
Müslümanların maruz kaldığı kâfir modalarından biri de, şeriat metinlerinde yasaklanmış olan saç modellerini taklit etmektir.
İşte o hadisler
1642. İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem başın bir kısmını tıraş edip bir kısmının (perçem olarak) bırakılmasını yasakladı. Buhârî, Libâs 72; Müslim, Libâs 72, 113. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tereccül 14; Nesâî, Zînet 5, 58; İbni Mâce, Libâs 38 1645 numaralı hadis ile birlikte açıklanacaktır.
1643. Yine İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün saçının bır kısmı tıraş edilmiş bir kısmı bırakılmış bir çocuk gördü, aile fertlerini böyle yapmaktan menedip şöyle buyurdu:
- "Ya hep tıraş edin ya hep bırakın!" Ebû Dâvûd, Tereccül 14 1645 numaralı hadis ile birlikte açıklanacaktır.
Açıklamalar
Saç tıraşı ile ilgili hadîs-i şerîfin her biri, Resûl-i Ekrem Efendimiz'in bu konudaki tavrını ortaya koymak suretiyle bize yol göstermektedir.
Birinci hadiste, Hz. Peygamber'in, çocukların başlarını gökyüzündeki bulutların dağılımı gibi yer yer kesip yer yer bırakmak suretiyle tıraş etmeyi yasakladığı bildirilmektedir. Bu yasağa başın büyük kısmını tıraş edip meselâ alnın üstündeki perçem denilen saçları bırakmak da dahildir.
İkinci hadis'te Peygamber Efendimiz'in, böyle saçının bir kısmı tıraşlı bir kısmı tıraşsız bir çocuk görünce, çocuğun anne-babasına, "Çocuğun saçlarını ya tamamen tıraş edin ya da tamamen bırakın" tavsiyesinde bulunmuştur. Burada Efendimiz'in, yarı tıraşlı olmayı o günün müşrik, yahudi ve fâsıklarının tıraşına benzettiği için olaya bizzat müdâhale ettiğini görüyoruz. Günümüzde de başka kültürlerin öngördüğü kılık kıyâfet şekilleri, modadır diye asla takip edilmemelidir. Her inançtan insanın kendi kültür dünyasını yansıtan bir kılık - kıyafeti olması pek tabiîdir. Öte yandan çocuk ve gençlerin öyle yarı tıraşlı dolaşmaları töhmet vesilesi de olabilir. Ailelerin çocuklarını böyle töhmetlerden koruyup kollamaları gerekir.
"Günümüzde bazı gençlerin saçlarının bir kısmını kısaltıp diğer kısmını uzatmak şeklinde yaptıkları şey, yeni ortaya çıkmış, iğrenç ve çirkin bir şeydir ve nefret edilen kazalardandır. "Canım, mesele tıraş olmak değil mi?" deyip işi basite almanın mümkün olmadığı, Müslümanların saç tıraşı konusunda da kendilerine özgü bir tutum ve tavırlarının olması gerektiği Efendimiz'in bu tavsiye ve davranışlarından çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır.
Günümüzün sinema, televizyon yıldızları gibi olmaya özenen, yakışsın yakışmasın moda diye sunulan kılık-kıyâfete bürünen, kişilik ve kimlik kaybına uğramış müslüman nesilleri, bu noktadaki Peygamber hassasiyetinin ne kadar yerinde ve asırlar boyu geçerli olduğunun ne yazık ki olumsuz ve acı delilleridir. Herkesin kafasına, gönlüne, başına, saçına sahip çıkması zamanı çoktan gelmiş ve geçmektedir. Ne batılılaşma ne de çağdaşlaşma masalları bu kimlik ve kişilik yozlaşmasını anlaşılabilir kılmaya kesinlikle yetmez.
