Peygamber Efendimiz (asm) müezzinlik yapmadığı gibi ezan da okumamıştır
Resulullah’ın (asm) ezan okuyup okumadığı ihtilaflı olup genel görüş okumadığı yönündedir.
Ya’la b. Mürre’nin (ra) babasından ve dedesinden aktardığına göre: “Bir yolculukta Peygamber (asm) ile beraber idiler. Dar bir geçide geldiklerinde namaz vakti girmişti, üstlerinden yağmur durmaksızın yağıyor altlarında da su yükseliyordu, Rasulullah (asm) devesinin üzerinde ezan okudu kamet getirdi, devesiyle öne geçerek onlara namaz kıldırdı. Namazı ima (hareketle) kıldırıyordu secdeleri rükudan biraz daha eğilerek yapıyordu.” (İbn Mace, İkame: 35)
İbni Hacer'in Buhari şerhinde deniliyor ki: Çok sorulan suallerden biri de Peygamber'in (asm) bizzat ezan okuyup okumadığıdır. Gerçekten Tirmizi’nin rivayet ettiği bir hadiste, “Resulullah (asm) bir seferde ezan okudu ve ashabına namaz kıldırdı.” denilmektedir Nevevi bunu kafi olarak kabul etmiş ve kuvvetli bulmuştur. Lakin imam Ahmed'in Müsned’inde bu yoldan gelen bir rivayette. “Bilal'e emretti o da ezan okudu.” denilmiştir. Bundan anlaşılıyor ki, Tirmizi'nin rivayetinde kısaltma vardır. Onun “Ezan okudu.” demesinin manası bire emir etti demektir. Nitekim. “Halife fulan alime şu kadar hediye verdi” denilir. Halbuki verme işini bizzat halife değil başkası vermiştir. (Reddül Muhtar)
Ezanın Efendimiz'den (asm) başkasının diliyle okunması şanını yükseltmek içindir
Ezan Resulullah’ın (asm) şanını yükseltmeyi tazammun ettiği cihetle, hikmet-i ilahiyye onun peygamberden (asm) başkasının diliyle meşru olmasını iktiza etmiştir. Çünkü bu onun şanını daha da yükseltir. “Hem senin için şanını yükseltmedik mi?” (İnşirah, 4) ayeti kerimesinin manası da budur. (Sahih-i Müslim)
Ayette geçen zikir kelimesi, burada “And olsun ki size, içinde zikriniz bulunan (sizi şereflendiren) bir Kitab indirdik…” (Enbiya, 10) ayetinde olduğu gibi şeref ve şan manasınadır. Bununla beraber Kuran ve fikir manasına da işaret olabilir. Resulullah'ın (asm) nam ve şanının yüksekliği Bakara Suresi'nin ayetinde geçen "Bazılarını da derecelerle yükseltmiştir…" (Bakara, 253) manası üzere bütün nebi ve Resuller içinde derecelerle yüksekliğidir ki bunun özeti nam ve şanının Allah'ın namını takip etmesi, Allah anıldıkça onun da anılmasıdır.
Ebu Ya'la'nın, İbnü Cerir'in, İbnü Münzir'in, İbnü Ebi Hatim'in, İbnü Hibban'ın ve İbnü Merduye'nin ve "Delail"de Ebu Nuaym"ın Ebu Said el-Hudri'den (ra) rivayet edildiğini tesbit ettikleri bir hadiste Resulullah (asm) şöyle buyurmuştur: "Cebrail (as) bana geldi ve dedi ki: Rabb'ım ve Rabb'ın şöyle buyuruyor: "Bilir misin, senin zikrini nasıl yükselttim?" "Yüce Allah en iyisini bilir" dedim. Dedi ki: "Ben anıldıkça sen de benimle beraber anılacaksın." Bu ise nam ve şan yüksekliğinin en büyük mertebesini açıklamaktadır. "Allah" denilince Resulü beraber anılır, Allah denilince beraberinde denilir.
Bu nam ve şan, Allah'la beraber zikredilip anılmak ise her yüksekliğin üstündedir. Nitekim Hz. Hassan'ın şu beyti de bu yüksekliğe işarettir:
"O parlak alınlı ki üzerinde peygamberlik mührü vardır. Allah'tan şehadet edilmiştir, parıldar ve şahit olur. Allah o peygamberin ismini kendi ismine katmıştır:
“Beş vakitte müezzin 'şehadet ederim' dediği zaman.”
