Sitemizde aramak istediğiniz konuyu
                                      "

DiniErk - Doğru Dini Bilgi

Kuran Kursu Öğretmenleri Öğretmenlik Haklarını İstiyor


Ülkemizde, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak kadrolu çalışanlara "öğretmen" denilmektedir.
Aynı misyonu taşıyan, öğreten ve eğiten Diyanet İşleri Başkanlığı kadrosunda çalışan özde öğretmen sözde "öğretici" sıfatlı olanlara "öğretmen" denilmemektedir.
İlahiyat fakültelerinden mezun olsalar da MEB bünyesinde din eğitimi veren "öğretmen" DİB kadrosunda çalışan "öğretici" unvanı almaktadır.
Ancak nedense sadece ve sadece Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı kurumlarda çalışanlara "öğretmen" denilmiştir.
Öyle de kabul görmektedir.
24 Kasım Öğretmenler gününde de sadece ve sadece Milli Eğitim çalışanları "öğretmen" sayılmaktadır. 
O gün sadece Milli Eğitim memurları "öğretmen" sayılıp, hatırlanmaktadır.
İndirimler, ödüller, mesajlar, hediyeler, ziyafetler, şenlikler, kabuller vs ne varsa MEB'in memurları için yapılır.
Ne var ki, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde de yüzlerce öğretmen vardır.
Bu çalışanların unvanları KKÖ, açılımda "Kuran Kursu Öğreticisi"
Bunlar "öğretmen" unvanından mahrum oldukları için 24 Kasım günü kutlanan Öğretmenler Günü etkinliklerinden faydalanamazlar.
O gün yok sayılırlar. Varlıkları kabul görmez.
Sadece o gün mü ? 
Hayır, sosyal yaşamın hak ve hukuk neyi varsa tümünden "yok" sayılırlar.
Bunlara "KKÖ" derler. Kocaman ayıptır.
Çalıştıkları kurumun bile ne sebepse "öğretmen" demeye dili varmaz.
"Öğretici" deyip işin içinden çıkarlar
Kurum kendisi sahip çıkmazsa başkası ne desin..
Kuran Kursu öğretmenlerine "KKÖ" demek yanlış olduğu gibi, "Din Dersi Öğretmeni" dememek de yanlıştır.
Milli Eğitim Bakanlığı'nda çalışınca Öğretmen, Diyanet İşleri Başkanlığı'nda çalışınca Öğretici sayılması da kocaman bir AYIPtır
Ayrımcılıktır.
Farklı kurumda çalışmış olsa da "Din Dersi Öğretmenleri"dir.
Farklı kurumda oldukları için öğretmenler arasında sınıf ayrımı yapmak adaletsizliktir.
İkisi de aynı devletin kurumlarıdır.
Aynı işi yapıp farklı haklara sahip olmaları haksızlıktır.
Hem de ne fark. Aralarında uçurum kadar fark var.
En önemli hak olarak 657 sayılı kanunda belirtilen MEB öğretmenlerine tanınan hakları yoktur
En cüzi haklar olarak dile getirebileceğimiz toplu taşıma araçlarında indirim hakları yoktur.
Müzelere, ören yerlerine, sinema, tiyatro gibi etkinlik/aktivite yapılan yerlere indirim hakkı yoktur.
Öğretmen evlerinde kalamazlar.
Kamu alanlarına bir öğretmen gibi giremezler
Kabul edilmeli ki, Kur'an Kursu öğretmenleri var. 
İlahiyat Fakültesi bitirmiş, yetmemiş Diyanet Akademisi'nde ihtisas yapmış, yetmemiş pedagojik eğitim almış, yetmemiş "Yüksek Lisans" yapmış..
Adı... Diyanet çalışanı öğretici ... Kuranı Kerim Öğreticisi.. KKÖ... 
Belki sadece üniversite bitirip Milli Eğitim Kurumu'nda Din Dersi öğretmeni olarak çalışsa idi "Öğretmen" olacak ve sayısız haklara sahip olacak idi. 
MEB çalışanı öğretmen, Diyanet çalışanı öğretici
Kim demişse nasıl demişse nedense kabul görmüş bir kavram olarak "öğretici" denilmiş.
Bir de kısaltması var ki , yürekleri sızlatıyor.
"KKÖ" - " K K Ö"
Okuyunuz. Yüreğiniz titriyor mu.?
Bunlar da "Tahsilse tahsil, diploma ise diploma, eğitimse eğitim." her şey tam.... 
Belki böyle olmasının altında geçmişte yapılan hatanın cezası çektirilmektedir.
Yıllar önce ilkokul, ortaokul, lise mezunları Diyanet kurumuna gelişigüzel sadece "Kuran-ı Kerim biliyorlar" diye sınavsız, sorgusuz üç beş kişinin kayırma, ayırma, seçmesiyle alınmış olmaları bunun altında yatan sebep olabilir.
