
Emeklilik Dilekçesini Sümen Altında Tutan Müftü
Önce bir fıkra . Meşhurdur.
Çocuk babasına seslenmiş "Baba, bir hırsız yakaladım." Getir demiş babası. "gelmiyor" demiş çocuk. "Bırak gitsin o zaman" demiş babası. Çocuk "Bırakmıyor.." demiş
Ve sonra birini saygı ile analım.
Seyyid Ahmet Mekki Efendi “rahmetullahi aleyh“
Gönül dostlarından Seyyid Ahmet Mekki Efendi “rahmetullahi aleyh“ ‘i duyan var mıdır aranızda bilemem.
Âlim, ârif, veliy-yi kâmil olan bir şahsiyet, bir gönül sultanı.
Örnek alınacak bir kişiliktir. Hem de Diyanet’e müftü olarak dahi yıllarca hizmet eden biri
Uzun yıllar Üsküdar ve Kadıköy müftülüklerinde bulunmuştur. Merak eden araştırsın, tanısın.
Dine diyanete hizmet etmiş olan Mekki Efendi’nin müftülük yıllarını okursanız inanın çok dersler alırsınız.
Belki de kendinizden utanırsınız.
Müftülük yaparken müftü koltuğuna oturmayan bir âdem oğludur. Hatta İstanbul Müftülüğü makamını elinin tersiyle ötelemiştir.
Vefatı 1967 yıllarında olmasına rağmen onu bilenler
"Mâla mülke olma mağrûr, deme var mı ben gibi?
Bir muhâlif yel eser, savrulur harman gibi"
sözünü unutmamışlardır.
Nereden aklıma geldi.
Geçmiş günlerde bir müftü ile tanışma faslında idik. Hoş beş, oradan buradan derken gazeteci ağzımızla soruverdik.
"Hocam, ne faaliyetleriniz var. İlçe için neler planlıyorsunuz. Sizden önceki müftü dur durak bilmez idi. Odasında görmek bir yana hemen hemen her yerde bir hizmetin başında onu görmezseniz şaşardınız. İlçeye çok katkıları oldu. Odasının kapısının kapandığını görmezdi. Kalıcı bir hatıra bırakıp tayin oldu. Onun izlerini silmek biraz zor olabilir. İnsanlara onu aratır mısınız ? Sizlerin ne planı var. Çalışmalarınız hakkında ..."
"Yahu kardeşim.. Şunca yıldır Diyanet'teyim. Emekliliğim geldi. Kendimi ispatlayacak da değilim. Geliriz gideriz. Zorda kalırsak emeklilik dilekçemizi sümen altından alır, imzalarız. Zor da kalırsak çeker gideriz."
Anadolu'nun küçük bir ilçesinden büyükşehirde 500 bin nüfuslu bir ilçeye müftü olarak gelmenin önünde sadece "emeklilik" düşünen ve masasında her an imzalamaya hazır "emeklilik dilekçesi" ile vazife yapmayı planlayan 657 sayılı kanuna bağlı, pek insanlarla yüz göz olmayı sevmeyen, aktivitelere soğuk olduğu kadar kendisi de soğuk bir din görevlisi.
Günü gün etmek..
Gönül dostlarından Seyyid Ahmet Mekki Efendi “rahmetullahi aleyh“ ‘i duyan var mıdır aranızda bilemem.
Âlim, ârif, veliy-yi kâmil olan bir şahsiyet, bir gönül sultanı.
Örnek alınacak bir kişiliktir. Hem de Diyanet’e müftü olarak dahi yıllarca hizmet eden biri
Uzun yıllar Üsküdar ve Kadıköy müftülüklerinde bulunmuştur. Merak eden araştırsın, tanısın.
Dine diyanete hizmet etmiş olan Mekki Efendi’nin müftülük yıllarını okursanız inanın çok dersler alırsınız.
Belki de kendinizden utanırsınız.
Müftülük yaparken müftü koltuğuna oturmayan bir âdem oğludur. Hatta İstanbul Müftülüğü makamını elinin tersiyle ötelemiştir.
Vefatı 1967 yıllarında olmasına rağmen onu bilenler
"Mâla mülke olma mağrûr, deme var mı ben gibi?
