Sitemizde aramak istediğiniz konuyu
                                      "

DiniErk - Doğru Dini Bilgi

Oruç Fidyesi Nedir, Kimler Verir


Oruçla ilgili olan fidye, dinî bir terim olarak, bazı ibadetlerin eda edilmemesi ya da edası sırasında birtakım kusurların islenmesi halinde ödenen dînî-malî yükümlülüktür.
İbadetlerle ilgili fidye, oruç ve hacda söz konusudur. İhtiyarlık ve şifa ümidi olmayan bir hastalık sebebiyle oruç tutamayan kimse, daha sonra kaza etmesi mümkün olmadığından oruç tutamadığı her güne karsılık bir fidye öder. Bu durumdaki bir kimsenin fidye ödemesi vaciptir.
Tâkatsizliği ve güçsüzlüğü her geçen gün artarak devam eden ve artık düzelmesi ihtimali olmayan düşkün ihtiyarlar ve şifâsız hastalar, farz ve vacib olan oruç borçlarından kurtulmak için, her oruca mukabil bir fidye verirler. Bir fidye - âyet-i kerîmede de belirtildiği gibi - bir fakiri tam bir gün doyurmaktır. Bir günde ise iki öğün vardır.İbadetlerle ilgili fidye, oruç ve hacda söz konusudur.Fidye, kusurlu olarak eda edilen bazı ibadetlerin telafisi amacıyla ödenen bedel. Fitre ise, oruca son vermeyi, orucu açmayı ( iftar) ifade eder.
Kur’an-ı Kerim’de, “Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir fakir doyumu kadar fidye öder.” (Bakara 2/184) buyurulmaktadır. Bu ayetten hareketle fidye miktarının, bir kişiyi bir gün için doyuracak yiyecek olarak anlaşılmıştır. Yaşlılıktan ötürü oruç tutmaya gücü yetmeyen kisi, her gün için bir sadaka-i fıtır miktarı fidye verir. 
Fıkıh literatüründe Ramazan ayının sonunda gücü yeten Müslümanın ödemekle yükümlü olduğu sadaka diye geçer.
Fidye ayetle, fitre ise hadisle sabittir.
Fidyeler, yalnız bir fakire verilebileceği gibi, birden fazla fakirlere de verilebilir. Ramazan içinde verilebileceği gibi, evvelinde veya sonunda da verilebilir. Fakirleri sabah - akşam günde iki öğün doyurmak suretiyle olabileceği gibi, öğünlerin parasını vermek suretiyle de olabilir. Para toptan da verilebilir, her gün ayrı ayrı da...
Oruç tutma gücünde olmayan kimse, fidye verebilecek kadar zengin de değilse, yapacağı iş, Allah'tan afv ve mağfiret dilemektir. Fidye vermek mecburiyeti, onun üzerinden kalkmıştır..
Oruç Fidyesi: Fidye, bazı ibadetlerin yapılamaması ya da yapılması sırasında birtakım kusurların işlenmesi halinde ödenen dini mali yükümlülüktür.
İhtiyarlık ve iyileşme ümidi olmayan bir hastalık sebebiyle oruç tutamayan ve daha sonra da kaza etmesi mümkün olmayan kimse, oruç tutamadığı her güne karşılık bir fidye öder. Kur’an-ı Kerim’de, "Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir fakir doyumu kadar fidye öder." (Bakara, 2/184) buyurulmaktadır.
Bir fidye miktarı, bir sadaka-i fıtır miktarıdır. Sadaka-i fıtır ise bir kişiyi bir gün için doyuracak yiyecek veya bunun para olarak karşılığıdır. Fidye vermek durumunda olan fakat buna maddi imkanı el vermeyen kimse Allah’tan af diler. Günler uzun olduğu için oruç tutamayan hasta ya da yaşlılar, kısa günlerde oruç tutabilirlerse tutamadıkları orucu kısa günlerde kaza etmeleri gerekir. Bu durumda olan kimselerin vermiş oldukları fidyeler sadaka sayılır.
Oruç tutmaya gücü yetmeyen düşkün ve yaşlı kimseler ile iyileşme ümidi olmayan hastalar, Ramazan ayının her günü için veya tutulmayan gün kadar gün başı birer fidye verirler.
Oruç fidyeleri, Ramazan ayının sonunda birlikte verilebileceği gibi, Ramazan ayı içinde günlük olarak veya Ramazan ayı başında da verilebilir.