Diplomalarına, öğrenim durumlarına bakılmaksızın müftülüklerde dayısı olanların kadroya alındığı o cehalet döneminin sonucu olarak bugünkü durum yaşanabilir.
Ancak, o devir bitti. O dönemler geride kaldı. 
Artık, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın "Akademisi" var.
Artık imam, müezzin, vaiz, Kuran Kursu öğretmenleri bu akademiden mezun olarak işe başlayacak.
Başladılar bile.
Buradan mezun olanların "Diyanet Akademisi Mezuniyet Diploması" var. ( Belgeler dağıtılmadı o başka)
Diyanet Akademisi sayesinde kadrolara artık kaliteli din görevlisi yerleştiriliyor.
Buradan mezun olanların MEB çalışanlarından fazlası var eksiklikleri yok.
Artık Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde çalışan, bilinçli, kariyer sahibi, liyakatli binlerce  öğretmen var.
Bu kadar donanım sahibi olmalarına rağmen nedense öğretmen sayılmamaktadır.
Bu Din öğretmenleri insanı ahirete, ebedi hayata hazırlayan, dinini öğreten, ilahi kitabı anlatan "öğreten" "öğretmenlik" yapan kimselerdir. 
"Kur'an öğretmeni" sayılmayan bu insanları öğretmenden saymayan hangi zihinsel özürlüdür ki, MEB'te öğretmen DİB'de öğretici olup öğretmenlikten soyutlamaya çalışılan bu insanları beşinci sınıf insan muamelesi içerisine sokuyor.
Bakıyorsunuz, MEB' bağlı kadrolular hariç görev yapan ücretli, sözleşmeli de öğretmen sayılıyor ancak Diyanet İşleri Başkanlığı ve Halk Eğitim Merkezlerine bağlı olarak çalışan "fahri" din görevlisi denilen "geçici öğretici" de "öğretmen"den sayılmamaktadır.
Bir zamanlar Diyanet'ten sorumlu bakanlık görevi yapan Bekir Bozdağ'ın kulakları çınlasın. 
2013'te söz vermişti. 
O dönem Diyanet'ten sorumlu Başbakan Yardımcısı olan Bekir BozdağOnlara öğretmen unvanı vereceğiz” demişti
O da "fos" çıktı.
Bu çelişkiyi açıklayacak biri elbet vardır, ama mantığımız kabul etmemektedir.
MEB öğretmenlerine verilen hakların zerresi Diyanet çalışanı Kuranı Kerim/Siyer/ Ahlak/ Ana okulu öğretmenlerine verilmemektedir..
Bunlar kim..
Kuran Kursu Öğretmenleri.
Asıl baştacı edilecek bunlar.
Neden bunlar. ?
Bunlar ebedi hayat ahirete gerekli olan bilgileri, insanın toplum içerisinde insan gibi yaşamasını, haramı helali, hak yememeyi, kimseye kulluk etmemeyi, ibadetin özünü, hakkı hukuku öğretir.
Bir insanda bu meziyetler yoksa siz istediğiniz kadar dünyevi ilmi öğretin. 
Ahlakı, imanı, Allah korkusu olmayanın yaptıkları köprüler yıkılır, baktıkları hastalar sürüm sürüm sürünür, kasalardaki paralar çalınır, vergi kaçırılır, insan katledilir, cinsel sapmalar görünür.
Ve daha neler neler.
Kuran Kursu öğreticisi yok, "Din Öğretmeni" vardır. "İslami Bilgiler Öğretmeni" vardır
Diyanet İşleri Başkanlığı dahi bu konuda elinin taşı altına koyarak çalışanlarına sahip çıkmayacak kadar pasif.
Diyanet sendikaları bile bu konuda başlarını kuma sokmuş
Milletvekilleri ise konudan bihaber.
Bir tek merci kalıyor.
Din öğretmenlerinin MEB öğretmenleri gibi eş değer haklara sahip olmasını, hak ettikleri değerlere kavuşmalarını, ayrımcılıkların bir an önce kaldırılmasını sağlayacak olan
 "Diyanet Akademisi hayalimdi" diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dır.
Diyanet Akademisi mezunu ya da üniversite mezunu olup halen Diyanet İşleri Başkanlığı'nda görev yapan Kuran Kursu Öğretmenlerine, MEB Öğretmenleri gibi hak verilmesinin sağlanması gerektiğine inanıyoruz.

Erol Kara - @dinierk

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Yorumlar Editör tarafından incelenmekte olup, spam mesajlar dikkate alınmaz. Engellenir.*