
Dinle bağdaşmayan düşünce ve kuruntular ölü bir kalbi rahatsız etmez, çünkü böyle bir kalp zaten cansız ve haraptır ve şeytanın istediği de budur. Salih seleflerden birine: "Yahudiler ve Hıristiyanlar, vesvese (sinsi vesvese) sorunu yaşamadıklarını söylüyorlar." denilmişti. O da: "Doğru söylüyorlar, şeytan harap bir evden ne ister?" diye cevap vermişti.
Öte yandan, eğer kalp canlı ve belli bir iman (iman, inanç) içeriyorsa, şeytan ona karşı acımasız ve amansız bir savaş başlatır ve sahibinin dini hakkında ona çelişkili vesveseler yükler. Kişi bu savaşa yenik düşerse, bu savaş son derece yıkıcı olabilir.
Şeytan, kişiyi Rabbinden, dininden ve imanından şüpheye düşürecek kadar ileri gider. Şeytan, kalpte herhangi bir zayıflık veya yenilgi hissederse, onu irtidata sürükleyene kadar idare eder. Fakat kalbin güçlü ve dirençli olduğunu görürse, rezil olur ve fena halde mağlup olur. Bununla birlikte, kişi Peygamber Efendimiz (sav)'in tavsiye ettiği tedavileri kullanırsa, şeytanın kalbe yönelttiği tüm şeytani vesveseler etkisiz kalacaktır.
İbn Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre, bir adam Peygamber (s.a.v.)'e gelerek: "İçimden öyle şeyler geçiyor ki, onları söylemektense kömür veya kül olmayı tercih ederim." dedi . Peygamber (s.a.v.) de: "Şeytanın hilesini ona geri çeviren Allah'a hamdolsun." buyurdu . (Ebû Dâvud ve İmam Ahmed'in rivayet ettiği sahih bir hadistir.)
Başka bir hadiste ise sahabeden bir kısmı Allah Resulü'ne gelerek: " Ey Allah'ın Resulü! İçimizden bazı düşünceler geçiyor ki, bunları dile getirmek bize korkunç geliyor." dediler . Peygamber (s.a.v.): "Öyle mi?" diye buyurdu . Onlar: "Evet." dediler . Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.): "Bu, halis imandır." buyurdu . (Müslim) Sanki Peygamber (s.a.v.) sahabelerine şöyle diyordu: "Bunun halis iman olmasından maksat, ortaya çıkan bu imaların ve sizin onlardan kaçınmanızın ve onları çok kötü saymanızın imanınıza bir zararı olmayacağı, bilakis imanınızın halis ve saf olduğunun bir göstergesi olmasıdır."
Peygamber (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Şeytan sizden birinize gelip: Filan şeyi kim yarattı? diye sorar. O da: Rabbinizi kim yarattı? diye sorar. Böyle bir soru ilham ettiğinde, kişi istiaze yoluyla Allah'a sığınsın ve bu tür düşüncelerden vazgeçsin." (Buhari ve Müslim)
Başka bir rivayette ise Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kişi, ‘Allah’a ve Resulüne iman ettim’ desin.” (Müslim rivayet etmiştir)
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar neredeyse o kadar çok soru soracaklar ki, içlerinden biri: ‘Allah bütün mahlukatı yarattı, peki Allah’ı kim yarattı?’ diyecek. Eğer bunu söylerlerse, de ki: ‘De ki: O, Allah’tır, birdir, sığınılacak yerdir. O doğurmamış, doğmamıştır ve O’nun hiçbir dengi yoktur.’ (Kur’an 112/1-4) ve sol tarafına üç defa tükür ve şeytandan Allah’a sığın.” (es-Suyuoti’nin rivayetine göre sahih bir hadis)
Fakat eğer o (şeytan) kalbini güçlü ve dirençli bulursa, rezil olur ve fena halde mağlup olur.
Yukarıda zikredilen hadislerin hepsinde sahabe (Allah hepsinden razı olsun) hastalığı Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) anlatmışlar ve Peygamber Efendimiz de hastalığın tedavisini şu dört şekilde emretmiştir:
1. Bu imaları tamamen reddetmek, sanki hiç var olmamışlar gibi onları unutmak ve kendini güvenli düşüncelerle meşgul etmek
2. Düşüncelerden ve kovulmuş şeytandan Allah'a sığınmak
3. “Allah’a ve Resûlüne iman ettim” sözünü söylemek.
4. İhlas Suresi'ni okumak: ( De ki: O, Allah birdir. Allah sığınılacak yerdir. O doğurmamış, doğmamıştır ve O'nun hiçbir dengi yoktur.) (Kur'an 112: 1-4) Sonra sol tarafa üç defa: "Euzu billahi mineş-şeytanir-racim. (Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım)" demek.



Hoş geldiniz. Fikirlerinizi paylaşmanızdan mutluluk duyarız