Sitemizde aramak istediğiniz konuyu
                                      "

DiniErk - Doğru Dini Bilgi

Peygamberimizin Dualarımıza İhtiyacı Var mı?


Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Dualarımıza İhtiyacı Var mı?

Bismillahirrahmanirrahim, "Şüphesiz, Allah ve melekleri Peygamber'e salât ederler. Ey îmân edenler, siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle ona selâm verin." (Ahzab 56)

Allah, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'e (s.a.v.) zaten salat ve selam göndermişken, bizim de ona salat ve selam getirmemizin hikmeti nedir? O'nun bizim dualarımıza ihtiyacı var mı?

Hz. Muhammed (s.a.v.), tüm iyi işlerin, bereketin ve ilahi bereketin özü gibidir. O, şaşmaz, yanılmaz bir rehber, herkesin örnek alacağı bir örnek, doğru yola götüren, Allah'a ve insanlığa hizmet etmenin en iyi yöntemlerini belirleyen ve böylece insanların insanca yaşayabilmeleri için yeni bir çağ başlatan kişidir.
O, Allah'ın insanları karanlıktan aydınlığa çıkarmak için görevlendirdiği araçtır. Buna göre, toplumunun iyi amellerinin karşılığı kadar sevap verilecektir. "Sebep olan, yapan gibidir" ilkesi gereği, toplumunun yaptığı iyi ve doğru amellerin karşılığı, Kıyamet Günü'ne kadar onun sevap defterine yazılacaktır. [Müslim, İmara, 133; Tirmizî, İlm, 14; Ebu Davud, Edeb, 115.]

Peygamber Efendimiz, Kıyamet Günü'nde kendisine şefaatçi olarak verilen övülmüş makam veya rütbe olan Makam-ı Mahmud'a aittir. Onun mükafat defteri ölümünden itibaren kapanmayacaktır. Aksine, ona çok sayıda iyi amel ve salih amel eklenecek, makamı daha da yükselecek, şefaatinin kapsamı daha da genişleyecek ve böylece, Allah'ın dilemesiyle, ümmetinin daha büyük bir kısmına, daha büyük kitlelere şefaat etme hakkına sahip olacaktır. [Buhari, Ezan, 8; Ebu Davud, Salat, 38.] Bu nedenle, bu soruya iki farklı açıdan bakacağız:

Birincisi, Peygamber'e salat-ü selam getirmekle, Peygamber'e olan yeminimizi ve ümmetine ait olma arzumuzu yeniliyoruz. Yani diyoruz ki: "Seni peygamberimiz olarak hatırladık ve andık ve Allah'tan senin kıymetini ve dereceni artırmasını diledik ve sana bağlandık ve sana bağlandık." Duamız, Allah'ın Makam-ı Mahmud sahibinin kadir derecesini artırması, şefaat dairesinin genişlemesi ve böylece Kıyamet Günü'nde daha çok insanın şefaatinden faydalanabilmesi niyetiyle yapıldığından.

İkincisi, kişinin Peygamber'in makamının yükseltilmesi için Allah'a dua etmesi, Peygamber'in himayesine girmenin bir yoludur ve böylece kişinin şefaat umudu artar. İşte bu yüzden, Allah'ın salât ve selâmını O'na zikretmeye ihtiyaç duyan Peygamber değil, biziz. Bunu yaparak Peygamber'i Peygamber olarak, büyüklüğünü ve otoritesini kabul etmiş ve aynı zamanda kendi küçüklüğümüzü, hiçliğimizi, O'nun cemaatine ait olma ihtiyacımızı da kabul etmiş oluruz. Nasıl ki bir kişi, tebaası veya vatandaşı olduğu durumu, ihtiyaç veya tehlike anında kendisine yardım edebilecek güçte görebilirse, biz de yetersizliğimiz, fakirliğimiz ve korkunç bir Hesap Günü'nün endişesi nedeniyle -hatta şimdiden, o Günün yaklaşan şokunu hissedebiliyoruz- Peygamber'in sığınağına ve emniyetine muhtaç oluruz ve dualarımızla o sığınağı arar, mevcut durumumuzu O'na bildirir ve O'na hatırlanması için bir dilekçe veririz.
Allah, Hesap Günü'nde, Allah'ın izniyle en geniş şefaat hakkına sahip olan Peygamberinin şefaatiyle bizi şereflendirsin. Ayrıca, Allah'ın her peygambere, ümmetine iletebileceği bir şey verdiği müjdesini de düşünün. Diğer peygamberlere de ümmetleri için bir şey isteme hakkı verildiğinde, hepsi bu dünyada bir şey istediler. Fakat Peygamber şöyle buyurdu: "Ben ümmetime vereceğim şeyi ahirete bıraktım; o da benim şefaatimdir." [Buhari, Tefsir-i sure, (17) 5, Teyemmüm, 1; Müslim, İman, 326-327, Mescid, 3]

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Yorumlar Editör tarafından incelenmekte olup, spam mesajlar dikkate alınmaz. Engellenir.*