Bugün bir çok bölgelerde imam olmadığı için camilerin kapalı tutulduğu, imam verilmesi için müftülüklerin kapılarının aşındırıldığı yer yer haberlerde yer almaktadır.
Oysa her Müslümanın bir din görevlisinin işini yapabilecek ilme sahip olması ve ilimsiz amel, ilimsiz ibadet olmayacağının vurgulanmasına rağmen tembellik ve taklitçilikten kurtulunmadığından "ille de imam isteriz" sesleri çıkmaktadır.
Tüm taleplere yetişmek isteyen ve her camiye bir imam atamak zorunda olduğunu düşünen Diyanet İşleri Başkanlığı'da adam yetmezliğinden dolayı günümüzün yetersiz ve bilinçsiz eğitim sistemi içinde yetişen lise mezunlarını bugün dahi imamlık gibi şerefli, sorumluluk isteyen bir vazife ile mihraplara geçirmektedir.
Bugün imamlık yapmak için bir kişinin anlamını bilmese bile Kur'an-ı Kerim'i ezberlemesi yeter gözükse de hiç kimse ilmihal bilgilerinin, tilavetin, tefsirin ve mihraba yakışanın kim olacağına bakılmadan imamlıkla görevli olanların zaman içinde işi ruhbanlığa kadar götürmesi de artık dikkat edilmeyen unsurlar arasında yer almaktadır.
"Dinimizde ruhbanlık yoktur" artık bir terane haline gelirken ruhban gibi görünen diyanet çalışanlarının "ben bilirim sen bilmezsin" üslubu ve görüş açıları kendilerinden başka, yani memur kadrosu dışında yer alanları bir hiç gibi görmektedir.
Hatta, sosyal medyada sıkça paylaşılan "imam olmazsa haliniz duman" tarzı çirkin paylaşımlar, imamlığı "pamuk tıkayacılıktan ölü yıkamacılığına, para toplamaktan boş işlerle uğraşmaya" gibi gözükmesine baskının esiri olurken imamlık gibi şanı şöhreti ve Allah katındaki değerini de sabote etmeye yaramaktadır.
"Maaşımı alırım gözlerimi kaparım" "merkezi sistemle ezan ve vaaz dinletirim" görüşleri giderek artması da bu değerin diplere kadar düşmesine neden olmaktadır.
Hasılı, imamlık her Müslümanın yerine getirebileceği bir görevdir. Din kitaplarında konu hakkında pek çık bilgi yer almaktadır.
Her ne kadar, günümüzde camilerde devlet tarafından vazifelendirilmiş görevlilerin namaz kıldırmaları kayıtsız şartsız kabul edilse bile, görev yapan imamların cemaati arasında bulunan kendilerinden daha bilgili, daha imamete en layık olan; Sünnet-i Seniyye’yi en iyi bilen (fıkıh bilgisi olan), takva sahibi olarak bilinen, haramlardan kaçınması ile meşhur olan kimseleri tanıyarak zaman zaman onlara da izin vermesi edeptendir.
Bütün bunlar, imamlık görevine verilen önemin büyüklüğünü gösterir. Bunun içindir ki bu görevi, eskiden, bulundukları yerlerde, idareciler üzerlerine alırdı.
Kaynak kitaplara baktığımızda İmamlığa en layık olmada tercih sırasındaki belli başlı şartların
- Sünneti yani din bilgilerini en iyi bilen,
- Namazı bozanları ve bozmayanları en iyi bilen,
- Kur’an-ı kerimi en iyi okuyan, tecvidi en iyi bilen,
- Takvası daha çok olan,
- En yaşlı olan,
- Huyu, ahlakı daha güzel olan,
- Yüzü en güzel olan,
- Nesebi en güzel olan,
- Sesi en güzel olan,
- Elbisesi daha temiz ve güzel olan,
- Malı, mevkii daha çok olan,
- Mukim olanın,
- Çoğunluğun seçtiği
Kalabalıklaşan yerlerde müminle fasıkların, münafıkla zındıkların karıştığı belli olmadığı için zaman zaman imamete layık olmayanların da bu görevle görevlendirildiği görülmektedir. Hal böyle olunca her ne kadar fasık birinin arkasında namaz kılanın ibadeti kabul edilse de mekruh olduğu yine din kitaplarında yazılıdır.
