelip, O’na fakirlikten şikâyet etti. Sonra başka bir kimse geldi ve O’na yol kesilmesinden şikâyet etti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Adiyyl Sen Hîre şehrini gördün mü?” dedi. Ben:
- Hayır, görmedim, fakat orası hakkında bana haber verildi, bilgim var, dedim.
Peygamberimiz:
- “Eğer ömrün olur da yaşarsan hevdeci (hevdec: kadınların binmesi için devenin sırtına konulan ufak mahfel) içinde yolculuk eden kadının Hîre’den hareket edip Allah’tan başka hiç kimseden korkmayarak tâ Ka’be’yi tavaf edeceğini göreceksin” buyurdu.
Adiyy şöyle demiştir: Ben Hîre’den hevdeci içinde yolculuğa çıkıp, Allah’tan başka hiç kimseden korkmayarak nihayet Ka’be’yi tavaf eden kadını gördüm. Ben kendim Kisrâ İbn Hürmüz’ün hazinelerini fetheden ordunun içinde bulundum. Yemin olsun eğer sizlere hayat uzun olursa, elbette sizler Peygamberimizin söylediği elinin dolusu altını sadaka olarak çıkaracak olan o kimseleri göreceksiniz (Buhari, Menakıb, 25)
Hire: Bugün Irak’ın Necef iline bağlı bir kaza merkezi olup Kûfe’nin 5 km. güneyinde ve Küfe ile Havernak arasında bulunan Kinîdre höyüğünün güneydoğusunda, Fırat nehri kenarında yer alan geniş bir ovada kurulmuştur. (Hüseyin Ali ed-Dakûkî, “Hîre”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c: 18, s: 122)
6. Kadınların yolculuğu ile ilgili sahabe uygulaması:
İmam Buhârî, kadınların haccı ile ilgili hadislere yer verdiği bölümün başında şu bilgileri vermiştir: Bana Ahmed İbn Muhammed el-Ezrakî şöyle dedi: Bize İbrahim, babası Sa’d'dan; o da kendi babası İbrahim İbn Abdirrahmân İbn Avf’tan şu haberi verdi: Ömer İbnu’l-Hattâb radıyallahu anh, yaptığı son haccında Peygamberimizin eşlerine izin vermiş ve onların beraberlerinde Osmân İbn Affân ile Abdurrahmân İbn Avf’ı göndermiştir. (Buhari, Muhsar, 37)
Bu iki sahabinin, onların mahremi olmadığı malumdur.
( Not: Hazreti Osman Bin Affan 4. İslam Halifesidir Peygamber aleyhisselamın damadıdır. Rukayye'nin vefat edişinden sonra Resulullah (s.a.s), Hz. Osman'ı diğer kızı Ümmü Gülsüm ile evlendirdi. Hicretin dokuzuncu yılında Ümmü Gülsüm vefat ettiğinde Resulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştu: "Eğer kırk tane kızım olsaydı birbiri peşinden hiç bir tane kalmayana kadar onları Osman'la evlendirirdim" ve yine Hz. Osman'a "Üçüncü bir kızım olsaydı muhakkak ki seninle evlendirirdim" demişti (Üsdül-Gâbe, aynı yer).
Resulullah (s.a.s)'in iki kızıyla evlenmiş olduğu için iki nûr sahibi anlamında, "Zi'n-Nureyn" lakabıyla anılır olmuştur. Zatü'r-Rika ve Gatafan seferlerinde Resulullah (s.a.s), onu Medine'de yerine vekil bırakmıştır (Suyuti, a.g.e., 165).
( Kaynakların burada not etmediği şey Hz Osman’ın Peygamber Aleyhisselamın damadı olmasıdır. Demek ki Peygamberimizin eşlerinden biri Onun kayınvalidesidir ki, dinimizde nikâh bitene kadar damadın kayınvalidesi anne hükmündedir.
Ayrıca zamanımızda hangi insan O dönem sahabelerinden biri gibidir.
