
Kadim şehirlerimizden, tarihi çok ama çok eski olan evliyalar şehri, alimler yurdu, şehitler cenneti, Kurtuluş savaşının en fedakar halkının vatanı, Atatürk'ün şapka devrimini yaptığı, yine Kurtuluş Savaşının başlamasında cansiperane mücadele eden, seslerini dünyaya duyuran kadınlarıyla kültürün, edebiyatın, tarihi eserlerin, hazinelerin beldesi, Kastamonu'dayız.
Kastamonu'yu hemen hemen her yerini rahatça görebileceğiniz şehrin en yüksek tepesinde yer alan Kastamonu Kalesindeyiz..
Ve kalenin bir kenarında sakin, mütevazi, gözlerden uzak, kalenin batı ucunda, kolay görülür bir yerde olmayan bir kabir var. Yunus Mürebbi veya Mağrip'li Yunus Efendi ya da halkın tabiriyle Bayraklı Sultan...
Neden Bayraklı Sultan.. Öğrendiklerimizi aktarmadan önce başucundaki tabelada yazılı olanı pek inandırıcı bulamadığımızı belirtelim.
Daha ikna edici olanı aktararak sözümüzde devam edelim.
Öğrendiğimize göre;
Bu zatın asıl adı Yunus Mürebbî'dir. 1204 yılında Selçuklu kumandanlarından Hüsameddin Çobanbey komutasındaki ordu ile Kastamonu'nun fethine katılmıştır. Günlerce süren kuşatmada kaleyi almak şöyle dursun, surlara tırmanmak bile mümkün olamamıştır. Bir gün Yunus Mürebbî Hazretleri, Hüsameddin Çoban Bey'in huzuruna çıkarak, yapılacak ilk hücumda bayraktar olmak istediğini arz eder. O sırada çok genç yaşta bıyıkları henüz terlemiş bir genç.. Çoban bey onun heyecanını anlar ancak yaşına bakarak "hayır" cevabını verince: “Ata Beyim! Rüyamda Peygamber Efendimiz'i görmekle şereflendim. Yarın bana kavuşacaksın. Fakat elinde bayrakla bana gel buyurdu” diyerek rüyasını anlatır.. Gerçekten de ertesi gün savaş bütün şiddetiyle başlamış.. Hücum sırasında belindeki urganı kale burçlarına fırlatıp, dökülen kızgın yağlara, alevli parçalara aldırmadan burca tırmanıp sancağı diker bizim yağız delikanlı... Nerden bulduğu belli olmayan bir anahtarla kale kapısının açmayı başarır. . Açılan kapıdan içeriye hücum edilerek kale fethedilince, Yunus Mürebbi Hazretleri'nin vücudunda pek çok ok yarası bulunmasına rağmen sancağı dimdik tuttuğu görülür. Arkadaşları son nefeste yetişirler yanına.. Sancağı elinden alırken Yunus'un sürekli Elhamdülillah nidalarını da duyarlar. Bir yandan çok istediği şehitlik mertebesine, bir yandan da Peygamber efendimiz aleyhisselama kavuşacağı için mutludur. Bir başka arkadaşı ise konuyu bilmez, sorar.. "Canını böyle neden verdin", diye sorar. "Kastın kime idi, arkadaş", diye sorar. Kastım Moni'ye diye cevaplar... "Moni'de kim" diye sorsalar da ağzından tek tük kelimeler çıktığı için pek anlaşılmaz sözleri.
Oysa, Moni kale beyinin kızıdır. Bir rivayete göre de kale anahtarını nasıl, ne zaman gördü de bilinmez sevdalandığı Yunus'a babasından gizli ulaştırmıştır. Babası, bu ihaneti öğrenince Moni'yi kalenin batı yönündeki yüksek ve sivri burçlardan aşağı atmış. Kız ölmüş ve tam kırk parça olmuş. Yunus efendi, bunu duyunca tekfurdan intikamını alabilmek için bir an önce kaleye girmesi gerektiğine karar vererek, uğruna ölen Moni'nin intikamını almak için babasına "Kastın Moniye neden idi’’ diye sormak için kendisini feda etmiş oldu. Bugün Yunus efendinin kabri, Moni'nin kaleden atıldığı yerdedir. Yöre halkının Bayraklı Sultan olarak tanıdığı Yunus Mürebbî Hazretleri bölge halkınca sık sık ziyaret edilmektedir. Halk burada yapılan duaların kabul olunduğuna inanır. Öte yandan, Kastamonu adının buradan geldiği de rivayetlerde yer almaktadır. Bugün Moni'nin aşağıya atıldığı yerde bulunan pek bilinmeyen "Kırk Kız" türbesi de halk tarafından ziyaret edilmektedir. ( Kaynak : evliyalarimiz.com/bayrakli-sultan-hazretleri )
Bir Başka rivayette şöyledir ..
Bayraklı Sultan, Kastamonu Kalesi’nin batı burçlarında bir yatır türbesidir. Kastamonulular buraya mum yerine bayrak dikerler. Buna ilişkin anlatılanlar şöyledir:
Kastamonu Kalesi Selçuklularca kuşatılmıştır. Kuşatma uzamış yiğitlerin sabrı tükenmiştir. Günün birinde toplanır karar alırlar: Ertesi gün güneş doğmadan kaleye saldırı düzenlenecek, ne olursa olsun kale alınacak, bayrağı kaleye ilk diken yiğide armağan edilecektir.