“Muhakkak ki Allah ve melekleri, o peygambere salat ederler. Ey iman edenler! (Siz de) ona salat edin ve (ona) teslimiyetle selam verin!” (Ahzab, 56)
(Elmalılı Hamdi Yazır – Hak Dini Kuran Dili)
Ya’la b. Mürre’nin (ra) babasından ve dedesinden aktardığına göre: “Bir yolculukta Peygamber (asm) ile beraber idiler. Dar bir geçide geldiklerinde namaz vakti girmişti, üstlerinden yağmur durmaksızın yağıyor altlarında da su yükseliyordu, Rasulullah (asm) devesinin üzerinde ezan okudu kamet getirdi, devesiyle öne geçerek onlara namaz kıldırdı. Namazı ima (hareketle) kıldırıyordu secdeleri rükudan biraz daha eğilerek yapıyordu.” (İbn Mace, İkame: 35)
İbni Hacer'in Buhari şerhinde deniliyor ki: Çok sorulan suallerden biri de Peygamber'in (asm) bizzat ezan okuyup okumadığıdır. Gerçekten Tirmizi’nin rivayet ettiği bir hadiste, “Resulullah (asm) bir seferde ezan okudu ve ashabına namaz kıldırdı.” denilmektedir Nevevi bunu kafi olarak kabul etmiş ve kuvvetli bulmuştur. Lakin imam Ahmed'in Müsned’inde bu yoldan gelen bir rivayette. “Bilal'e emretti o da ezan okudu.” denilmiştir. Bundan anlaşılıyor ki, Tirmizi'nin rivayetinde kısaltma vardır. Onun “Ezan okudu.” demesinin manası bire emir etti demektir. Nitekim. “Halife fulan alime şu kadar hediye verdi” denilir. Halbuki verme işini bizzat halife değil başkası vermiştir. (Reddül Muhtar)
Ezanın Efendimiz'den (asm) başkasının diliyle okunması şanını yükseltmek içindir
Ezan Resulullah’ın (asm) şanını yükseltmeyi tazammun ettiği cihetle, hikmet-i ilahiyye onun peygamberden (asm) başkasının diliyle meşru olmasını iktiza etmiştir. Çünkü bu onun şanını daha da yükseltir. “Hem senin için şanını yükseltmedik mi?” (İnşirah, 4) ayeti kerimesinin manası da budur. (Sahih-i Müslim)
Ayette geçen zikir kelimesi, burada “And olsun ki size, içinde zikriniz bulunan (sizi şereflendiren) bir Kitab indirdik…” (Enbiya, 10) ayetinde olduğu gibi şeref ve şan manasınadır. Bununla beraber Kuran ve fikir manasına da işaret olabilir. Resulullah'ın (asm) nam ve şanının yüksekliği Bakara Suresi'nin ayetinde geçen "Bazılarını da derecelerle yükseltmiştir…" (Bakara, 253) manası üzere bütün nebi ve Resuller içinde derecelerle yüksekliğidir ki bunun özeti nam ve şanının Allah'ın namını takip etmesi, Allah anıldıkça onun da anılmasıdır.
Ebu Ya'la'nın, İbnü Cerir'in, İbnü Münzir'in, İbnü Ebi Hatim'in, İbnü Hibban'ın ve İbnü Merduye'nin ve "Delail"de Ebu Nuaym"ın Ebu Said el-Hudri'den (ra) rivayet edildiğini tesbit ettikleri bir hadiste Resulullah (asm) şöyle buyurmuştur: "Cebrail (as) bana geldi ve dedi ki: Rabb'ım ve Rabb'ın şöyle buyuruyor: "Bilir misin, senin zikrini nasıl yükselttim?" "Yüce Allah en iyisini bilir" dedim. Dedi ki: "Ben anıldıkça sen de benimle beraber anılacaksın." Bu ise nam ve şan yüksekliğinin en büyük mertebesini açıklamaktadır. "Allah" denilince Resulü beraber anılır, Allah denilince beraberinde denilir.
Bu nam ve şan, Allah'la beraber zikredilip anılmak ise her yüksekliğin üstündedir. Nitekim Hz. Hassan'ın şu beyti de bu yüksekliğe işarettir:
"O parlak alınlı ki üzerinde peygamberlik mührü vardır. Allah'tan şehadet edilmiştir, parıldar ve şahit olur. Allah o peygamberin ismini kendi ismine katmıştır:
“Beş vakitte müezzin 'şehadet ederim' dediği zaman.”
“Muhakkak ki Allah ve melekleri, o peygambere salat ederler. Ey iman edenler! (Siz de) ona salat edin ve (ona) teslimiyetle selam verin!” (Ahzab, 56)
(Elmalılı Hamdi Yazır – Hak Dini Kuran Dili)
Hoş geldiniz. Fikirlerinizi paylaşmanızdan mutluluk duyarız