1643. Yine İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün saçının bır kısmı tıraş edilmiş bir kısmı bırakılmış bir çocuk gördü, aile fertlerini böyle yapmaktan menedip şöyle buyurdu:
- "Ya hep tıraş edin ya hep bırakın!" Ebû Dâvûd, Tereccül 14 1645 numaralı hadis ile birlikte açıklanacaktır.
Açıklamalar
Saç tıraşı ile ilgili hadîs-i şerîfin her biri, Resûl-i Ekrem Efendimiz'in bu konudaki tavrını ortaya koymak suretiyle bize yol göstermektedir.
Birinci hadiste, Hz. Peygamber'in, çocukların başlarını gökyüzündeki bulutların dağılımı gibi yer yer kesip yer yer bırakmak suretiyle tıraş etmeyi yasakladığı bildirilmektedir. Bu yasağa başın büyük kısmını tıraş edip meselâ alnın üstündeki perçem denilen saçları bırakmak da dahildir.
İkinci hadis'te Peygamber Efendimiz'in, böyle saçının bir kısmı tıraşlı bir kısmı tıraşsız bir çocuk görünce, çocuğun anne-babasına, "Çocuğun saçlarını ya tamamen tıraş edin ya da tamamen bırakın" tavsiyesinde bulunmuştur. Burada Efendimiz'in, yarı tıraşlı olmayı o günün müşrik, yahudi ve fâsıklarının tıraşına benzettiği için olaya bizzat müdâhale ettiğini görüyoruz. Günümüzde de başka kültürlerin öngördüğü kılık kıyâfet şekilleri, modadır diye asla takip edilmemelidir. Her inançtan insanın kendi kültür dünyasını yansıtan bir kılık - kıyafeti olması pek tabiîdir. Öte yandan çocuk ve gençlerin öyle yarı tıraşlı dolaşmaları töhmet vesilesi de olabilir. Ailelerin çocuklarını böyle töhmetlerden koruyup kollamaları gerekir.
"Günümüzde bazı gençlerin saçlarının bir kısmını kısaltıp diğer kısmını uzatmak şeklinde yaptıkları şey, yeni ortaya çıkmış, iğrenç ve çirkin bir şeydir ve nefret edilen kazalardandır. "Canım, mesele tıraş olmak değil mi?" deyip işi basite almanın mümkün olmadığı, Müslümanların saç tıraşı konusunda da kendilerine özgü bir tutum ve tavırlarının olması gerektiği Efendimiz'in bu tavsiye ve davranışlarından çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır.
Günümüzün sinema, televizyon yıldızları gibi olmaya özenen, yakışsın yakışmasın moda diye sunulan kılık-kıyâfete bürünen, kişilik ve kimlik kaybına uğramış müslüman nesilleri, bu noktadaki Peygamber hassasiyetinin ne kadar yerinde ve asırlar boyu geçerli olduğunun ne yazık ki olumsuz ve acı delilleridir. Herkesin kafasına, gönlüne, başına, saçına sahip çıkması zamanı çoktan gelmiş ve geçmektedir. Ne batılılaşma ne de çağdaşlaşma masalları bu kimlik ve kişilik yozlaşmasını anlaşılabilir kılmaya kesinlikle yetmez.
İbn Ömer'in Allah Resulü'nün (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu rivayet ettiği hadis nedeniyle haram olmayı gerektirir: "Kim bir kavme benzerse, onlardandır." (Ebu Davud, sahih). Kişinin, eylemiyle kafirleri taklit etmeyi amaçlamadığını iddia etmesi zayıf ve batıl bir delildir; çünkü eylem kafirlerin özel örf ve adetlerine benzediği sürece bu iddia haram hükmünü etkilemez. Ve bu saç modelleri, kâfirler ve günahkârlar arasında meşhur olan şahsiyetlerin modasından alınmıştır; sadece bu nedenle bile bu tarzların haram olduğu kabul edilmektedir.




Hoş geldiniz. Fikirlerinizi paylaşmanızdan mutluluk duyarız