Günümüz hoca – imamlara sormak isterim. Siz birer Hz. Ebubekir, Hz. Ömer Hz. Osman, Hz. Ali ve Abdurrahmân İbn Avf olun ben sizin uğrunuza canımı vereyim. Neden asılsız örnek ve fetvalarla kadınları yanıltır da bir avuç günah dolu menfaate aldatırsınız diye sormak isterim
Arabistan’da olsun, Anadolu İllerine yapılan seyahatler olsun, Avrupa Amerika ülkelerine yapılan yolculuklarda nefsi bozuk insanların ne kadar çok olacağını bile bile hanımlarınızı ateşe atmak size, nefisinize nasıl kolay geliyor anlamak mümkün değil. Öyle ki zamanımızda karılarını , kızlarını çarşaflarda gezdirip günah mefhumunu öne çıkaranlar açık saçık kadınlara yalanır vaziyette bakmadıklarını inkar edebilir mi?. )
Kadınların yolculuğa çıktıklarında yanlarında mahrem bulunmasının gerektiğini ifade eden hadislere bakıldığı zaman, bunların farklılıklar arz ettiği görülmektedir. Mesela Peygamberimizden rivayet edilen hadislerin bazısında, kadınların bir gece ve bir gündüzlük mesafeye mahremsiz olarak gitmelerinin yasaklandığı görülürken, bazılarında iki gece ve iki gündüzlük, bazılarında üç gece üç gündüzlük, bazılarında ise hiç zaman kaydı olmaksızın mutlak olarak kadınların yolculuğa çıkması yasaklanmıştır.
Öte yandan Peygamberimiz, kadınların yanlarında hiç mahremleri bulunmadan yolculuğa çıkabileceği bir zamanın geleceği konusunda müjde vermiştir. Onun bu müjdesinin gerçekleştiği yukarıdaki 5. başlıkta Adiyy b. Hâtim hadisinde açık bir şekilde görülmektedir.
Bu konudaki hadislerin farklılıklar arz etmesi ve Adiyy hadisinde kadınların bir gün mahremsiz olarak ta Irak’tan kalkıp hacca gidebileceğinin ifade edilmesi, kadınların mahremsiz olarak yolculuğa çıkmasının “illete dayalı bir yasaklama” olduğunu açık bir şekilde göstermektedir. Dolayısıyla yasağa sebep olan bu illet (engel) ortadan kalktığında yasak da ortadan kalkacaktır.
Adiyy hadisinde açık bir şekilde görüleceği gibi, kadınların mahremsiz olarak yolculuğunun yasaklanmasının sebebi, yol güvenliğinin bulunmamasıdır.
Buna göre Hanefiler, kadın, sefer mesafesi uzunlukta bir yola, yanında kocası yahut mahremi olan bir erkek olmadan çıkamaz, beraberinde emniyetini sağlayan bir mahremi olmalı ki kadın güven ve huzur içinde yola çıkabilsin demektedirler. Hac yolculuğu için de hüküm böyledir.
Bu konudaki Hanefilerin kesin tavrını hatırlatmakla beraber, günümüzde bulunan bazı fıkıhçılarımızın da bazı hususi durumlarda Şafii mezhebine uyulabileceğini ifade ettiklerini görüyoruz
Günümüz fıkıhçılarının farklı mezheplere uyma tavsiyesi de geçerli olmamaktadır.
Mahremsiz bir bayanın bazen görev gereği, bazen de gezmek amacıyla tek başına veya hanımlardan oluşan bir grupla, sefer müddeti ve mesafesinde şehirlerarası yolculuklara çıkmasının hükmü nedir?
Cevap:
Kısaca; Ehli Sünnet velcemaate bağlı bir Müslüman kadının Hanefi mezhebinin esaslarına göre yaya olarak üç günde gideceği ( 90 -120 Km ) bir mesafeye yanında mahremi olmadan gitmesi HARAMDIR.
Okumaktan sıkılan ya da okumayı sevmeyenlere verdiğimiz bu kısa cevapta dikkat edilirse Hanefi Mezhebine göre cevap verilmiştir. Diğer mezheplerde bu cevap değişebilir. Bizim konumuz ve inancımız dışındadır.