Bir muhâlif yel eser, savrulur harman gibi"
sözünü unutmamışlardır.
Nereden aklıma geldi.
Geçmiş günlerde bir müftü ile tanışma faslında idik. Hoş beş, oradan buradan derken gazeteci ağzımızla soruverdik.
"Hocam, ne faaliyetleriniz var. İlçe için neler planlıyorsunuz. Sizden önceki müftü dur durak bilmez idi. Odasında görmek bir yana hemen hemen her yerde bir hizmetin başında onu görmezseniz şaşardınız. İlçeye çok katkıları oldu. Odasının kapısının kapandığını görmezdi. Kalıcı bir hatıra bırakıp tayin oldu. Onun izlerini silmek biraz zor olabilir. İnsanlara onu aratır mısınız ? Sizlerin ne planı var. Çalışmalarınız hakkında ..."
"Yahu kardeşim.. Şunca yıldır Diyanet'teyim. Emekliliğim geldi. Kendimi ispatlayacak da değilim. Geliriz gideriz. Zorda kalırsak emeklilik dilekçemizi sümen altından alır, imzalarız. Zor da kalırsak çeker gideriz."
Anadolu'nun küçük bir ilçesinden büyükşehirde 500 bin nüfuslu bir ilçeye müftü olarak gelmenin önünde sadece "emeklilik" düşünen ve masasında her an imzalamaya hazır "emeklilik dilekçesi" ile vazife yapmayı planlayan 657 sayılı kanuna bağlı, pek insanlarla yüz göz olmayı sevmeyen, aktivitelere soğuk olduğu kadar kendisi de soğuk bir din görevlisi.
Günü gün etmek..
Salla başını al maaşını..
Etliye sütlüye karışmamak. vazifeyi icra etmek.
Unvan..
Önünde el pençe duracak insanları görmenin egosu. Arada bir yukarıdan gelen talimat doğrultusunda şurada burada görünmek.
İcraat bu kadar.
"Madem elini yıkayacağın bir durum var, elini yıka ve o koltuktan kalk. dersin".
İcraat bu kadar.
"Madem elini yıkayacağın bir durum var, elini yıka ve o koltuktan kalk. dersin".
Yukarıdaki fıkra misali kalkmaz. Çalış dersin çalışmaz.
Yıllarca “layık olmadığını" düşünerek müftülük koltuğuna oturmadığı bilinen Seyyid Ahmet Mekki Efendi verilen üst makamlara dahi "layık olamam" diyerek ret etme nezaketinde bulunurken...
Hiç bir amacı, gayreti olmayanın o koltuğa yapışıp kalmasının hikmeti nedir.
Koltuğun kerameti mi yoksa bal kaymak meselesi mi?
Ya da hoşafın yağından mahrum kalmamak mı?
Biliyorum, bir çok kişi Mekki Efendi olamaz.
Ancak o koltuğun hakkını vermiyorsan aldığın helal midir? diye sorsak..
Siz o koltuklarda yok iken başkaları vardı.
Gittiler, siz geldiniz.
Siz gideceksiniz başkaları gelecek.
Eser bırakmak, halka yarar eserler bırakmak. Gönüllerde taht kurmak amaçlı işler yapmak..
Gelen gideni aratır derler. O ilçede ikinci gelen müftü ilk gelen müftünün adını dahi andırmadı. Millete unutturdu. Yani gelen gideni aratmadı. Üçüncü müftü ikinciyi aratır oldu.
Hele hele yaşını başını almış, bir ayağı çukurda olmalarına rağmen hizmet bekleyenlere kapkalın bir duvar olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşatırcasına..
Madem bir misyonun, bir amacın bir hizmetin neden olmayacaksa.
Ne beklersin, dersin..
Koltuğu babasının yadigârı sanır.
"Siz önce memursunuz, sonra vatana hizmet etmekle yükümlüsünüz. Devlet kurumlarına adım attığınızda bunu kabul etmiş sayılırsınız" dersiniz. Sizi düşman beller. Sizi aforoz eder. Karakaplı defterine adını kalın harflerle yazar.