Fidye nedir, hangi durumlarda gerekir?
Fidye, bir kimseyi bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtarmak için ödenen bedel demektir. Dinî bir terim olarak ise, oruç ibadetinin eda edilememesi sebebiyle veya hac ibadetinin edası sırasında işlenen birtakım kusurların giderilmesi için ödenen maddi bedeli ifade eder.
Kur’an-ı Kerim’de, “Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir yoksul doyumu fidye öder.” (Bakara, 2/184) buyrulmaktadır. Buna göre ihtiyarlık ve şifa ümidi olmayan bir hastalık sebebiyle oruç tutamayan kimse, daha sonra bu oruçları kaza etme imkânı bulamazsa, her gününe karşılık bir fidye öder (Serahsî, el-Mebsût, III, 100; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 395-397).
Öte yandan Şâfiîlere göre Ramazan ayının kaza borcu herhangi bir mazeret olmaksızın yerine getirilmeden, öteki Ramazan gelecek olursa, kaza borcuna ilaveten bir de fidye ödeme yükümlülüğü ortaya çıkar (Nevevî, el-Mecmû’, VI, 364; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 645).
Şâfiî mezhebinde fidye ödeme yükümlüğünün ortaya çıktığı bir diğer mesele de gebe ve emzikli kadınlarla ilgilidir. Emzirme ve hamilelik sebebiyle çocuğunun sağlığı hakkında endişe duyan annelerin, oruç tutamadıkları günleri hem kaza etmeleri hem de fidye vermeleri gerekir. Fakat çocuk hakkında değil de kendileri hakkında endişe ederlerse o zaman sadece kaza gerekir (Nevevî, el-Mecmû’, VI, 267).
Hac ve umre ile ilgili görevler yerine getirilirken meydana gelen bazı eksiklikler için uygulanması gereken maddi yaptırım da fidye kapsamına girer (Bakara, 2/196).
Bir fidye, bir kişiyi bir gün doyuracak yiyecek miktarı veya bunun ücretidir. Bu da “sadaka-i fıtır” ile aynı miktarı ifade eder. Bu, fidyenin asgari ölçüsüdür. İmkânı olanların daha fazla vermesi daha iyidir (Bakara, 2/184; Merğînânî, el-Hidâye, II, 270).

Fidye verme gücü olmayan kişiler ne yapmalıdırlar?
Senenin hiçbir mevsiminde oruç tutamayacak kadar yaşlı olan (pîr-i fânî) kimselerin, maddî durumları uygunsa Ramazan’ın her bir günü için bir fakire fidye (yani bir fitre) vermeleri gerekir. İyileşme umudu olmayan hasta da bu hükme tâbidir (Bakara, 2/184).
Fidye verecek gücü olmayanlar ise, fidyeden sorumlu olmazlar (İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 396). Ancak kasten tutmadıkları oruçların uhrevî sorumluluğunu taşırlar. Bu durumda olanların yapabileceği Cenab-ı Hak’tan bağışlanma dilemektir.
Oruç tutacak gücü olduğu hâlde tutmayan bir kimse, bu oruçlarının fidyesini vererek oruç borcundan kurtulmuş olur mu?
Oruç için fidye verilmesi, oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlı kimseler ile iyileşme ümidi olmayan hastalar için geçerlidir. Hz. Peygamber (s.a.s.) ve sahabenin uygulaması, fidyeden bahseden âyetteki “oruç tutmakta zorluk çekenler.” (Bakara, 2/184) ifadesinin yalnızca yukarıda sayılan kimseleri kapsadığını göstermektedir. Buna göre, oruç tutmaya gücü yettiği hâlde tutmayan veya geçici bir sebeple tutamayan kimseler hakkında fidye hükmü yoktur (Müslim, Sıyâm, 149,150).
Mazeretsiz oruç tutmayanların, tutmadıkları oruçları kaza etmeleri ve tövbe istiğfar etmeleri gerekir. Ayrıca, oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlılar ile iyileşme ümidi olmayan hastalar, fidye vermiş bile olsalar, ileride tutabilecek duruma gelirlerse tutamadıkları oruçları Hanefîlere göre kaza etmeleri gerekir. Önceden verdikleri fidyeler oruç borcunu düşürmez (Kâsânî, Bedâî’, II, 105; Merğînânî, el-Hidâye, II, 270).

Oruç fidyesi kimlere verilebilir?
Oruç fidyesi, tıpkı fıtır sadakasında olduğu gibi onları verecek kişinin bakmakla yükümlü olmadığı yoksul müslümanlara verilir. Fıtır sadakası ve oruç fidyesini vermek durumunda olan kimsenin bunlardan doğrudan ya da dolaylı olarak yararlanmaması esastır. Zekât için de aynı kural geçerlidir. Bu sebeple bir kimse zekâtını, fıtır sadakasını ve fidyesini kendi usûl (üst soy) ve fürûuna (alt soy) veremez. Usûl, bir kimsenin anası, babası, dede ve nineleri; fürû ise, çocukları, torunları ve onların çocuklarıdır.
Yine, bir kimse hanımına zekât, fitre ve fidyesini veremeyeceği gibi, hanımı da kocasına bunları veremez.
Bunların dışındaki kardeş, teyze, dayı, amca, hala ve onların çocukları, gelin, damat, kayınpeder ve kayınvalide gibi akrabalar zengin değillerse kendilerine zekât, fitre ve fidye verilebilir (Zeylaî, Tebyîn, I, 301).

Oruç fidyesi nasıl ödenir?
Oruç fidyesinin tutarı fıtır sadakası kadardır. Bu fidyeler Ramazan’ın başlangıcında verilebileceği gibi, Ramazan’ın içinde veya sonunda da verilebilir. Fidyelerin tamamı bir fakire topluca verilebileceği gibi, ayrı ayrı fakirlere de verilebilir. Bu durumda olan kimseler, fidye vermeye güçleri yetmiyorsa Allah’tan bağışlanmalarını isterler.
Oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlılar ile iyileşme ümidi olmayan hastalar, ileride tutabilecek duruma gelirlerse, fidyelerini vermiş bile olsalar tutamadıkları oruçları Hanefîlere göre kaza ederler (Kâsânî, Bedâî’, II, 105; Merğînânî, el-Hidâye, II, 270). Önceden verdikleri fidyelerin hükmü kalmaz, bunlar nafile bağış/sadaka sayılır.

Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Yorumlar Editör tarafından incelenmekte olup, spam mesajlar dikkate alınmaz. Engellenir.*