Gelelim bu sualin açılımına:
İslam, aileye ve insanların iffetlerini korumalarına önem vermiş, bunun için de zinayı haram kılmıştır. Fakat bunun önüne geçebilmek için sedd-i zerai babında zinaya götüren sebepleri de yasaklamıştır. Çünkü zina birden olmamakta, bunun öncesinde bir takım mukaddimeler diyeceğimiz, görme, tanışma, beraber bulunma ve bu suretle bir takım kötü duyguların kalbe doğması gibi sebepler, bu habis ve yıkıcı fiilin gerçekleşmesine öncülük etmektedir.
Birbirine yabancı olan ve evlenmeleri caiz olan kadın ve erkeğin, kimsenin görmeyeceği yerde yalnız kalmalarının yasaklanması, kadınların avret yerlerini açmalarının haram kılınması, harama bakmanın yasaklanması ve kadınların yalnız başına yolculuk etmelerinin menedilmesi, İslam’ın aldığı tedbirlerden bazılarıdır. Kadınların uzak mesafelere yolculuk yapmalarının yasaklanması da onların iffetlerini koruma ve başlarına gelebilecek kötü fiillerden onları muhafaza etme hikmetine yöneliktir.
Kuran’da konuyla ilgili bir ayet yoktur
Hac ibadeti ile ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Yoluna gücü yeten her kimsenin Beytullah’ı haccetmesi Allahın insanlar üzerinde hakkıdır.” (Âl-i İmrân, 3/97)
Buradaki insan, kadın olsun erkek olsun mükellef olan her mümindir. “Yoluna gücü yeten” ifadesi hem yol güvenliğini, hem sağlığı hem de maddi imkânı içine alır. İbadet şahsi olduğundan kimin gücü yeterse hacca o gider. Fıtrat açısından kadının güvenliği, erkeğin güvenliğinden daha önemlidir. Çünkü kadın, erkeğe göre daha güçsüzdür. Burada söz edilen güçsüzlükten kasıt hem maddi hem de manevi olan güçlerdir. Kadın vücudu bir erkek kadar güçlü kuvvetli olamaz. Psikolojik olarak ta nefsine hâkim olamayan kadındır. Güçten kastedilen mana çok farklı şekillerde anlatılabilir.
Kadınların mahremsiz olarak yolculuğa çıkma yasağı, peygamberimiz dönemine ait bir yasak değildir. Yol güvenliğinin olmadığı her yerde kadın mahremsiz olarak yola çıkamaz.
Konu ile ilgili hadisler şöyledir:
1 – Kadınların bir gece gündüzlük yolculuğa mahremsiz olarak çıkmasını yasaklayan hadisler:
Ebu Hureyre radıyallâhu anh anlatıyor: Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Allaha ve ahiret gününe inanan bir kadına, bir gece ve gündüz devam edecek bir mesafeye, yanında bir mahremi olmadıkça gitmesi helâl değildir.” (Buhârî, Taksîru’s-Salât 4; Müslim, Hacc 419, 422, (1339); Muvatta, İsti’zân 37; Ebu Dâvud, Menâsik 2; Tirmizî, Radâ 15)
2. Kadınların iki gece gündüzlük yolculuğa mahremsiz olarak çıkmasını yasaklayan hadisler:
Ebu Saîd el-Hudri radıyallâhu anhtan:
Ben Hz. Peygamber’den son derece dikkatimi çeken ve hayretimi toplayan dört hikmetli şey işittim. (Bunlardan biri):
“Yanında kocası yâhud kendisine nikâh düşmeyen bir yakını bulunmaksızın bir kadın, iki günlük mesafeye yolculuk etmesin.” (Buhari, Muhsar, 37; Müslim, Hacc, 415, 416 (827).