"Halka hizmet hakka hizmet talkını halka verip salkımı götürmenin gayreti ile vicdanlarınızın gevşekliği içinde o makamları işgal etmenin ne kadar çirkin göründüğünü gerçek dostlarınıza sorun" dersiniz.. Yedi sülalenize sayar. Yetmez, sizi herkese kötüler.
"O makam çalışma makamıdır.. Çalışmıyorsan yapma". dersiniz.
"Sıkıştırırlarsa ya da hesap sorarlarsa veririm dilekçeyi, basar giderim" ucuz kabadayılığını yapmaya kalkar.
Ama böyleleri bilmez ki, gevşekliği önce yan sonra alt çalışanlarını etkiler
Onlarda gevşer. "Adam sen de" der. "Nasıl olsa amir sallamıyor, değer vermiyor, yüzümüze bakmıyor, davetimize gelmiyor, programımıza iştirak etmiyor, görmüyor vs" der ve sallar gider.
Bir kötünün bir köye zararı olduğu gibi.
Bazı müftüler var ki Allah onlardan razı olsun. Gürül gürül çalışıyorlar. Hep öndeler hep öncüler. Aldıkları her kuruşu hak edercesine ter döküyorlar. Dur durak bilmiyorlar.
Bazıları da var ki gevşek mi gevşek. Rahat mı rahat. Uyur mu uyur. ?
Bunların ne işi var oralarda bilinmez.
Atanmıştır, Atanmaz olası..
Diyanet gibi bir kurumun bunca düşmanı varken içerideki asalak çalışanların varlığı kuruma en büyük düşmandır.
Diyanete onca saldırı olsa bir gram odları yanmaz.
O yılanın kendisine bulaşmayacağını sanır.
Bir çok meslektaşı hedefe konurken, o akıl verir, "yapmasaydı.."
Geçenlerde 2019 yılı Faaliyet Raporunu açıklayan Diyanet'te 60 yaşın üstünde bulunanların sayısı bile bir an önce emekli edilip yerine taze kan gelmesini sağlayacak kişi sayısını belirliyor.
Rapora göre sadece müftü olarak 60 yaş üstünde 2530 Erkek 99 kadın toplam 2629 görevli var. Taşra teşkilatlarında görev yapanlardan 11547'si 31 yıl ve üstü çalışanlardan müteşekkil.
Yine rapora göre merkez teşkilatta 60 yaş üstü 154 kişi var. Hadi merkezde neyse de 60 hatta 70'li rakamları sayan müftülerin içlerinde kaç tanesi görevini hakkaniyetle yapıyordur. Geri kalanları göndermenin vakti ne zaman gelecek.
Dışarıda, sokakta bekleyen ve bir çok müftüden daha fazla eğitim almış nice gönlü din aşkına hizmetle dolu insanımız varken..
Sıkıştırırlarsa "emeklilik dilekçemi verir, giderim" diyenleri lütfen saha dışına alalım.
Hatta, şu sıralara atama ve yer değiştirme isteyenler var ya.. Onların arasına katarak..
Hem biliyor musunuz , 65'ini geçen kişiler resmi işlem yapmaya kalktıklarında tam teşekküllü hastaneden sağlık raporu isteniyor. Hatta vasi tayini yapılıyor.
Gereği yapılmak üzere...
Erol Kara / @Dinierk için yazdı
Yıllarca “layık olmadığını" düşünerek müftülük koltuğuna oturmadığı bilinen Seyyid Ahmet Mekki Efendi verilen üst makamlara dahi "layık olamam" diyerek ret etme nezaketinde bulunurken...
Hiç bir amacı, gayreti olmayanın o koltuğa yapışıp kalmasının hikmeti nedir.
Koltuğun kerameti mi yoksa bal kaymak meselesi mi?
Ya da hoşafın yağından mahrum kalmamak mı?
Biliyorum, bir çok kişi Mekki Efendi olamaz.
Ancak o koltuğun hakkını vermiyorsan aldığın helal midir? diye sorsak..
Siz o koltuklarda yok iken başkaları vardı.
Gittiler, siz geldiniz.
Siz gideceksiniz başkaları gelecek.
Eser bırakmak, halka yarar eserler bırakmak. Gönüllerde taht kurmak amaçlı işler yapmak..
