
Kunut duası muhakkak ezberlenmeli. Bu dualar ezberlenene kadar namaza yeni başlayanlar ya da ezberlemekte zorluk çekenlerin,
"Bize hem dünyada güzellik ver, hem de ahirette güzellik ver, bizi ateş azabından koru!"
ya da
"Allah’ım beni bağışla"
veya
"Ey Rabbim!” şeklinde üç defa duada bulunmasında bir beis olmadığı söylenmektedir. Bu tavsiye edilen sözlerin arapça olarak ve Kunut Duaları ezberlene kadar geçerli bir tavsiye olduğu bilinmelidir.


Allâhümme iyyâke na'büdü ve leke nüsallî ve nescüdü ve ileyke nes'â ve nahfidü nercû rahmeteke ve nahşâ azâbeke inne azâbeke bilküffâri mülhıg.
Anlamı (Diyanet Meali)
Allah'ım! Biz yalnız Sana kulluk ederiz. Namazı yalnız Sen'in için kılarız, ancak Sana secde ederiz. Yalnız Sana koşar ve Sana yaklaştıracak şeyleri kazanmaya çalışırız. Rahmetinin devamını ve çoğalmasını dileriz. Azabından korkarız, şüphesiz Sen'in hak olan azabın kâfirlere ve inançsızlara ulaşır.
**********
Yukarıda yer verdiğimiz Kunut dualarının tesiri öyle bir kaç kelime ile anlatılacak değildir. Yine de biz tesiri büyük olan bu dualar hakkında hadisi şerifleri aktarıp, ne kadar önemli olduğuna kısaca değinelim.
Acıları hâlâ tazeliğini koruyan Uhud gazvesinden 4 ay sonra meydana gelen Bi’rimaûne olayı sebebiyle (İslâm"ın ilk eğitim müessesi olan Suffe"de yetişmiş, Kur"an"ı çok iyi bilen ve kendilerine kurrâ denilen, çoğu ensardan ) katledilen yetmiş gencecik hafızdan dolayı Hz. Peygamber, farz namazlarında suç faillerine yönelik bir ay boyunca kunût okumuştur.
Yıllardır, kendisine ve ashâbına yönelen pek çok baskı, işkence ve saldırı karşısında sabredip beddua etmeyen Rahmet Peygamberi bu kez öyle ağır bir acı yaşamıştı ki, haberin geldiği gece yatsı namazının son rekâtında rükûundan doğrulduktan sonra bütün bu felâkete sebep olanlara beddua etti: “Allah"ım! Mudar kabilelerini perişan et! Allah"ım! Onların yıllarını, Yusuf peygamberin kıtlık yılları gibi çetin kıl, başlarına dar getir!” (B6393 Buhârî, Deavât, 58) “Allah"ım! Sana ve Resûlü"ne isyan eden Lihyânoğulları, Ri"l, Zekvân ve Usayye kabilelerine lânet et.”
Şöyle ki, Hz.Enes (rah) bu acıyı şöyle anlatır:
"Peygamber (sav) kurrâ denilen bir birliği dini anlatmaları için Necd"e göndermiş ve onlar Maûne Kuyusu başında pusuya düşürülüp öldürülmüşlerdi. Ben Peygamber"in (sav) onların öldürülmelerine üzüldüğü kadar hiçbir şeye üzüldüğünü görmedim. (O kadar ki) bir ay sabah namazında kıyamda kunut okudu…” (B6394 Buhârî, Deavât, 58)
Burada akla gelen bir soruya da cevap vermek isteriz. Peygamber efendimizi kendisi için, kendi nefsi için asla kimseye beddua etmemiştir.
Kendisi için değil, haram kıldığı şeylere yapılan hürmetsizlikten dolayı yalnızca Allah için cezalandıran Resûlullah, (B3560 Buhârî, Menâkıb, 23) örneklerden anlaşılacağı üzere şahsıyla ilgili durumlarda lânet ve bedduadan uzak durmuştur. Bir defasında kendisinden müşriklere beddua etmesi istendiğinde Allah Resûlü"nün cevabı şöyle olmuştu: “Ben lânetçi olarak gönderilmedim; bilakis ancak rahmet olarak gönderildim.” (M6613 Müslim, Birr, 87.) Çünkü asıl olan rahmet ve duadır. Kunut yaparak beddua etmek ise istisnadır. Evet, o, Bi"r-i Maûne faciası nedeniyle müşriklere beddua etmişti. Fakat bunu kendi adına değil, müşrikler tarafından haince tuzağa düşürülen değerli ashâbı için yapmıştı. Bizzat emek verip yetiştirdiği onca âlim ve hafızı bir anda kaybetmek kolay değildi. Bu en zor ânında elinden gelen tek şey, Yaratan"ına sığınarak katilleri O"na havale etmekti. Ancak her işte orta yolu tutan Sevgili Peygamberimiz, bunda da aşırıya gitmemiş ve bir ay sonra müşrik kabilelerine beddua etmeyi terk etmişti.(D1445 Ebû Dâvûd, Vitr, 10)



Hoş geldiniz. Fikirlerinizi paylaşmanızdan mutluluk duyarız