3. Kadınların üç gece gündüzlük yolculuğa mahremsiz olarak çıkmasını yasaklayan hadisler:
Abdullah İbn Ömer radıyallâhu anhtan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
“Bir kadın, yanında kendisine nikâh düşmeyen bir mahremi bulunmaksızın üç günlük bir yolculuğa çıkamaz/çıkmasın” buyurmuştur. (Buhârî, Taksîru’s-Salât 4; Müslim 413 (1338)
4. Kadınların her türlü yolculuğa mahremsiz olarak çıkmasını yasaklayan hadisler:
Abdullah İbn Abbas radıyallâhu anhtan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
“Hiçbir kadın yanında bir mahremi olmadıkça sefere çıkmasın; kadının beraberinde mahremi bulunmadıkça yanına hiçbir erkek girmesin” buyurdu.
Peygamber’in bu uyarısı üzerine sahabelerden biri:
“Yâ Resûlellah! Ben şu ve şu askerler içinde gazaya çıkmak istiyorum. Hâlbuki hanımım hacc yapmak istiyor (Ne buyurursun)? diye sordu.
Resûlullah:
“Sen de hanımınla beraber git!” buyurdu. (Buhari Muhsar, 37; Müslim, 424 (1341)
5. Kadının mahremsiz olarak yolculuğa çıkabileceğinin müjdelenmesi:
Adiy b. Hâtim radıyallahu anh şöyle rivayet etmiştir: Ben Peygamberimin yanında bulunduğum sırada bir adam gelip, O’na fakirlikten şikâyet etti. Sonra başka bir kimse geldi ve O’na yol kesilmesinden şikâyet etti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Adiyyl Sen Hîre şehrini gördün mü?” dedi. Ben:
- Hayır, görmedim, fakat orası hakkında bana haber verildi, bilgim var, dedim.
Peygamberimiz:
- “Eğer ömrün olur da yaşarsan hevdeci (hevdec: kadınların binmesi için devenin sırtına konulan ufak mahfel) içinde yolculuk eden kadının Hîre’den hareket edip Allah’tan başka hiç kimseden korkmayarak tâ Ka’be’yi tavaf edeceğini göreceksin” buyurdu.
Adiyy şöyle demiştir: Ben Hîre’den hevdeci içinde yolculuğa çıkıp, Allah’tan başka hiç kimseden korkmayarak nihayet Ka’be’yi tavaf eden kadını gördüm. Ben kendim Kisrâ İbn Hürmüz’ün hazinelerini fetheden ordunun içinde bulundum. Yemin olsun eğer sizlere hayat uzun olursa, elbette sizler Peygamberimizin söylediği elinin dolusu altını sadaka olarak çıkaracak olan o kimseleri göreceksiniz (Buhari, Menakıb, 25)
Hire: Bugün Irak’ın Necef iline bağlı bir kaza merkezi olup Kûfe’nin 5 km. güneyinde ve Küfe ile Havernak arasında bulunan Kinîdre höyüğünün güneydoğusunda, Fırat nehri kenarında yer alan geniş bir ovada kurulmuştur. (Hüseyin Ali ed-Dakûkî, “Hîre”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c: 18, s: 122)
6. Kadınların yolculuğu ile ilgili sahabe uygulaması:
İmam Buhârî, kadınların haccı ile ilgili hadislere yer verdiği bölümün başında şu bilgileri vermiştir: Bana Ahmed İbn Muhammed el-Ezrakî şöyle dedi: Bize İbrahim, babası Sa’d'dan; o da kendi babası İbrahim İbn Abdirrahmân İbn Avf’tan şu haberi verdi: Ömer İbnu’l-Hattâb radıyallahu anh, yaptığı son haccında Peygamberimizin eşlerine izin vermiş ve onların beraberlerinde Osmân İbn Affân ile Abdurrahmân İbn Avf’ı göndermiştir. (Buhari, Muhsar, 37)
Bu iki sahabinin, onların mahremi olmadığı malumdur.
( Not: Hazreti Osman Bin Affan 4. İslam Halifesidir Peygamber aleyhisselamın damadıdır. Rukayye'nin vefat edişinden sonra Resulullah (s.a.s), Hz. Osman'ı diğer kızı Ümmü Gülsüm ile evlendirdi. Hicretin dokuzuncu yılında Ümmü Gülsüm vefat ettiğinde Resulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştu: "Eğer kırk tane kızım olsaydı birbiri peşinden hiç bir tane kalmayana kadar onları Osman'la evlendirirdim" ve yine Hz. Osman'a "Üçüncü bir kızım olsaydı muhakkak ki seninle evlendirirdim" demişti (Üsdül-Gâbe, aynı yer).