Ertesi sabah zorlu bir saldırıya girişilir. Öğleye doğru savaş iyice kızışmıştır. Bu sırada ünlü yiğit Yunus Mürebbi Haykırır: ”Ardımdan gelin, Beni kollayın. bu kaleye sancağı ilk ben dikeceğim.” ok gibi fırlayıp elindeki ipi burcun sivri dişlerine takar, kaşla göz arasında burca tırmanır. Koynundan kılıcını çıkarıp yiğitçe dövüşür. Ardındakiler de burca çıkar. Vuruşmaya başlar. Yunus Mürebbi sancağı kaleye dikmiştir. Savaş bitmiş sancak kalede dalgalanmaktadır. Ama Yunus Mürebbi görünmez. Adamları onu bulduklarında, kanlar içinde yatmaktadır. Bedenine sakladığı sancağı hala sımsıkı tutmaktadır. Bu yüzden adı Bayraklı Sultan olur. Halk dileği gerçekleşsin diye ona bayrak adar. (Kaynak: efsaneler.net/bayrakli-sultan-efsanesi-kastamonu/ )
Bir Başka rivayette şöyledir ..
1520 senesinde şimdiki Fas, Tunus, Cezayir ve Libya'nın yer aldığı ve isimlendirildiği yörelere "Mağrip" denilirmiş. Yunus efendi Mağrip'ten gelmiş. Neden gelmiş, niye gelmiş sırrı kendinde..
Yolu Kastamonu'ya düşmüş. Çok mütevazı, sıradan, fakir bir kişi imiş.
Kastamonu sokaklarında sakalık ( su satıcısı ) yaparak geçinirmiş. Kazancını, yine büyük bir veli ve ehlibeytten olduğu söylenen Ali Asgar Hazretleriyle paylaşırmış. Rivayetlerden biri de kendisini düşmanlarından saklamak için Kastamonu'ya geldiği söylenen Ali Asgar'ın hizmetinde bulunmak için görevlendirildiğini söyleyen kaynaklar bulunmaktadır.
Bir başka rivayette de Yunus Efendi’nin mânâ âlemlerinin eri olarak, Resûl-i Ekrem Efendimizle âlem-i mânâda görüştüğü söylenmekte ve Peygamber Efendimiz’in (a.s.m) kendisine bin kişiye şefaat edebilmesini vaad ettiği anlatılıyormuş.
Yunus Efendi, 1533 senesinde hakkın rahmetine kavuştuğu da kayıtlarda yer almaktadır. ( Kaynak :kastamonur.com/marpl-yunus-efend-bayrakli-dede/
Bir Başka rivayette
Kale burcunun dibinde ve batı tarafında medfundur. Adı Mağripli Yunus Efendi’dir. Yunus Mürebbi diye bilinir. 927/1520 yılında Mağrip’ten Kastamonu’ya geldi. Görünüşte kendi halinde fakir ve miskin bir kimse idi. Şehrin dışındaki tatlı sulardan su getirip satarak geçimini temin eder, aynı zamanda Ali Asgar Efendi’nin maddi ihtiyaçlarını görürdü. Lakin aslında manevi irşad ordusunun yaman bir eri idi. “Aba altında nice erler yatar” misali Cenab-ı Hakkın nuru ile bakar, özünden sözüne inciler dizilirdi.
Sıradan insanların pek değer vermemesine rağmen kıymetini takdir edebi lenler onun sayesinde tasavvufun muhabbet denizine dalarak nasiplenmişlerdir. Peygamberimizin ruhaniyetine rüya vasıtasıyla ulaşabilecek derecede makam sahibi idi. Nitekim Kastamonu’yu teşrifleri de bu vesile ile mümkün olmuştur.
Ali Asgar Efendi’nin maddi ihtiyaçlarını temin ile görevli olarak buraya gelmişlerdir. Bu sebeple kendisine, terbiye eden koruyan anlamında mürebbi lakabı verilmiştir. Peygamberimiz (sav), bu hizmeti karşılığında kendisine asrında ve asrından sonra yaşayan bin kişiye şefaat edecek bir kudsi kuvvete ulaşması gibi bir makamı taahhüt etmişlerdir.
Böylece Kastamonu’da onüç yıl yaşamış ve Ali Asgar Efendi’den 15 gün sonra 940/1533 yılında vefat etmiştir. Kalenin batı tarafındaki burcun dibine defne dilmiştir. Halkın bilmesi için medfeninin bulunduğu yere bir bayrak dikilmiş ol duğundan “BayraklıDede” olarak bilinir. Kabri ziyaretgah olup günümüzde yine ayyıldızlı bayrağımız başında halen dalgalanmaktadır. Allah (cc) şefaatini nasip etsin. ( Kaynak :Kastamonu Camileri – Türbeleri – ve diğer Tarihi Eserler – Fazıl Çifçi – Kastamonu Belediyesi )
Sayın okurum.. Kastamonu Kalesinde türbesi olan Yunus Mürebbi için hangi rivayeti beğeniyorsanız gönlünüzde o olsun.
Her kim olursa olsun, Allah-u Teala mekanını cennet bizleri de şefaatine nail eylesin.
Erol Kara - Foto ve video @erolkaranet












Hoş geldiniz. Fikirlerinizi paylaşmanızdan mutluluk duyarız