Gelen gideni aratır derler. O ilçede ikinci gelen müftü ilk gelen müftünün adını dahi andırmadı. Millete unutturdu. Yani gelen gideni aratmadı. Üçüncü müftü ikinciyi aratır oldu.
Hele hele yaşını başını almış, bir ayağı çukurda olmalarına rağmen hizmet bekleyenlere kapkalın bir duvar olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşatırcasına..
Madem bir misyonun, bir amacın bir hizmetin neden olmayacaksa.
Ne beklersin, dersin..
Koltuğu babasının yadigârı sanır.
"Siz önce memursunuz, sonra vatana hizmet etmekle yükümlüsünüz. Devlet kurumlarına adım attığınızda bunu kabul etmiş sayılırsınız" dersiniz. Sizi düşman beller. Sizi aforoz eder. Karakaplı defterine adını kalın harflerle yazar.
"Halka hizmet hakka hizmet talkını halka verip salkımı götürmenin gayreti ile vicdanlarınızın gevşekliği içinde o makamları işgal etmenin ne kadar çirkin göründüğünü gerçek dostlarınıza sorun" dersiniz.. Yedi sülalenize sayar. Yetmez, sizi herkese kötüler.
"O makam çalışma makamıdır.. Çalışmıyorsan yapma". dersiniz.
"Sıkıştırırlarsa ya da hesap sorarlarsa veririm dilekçeyi, basar giderim" ucuz kabadayılığını yapmaya kalkar.
Ama böyleleri bilmez ki, gevşekliği önce yan sonra alt çalışanlarını etkiler
Onlarda gevşer. "Adam sen de" der. "Nasıl olsa amir sallamıyor, değer vermiyor, yüzümüze bakmıyor, davetimize gelmiyor, programımıza iştirak etmiyor, görmüyor vs" der ve sallar gider.
Bir kötünün bir köye zararı olduğu gibi.
Bazı müftüler var ki Allah onlardan razı olsun. Gürül gürül çalışıyorlar. Hep öndeler hep öncüler. Aldıkları her kuruşu hak edercesine ter döküyorlar. Dur durak bilmiyorlar.
Bazıları da var ki gevşek mi gevşek. Rahat mı rahat. Uyur mu uyur. ?
Bunların ne işi var oralarda bilinmez.
Atanmıştır, Atanmaz olası..
Diyanet gibi bir kurumun bunca düşmanı varken içerideki asalak çalışanların varlığı kuruma en büyük düşmandır.
Diyanete onca saldırı olsa bir gram odları yanmaz.
O yılanın kendisine bulaşmayacağını sanır.
Bir çok meslektaşı hedefe konurken, o akıl verir, "yapmasaydı.."
Geçenlerde 2019 yılı Faaliyet Raporunu açıklayan Diyanet'te 60 yaşın üstünde bulunanların sayısı bile bir an önce emekli edilip yerine taze kan gelmesini sağlayacak kişi sayısını belirliyor.
Rapora göre sadece müftü olarak 60 yaş üstünde 2530 Erkek 99 kadın toplam 2629 görevli var. Taşra teşkilatlarında görev yapanlardan 11547'si 31 yıl ve üstü çalışanlardan müteşekkil.
Yine rapora göre merkez teşkilatta 60 yaş üstü 154 kişi var. Hadi merkezde neyse de 60 hatta 70'li rakamları sayan müftülerin içlerinde kaç tanesi görevini hakkaniyetle yapıyordur. Geri kalanları göndermenin vakti ne zaman gelecek.
Dışarıda, sokakta bekleyen ve bir çok müftüden daha fazla eğitim almış nice gönlü din aşkına hizmetle dolu insanımız varken..
Sıkıştırırlarsa "emeklilik dilekçemi verir, giderim" diyenleri lütfen saha dışına alalım.
Hatta, şu sıralara atama ve yer değiştirme isteyenler var ya.. Onların arasına katarak..
Hem biliyor musunuz , 65'ini geçen kişiler resmi işlem yapmaya kalktıklarında tam teşekküllü hastaneden sağlık raporu isteniyor. Hatta vasi tayini yapılıyor.
Gereği yapılmak üzere...
Erol Kara / @Dinierk için yazdı
Hoş geldiniz. Fikirlerinizi paylaşmanızdan mutluluk duyarız