Resulullah (s.a.s)'in iki kızıyla evlenmiş olduğu için iki nûr sahibi anlamında, "Zi'n-Nureyn" lakabıyla anılır olmuştur. Zatü'r-Rika ve Gatafan seferlerinde Resulullah (s.a.s), onu Medine'de yerine vekil bırakmıştır (Suyuti, a.g.e., 165).
( Kaynakların burada not etmediği şey Hz Osman’ın Peygamber Aleyhisselamın damadı olmasıdır. Demek ki Peygamberimizin eşlerinden biri Onun kayınvalidesidir ki, dinimizde nikâh bitene kadar damadın kayınvalidesi anne hükmündedir.
Ayrıca zamanımızda hangi insan O dönem sahabelerinden biri gibidir.
Günümüz hoca – imamlara sormak isterim. Siz birer Hz. Ebubekir, Hz. Ömer Hz. Osman, Hz. Ali ve Abdurrahmân İbn Avf olun ben sizin uğrunuza canımı vereyim. Neden asılsız örnek ve fetvalarla kadınları yanıltır da bir avuç günah dolu menfaate aldatırsınız diye sormak isterim
Arabistan’da olsun, Anadolu İllerine yapılan seyahatler olsun, Avrupa Amerika ülkelerine yapılan yolculuklarda nefsi bozuk insanların ne kadar çok olacağını bile bile hanımlarınızı ateşe atmak size, nefisinize nasıl kolay geliyor anlamak mümkün değil. Öyle ki zamanımızda karılarını , kızlarını çarşaflarda gezdirip günah mefhumunu öne çıkaranlar açık saçık kadınlara yalanır vaziyette bakmadıklarını inkar edebilir mi?. )
Kadınların yolculuğa çıktıklarında yanlarında mahrem bulunmasının gerektiğini ifade eden hadislere bakıldığı zaman, bunların farklılıklar arz ettiği görülmektedir. Mesela Peygamberimizden rivayet edilen hadislerin bazısında, kadınların bir gece ve bir gündüzlük mesafeye mahremsiz olarak gitmelerinin yasaklandığı görülürken, bazılarında iki gece ve iki gündüzlük, bazılarında üç gece üç gündüzlük, bazılarında ise hiç zaman kaydı olmaksızın mutlak olarak kadınların yolculuğa çıkması yasaklanmıştır.
Öte yandan Peygamberimiz, kadınların yanlarında hiç mahremleri bulunmadan yolculuğa çıkabileceği bir zamanın geleceği konusunda müjde vermiştir. Onun bu müjdesinin gerçekleştiği yukarıdaki 5. başlıkta Adiyy b. Hâtim hadisinde açık bir şekilde görülmektedir.
Bu konudaki hadislerin farklılıklar arz etmesi ve Adiyy hadisinde kadınların bir gün mahremsiz olarak ta Irak’tan kalkıp hacca gidebileceğinin ifade edilmesi, kadınların mahremsiz olarak yolculuğa çıkmasının “illete dayalı bir yasaklama” olduğunu açık bir şekilde göstermektedir. Dolayısıyla yasağa sebep olan bu illet (engel) ortadan kalktığında yasak da ortadan kalkacaktır.
Adiyy hadisinde açık bir şekilde görüleceği gibi, kadınların mahremsiz olarak yolculuğunun yasaklanmasının sebebi, yol güvenliğinin bulunmamasıdır.
Buna göre Hanefiler, kadın, sefer mesafesi uzunlukta bir yola, yanında kocası yahut mahremi olan bir erkek olmadan çıkamaz, beraberinde emniyetini sağlayan bir mahremi olmalı ki kadın güven ve huzur içinde yola çıkabilsin demektedirler. Hac yolculuğu için de hüküm böyledir.