İmametliğin çok önemli olduğunu, imamlık yapacak kimseye çok dikkat edilmesi gerektiği vurgusunu yaparak yazımızı şu güzel hadisi şeriflerle tamamlayalım
- Ezan okumak için koşun, fakat imamlığa atılmayın! [İbni Ebi Şeybe]
- İmam olan, Allah’tan korksun, imamlık ettiklerinin sorumluluğunu yüklendiğini bilsin! Eğer imam namazı eksiksiz kıldırırsa, cemaatin sevabı kadar da imama sevap verilir. Eğer eksik kıldırırsa, günahı yalnız imama olur. [Taberani]
- Kıyametin dehşeti içinde, üç sınıfın korkmadığı ve hesap vermediği görülür. Bunlar misk tepelerinde, mahşer halkının hesabı görülünceye kadar otururlar. Bunlardan biri, bir topluluğun rızası ile onlara imamlık edenlerdir. [Taberani]
- İmam ile müezzin, cemaatin sayısı kadar sevaba kavuşur. [Ebuşşeyh]
- “Kim, bir cemaate imam olursa Allah’tan korksun ve bilsin ki o namazı eksiksiz ve güzel kıldıracağına kefil olmuştur ve kefili olduğu şeyden mesuldür. Güzel kıldırırsa arkasında namaz kılanlar kadar sevap alır. Ve onların sevabından da hiç eksilme olmaz. Namazda bir eksiklik yaparsa günahı kendisine olur.” (Taberani)
- Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde buyururlar ki:"Sizin için Deccal'den daha çok Deccal olmayanlardan korkarım." "Onlar kimlerdir?""Saptırıcı imamlardır." (Ahmed bin Hanbel)
- Abdullah İbn-i Ömer -radiyallahu anhüma-dan rivayet edildiğine göre, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:“İleride genç bir grup ortaya çıkacak. Bunlar Kur'an’ı okuyacaklar, ancak okudukları gırtlaklarından aşağıya geçmeyecek. Onlardan bir grup çıktıkça kökleri kazınacaktır. Nihayet onların bu sürdürdüğü hile ve aldatma esnasında deccal çıkacaktır.” Abdullah İbn-i Ömer -radiyallahu anhüma- der ki: “Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in‘Onlardan bir grup çıktıkça kökleri kazınacaktır.’ ibaresini yirmi kereden fazla işittim.” (Kütüb-ü Sitte Muhtasarı Tercümesi, Cilt: 16 sh: 530)
- Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyuruyor ki:“Ayrılık yapan bizden değildir.” (Münâvi)
- "Şerlilerin en şerlisi kötü âlimlerdir, iyilerin en iyisi de iyi âlimlerdir.” (Dârimî)
- Ebû Said-el Hudrî -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif’te Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Sizin aranızda öyle zümreler türeyecektir ki; siz onların namazlarının yanında kendi namazlarınızı, oruçlarının yanında kendi oruçlarınızı, iyi işleri yanında kendi iyi işlerinizi küçük göreceksiniz. (Yani onların yaptığı işler dıştan sizinkinden üstün gibi görünecektir.) Onlar Kur’an da okuyacaklar. Fakat Kur’an (ın) feyzi onların boğazlarından öteye geçmeyecektir. (Yalnız dilde kalacaktır.) Nitekim onlar, okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkacaklar. Okun sahibi (avı delip geçen) okun demirine bakar (kana benzer) bir şey göremez. Sonra ağaç kısmına bakar, bir şey göremez, yelesine bakar, orada da kan izi göremez. Daha sonra (acaba ava dokunmadı mı?) şüphesiyle, kirişe gelen ve fok denilen çatal yerine bakar, orada da bir iz göremez.” (Buharî. Tecrid-i sarih: 1783)
- Resulullah aleyhisselam efendimiz buyuruyor ki: “Ahir zamanda öyle kimseler türeyecektir ki, bunlar dinlerini dünyalığa âlet edeceklerdir. İnsanlara karşı koyun postuna bürünmüş gibi yumuşak ve güzel huylu görünürler. Dilleri şekerden bile tatlıdır, amma kalpleri kurt gönlü gibidir. Aziz ve Celil olan Allah-u Teâlâ (bu gibi kimseler için) şöyle buyuruyor: ‘Bunlar acaba benim sonsuz affediciliğime mi güveniyorlar, yoksa bana karşı meydan mı okuyorlar? Ululuğum hakkı için, onlara öyle ağır bir musibet vereceğim ki aralarında bulunan yumuşak başlılar şaşakalacaklardır.” (Tirmizî)
- "Allah-u Teâlâ ilmi size ihsan buyurduktan sonra (hafızanızdan) zorla çekip almaz. Lâkin âlimleri ilimleri ile beraber cemiyetin içinden alır, ruhlarını kabzeder, artık kara cahil bir zümre kalır. Halk bunlardan dini ihtiyaçlarını sorarlar. Onlar da (âyet, hadis) gözetmeden kendi düşünce ve arzularına göre fetvâ verip hem kendileri saparlar, hem de başkalarını saptırırlar.” buyuruyor.(Buhari. Tecrid-i Sârih: 2174)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Üç kişi vardır, Allah onların namazını kabul etmez: 1) Kendisini sevmeyen kimselere imam olan; 2) Namaza arkadan gelen, yani vakti çıktıktan sonra gelen; 3) Köleyi azad ettikten sonra tekrar köle kılan.” Ravi: İbnu Amr İbnu’l-As Kaynak: Ebu Davud, Salat 63, (593)
- Resulullah (sav) buyurdular ki: “Üç kişi vardır ki, onların namazları kulaklardan öte geçmez: 1) Dönünceye kadar, kaçan köle. 2) Geceyi, kocası kendisine dargın olarak geçiren kadın. 3) Kavminin nefret ettiği imam.” Ravi: Ebu Ümame Kaynak: Tirmizi, Salat 266, (360)
Derleme @dinierkErol Kara
Hoş geldiniz. Fikirlerinizi paylaşmanızdan mutluluk duyarız