Bu konudaki Hanefilerin kesin tavrını hatırlatmakla beraber, günümüzde bulunan bazı fıkıhçılarımızın da bazı hususi durumlarda Şafii mezhebine uyulabileceğini ifade ettiklerini görüyoruz
Günümüz fıkıhçılarının farklı mezheplere uyma tavsiyesi de geçerli olmamaktadır.
Mezhep değişiklikleri ÇOK ZOR DURUMDA KALMADIKÇA şartı arar. Gömlek değiştirir gibi mezhebin değiştirilmesi kolay değildir. Büyük yükümlülüklere neden olur. Mezhep değiştirmek için insanın çaresiz olması gerekir.
Kadın mahremi ile hacca giderken yolda, mahremi ölse, zaruret olduğu için Şafii mezhebini taklit eder. Yani mahreminin ölmesi, Şafii mezhebini taklit etmesi için özür olur. Hacca giden Şafii bir erkeğin, hanımına veya yabancı kadınlara, Şafii bir kadının da kocasına veya yabancı erkeklere dokunmaması çok zordur. Dokununca da abdesti bozulur. Sık sık abdest almak da zor veya imkânsız olur. İşte bu sıkıntıdan kurtulmak için Şafiilerin, Hanefi’yi taklit etmeleri, caiz ve lazım olur.
Bazı hanımlar ve onların velileri kadınların tek başına mahremi bulunmayan bir şoför ile birlikte arabaya binmesine müsaade edebilmektedir. Halbuki bu o kadına yabancı olan birisi ile bir halvet demektir.
Hicaz Müftüsü Muhammed b. İbrahim Âlu’ş-Şeyh, Mecmûu’l-Fetâva’da şunları söylemektedir: “Beraberinde bir mahremi bulunmaksızın yabancı bir hanımın tek başına şoförle birlikte arabada yolculuk etmesinin apaçık bir münker olduğu hususunda herhangi bir şüphe bulunmamaktadır. Böyle bir yolculukta küçümsenemeyecek çapta pek çok mefsedet (bozukluk, fenâlık, fesatçılık ) bulunmaktadır. Kadının vakarlı, genç birisi olması ile erkeklerden fazla kaçmayan, onlarla konuşan ve fakat iffetli birisi olması arasında herhangi bir fark yoktur. Mahremlerinin böyle bir yolculuk yapmasına ses çıkarmayan bir erkek, dindarlığı gevşek, mahremlerini kıskanması az bir kimse demektir. Peygamber Efendimiz de şöyle buyurmuştur: “Bir erkek bir kadın ile baş başa kaldı mı, mutlaka şeytan onların üçüncüleri olur.” Kadının sürücü ile baş başa arabaya binmesi, ev ve benzeri bir yerde başbaşa kalmasından daha da ileri derecede bir halvet sayılır. Çünkü sürücü onu alıp -istese de istemese de- şehrin içinde ya da dışında istediği yere götürebilir. Bunun sonuçta ortaya çıkaracağı kötülük ve zararlar ise mücerred halvetin sebep olabileceği kötülük ve zararlardan daha fazladır...”
SONUÇ:
Kadın mahremi ile hacca giderken yolda, mahremi ölse, zaruret olduğu için Şafii mezhebini taklit eder. Yani mahreminin ölmesi, Şafii mezhebini taklit etmesi için özür olur. Hacca giden Şafii bir erkeğin, hanımına veya yabancı kadınlara, Şafii bir kadının da kocasına veya yabancı erkeklere dokunmaması çok zordur. Dokununca da abdesti bozulur. Sık sık abdest almak da zor veya imkânsız olur. İşte bu sıkıntıdan kurtulmak için Şafiilerin, Hanefi’yi taklit etmeleri, caiz ve lazım olur.
Bazı hanımlar ve onların velileri kadınların tek başına mahremi bulunmayan bir şoför ile birlikte arabaya binmesine müsaade edebilmektedir. Halbuki bu o kadına yabancı olan birisi ile bir halvet demektir.
Hicaz Müftüsü Muhammed b. İbrahim Âlu’ş-Şeyh, Mecmûu’l-Fetâva’da şunları söylemektedir: “Beraberinde bir mahremi bulunmaksızın yabancı bir hanımın tek başına şoförle birlikte arabada yolculuk etmesinin apaçık bir münker olduğu hususunda herhangi bir şüphe bulunmamaktadır. Böyle bir yolculukta küçümsenemeyecek çapta pek çok mefsedet (bozukluk, fenâlık, fesatçılık ) bulunmaktadır. Kadının vakarlı, genç birisi olması ile erkeklerden fazla kaçmayan, onlarla konuşan ve fakat iffetli birisi olması arasında herhangi bir fark yoktur. Mahremlerinin böyle bir yolculuk yapmasına ses çıkarmayan bir erkek, dindarlığı gevşek, mahremlerini kıskanması az bir kimse demektir. Peygamber Efendimiz de şöyle buyurmuştur: “Bir erkek bir kadın ile baş başa kaldı mı, mutlaka şeytan onların üçüncüleri olur.” Kadının sürücü ile baş başa arabaya binmesi, ev ve benzeri bir yerde başbaşa kalmasından daha da ileri derecede bir halvet sayılır. Çünkü sürücü onu alıp -istese de istemese de- şehrin içinde ya da dışında istediği yere götürebilir. Bunun sonuçta ortaya çıkaracağı kötülük ve zararlar ise mücerred halvetin sebep olabileceği kötülük ve zararlardan daha fazladır...”
SONUÇ:
- Bir kadının yanında; baba, oğlan kardeş ve oğul gibi nikâhlanması müebbeden haram olan yakın hısımlarından biri veya kocası bulunmadıkça yolculuğa çıkması caiz değildir...
- Yolculuk müddetinin üç günden az olması veya daha fazla devam etmesi, mahzuru ortadan kaldırmaz. Ancak günâhın artmasına veya eksilmesine te'sir eder.
- Üç gün veya daha uzun mesafeli bir yere, yanında mahremi bulunmayan bir kadının yolculuk yapması büyük günâhlardan sayılmıştır.
- Peygamber Efendimizin Buhârî ve Müslim'den rivayet edilen bir hadîs-i şeriflerinde, buyurulmaktadır ki: "Allah'a ve âhiret gününe inanan bir kadın için yanında babası, biraderi veya kocası yahut oğlu (gibi yakınlarından biri) bulunmadıkça üç günü aşan bir yolculuğa çıkması helâl değildir...
- Kendisine hac farz olan zengin bir kadın, bu kudsî yolculuğa yukarıda zikredilen yakın hısımlarından bir erkek veya kocası bulunmadıkça gidemez.
- İslâm bir farzın ifâsı için diğer bir farzı ihmâl etmeye müsaade etmemiştir.
- Bu vaziyet karşısında kadın, nasıl hareket etmelidir? Bunun cevabında denilebilir ki: Kadın; baba, birader ve oğul gibi yakın bir hısmının masrafını çekmek ve onu da hacca götürmek suretiyle hacca gidebilir.
- Başka türlü, diğer kadınların arasına karışarak yahut bir komşusunun himayesinde veya nikâh düşen bir hısmının refakatinde hacca gitmesine cevaz verilmemiştir.
- Bu noktadan hareket ettiğimiz, zaman, birçok meselelerin hükmü gün ışığına çıkar.
- Bir veya birkaç kadının kalkıp da Mevlânâ Hazretlerinin türbesini yahut İstanbul camilerini veya falan memleketteki hısmını görmek için yolculuğa çıkması caiz görülmez.
- Allah'ımızın birliğine ve Ahiretin mes'uliyetine inanan bir kadın için takip edilecek yol, ancak budur.
- Bir kadının, hac ibâdeti için, tek başına yolculuk yapması yasak olunca Almanya, Fransa ve Amerika gibi ecnebî bir ülkeye, her ne maksatla olursa olsun, seyahat etmesinin caiz olmayacağı gayet açıktır.
Hoş geldiniz. Fikirlerinizi paylaşmanızdan mutluluk duyarız