Sitemizde aramak istediğiniz konuyu

DiniErk - Doğru Dini Bilgi

Mini Banner

                                  "

İman Gelir ve Gider. O Halde İmanınızı Tazeleyin


Dinden olduğu kesinlikle bilinen şeylerden birini inkar veya dini hükümleri alaya almak; dine, imana sövmek... gibi küfrü gerektiren söz ve davranışlarda bulunmadıkça "tecdid-i iman ve tecdid-i nikah" gerekmez.
Bir Müslüman, Allah korusun, küfrü gerektiren bir davranışta bulunursa, tevbe istiğfar ederek imanını ve evli ise nikahını yenilemesi gerekir
İsimsiz okuyucumuz: “İman tazelemenin önemi nedir? İman kalpten nasıl gider? Yaşadığımız zamana bilmeyerek “kötü zaman” demekle iman gider mi?”
İmân Allah’a kalpten intisap ve bağlılıktan ibârettir. Bizi Yaradan’ımıza bağlayan en güçlü bağdır. Küfür, inkâr veya şirk ise bu sağlam bağın kopması veya koparılmasıdır.
Yaşadığımız zamanı, mekânı, dünyayı, dünyanın gidişâtını, çağı, asrı, olayları, insanları, görüşleri, fikirleri, sistemleri eleştirebiliriz şüphesiz. Bunlar dokunulmaz değildirler. Bunları eleştirmekle îman gitmez. Hattâ belirli bir süre içinde madem ki, dünyanın yönetimi, idâresi, yaşayış tarzı, tasarruf hakkı insana emânet edilmiştir; insan elinin kirliliklerini ve bu kirliliklerin gerek zaman, gerekse mekân üzerinde yol açtığı tahribâtı eleştirmek hakkımızdır da. Çünkü Allah’ın bize emânet ettiği zaman ve mekân esasen temizdirler. Zaman kötü ise veya mekân kirli ise burada insan elinin çirkin müdâhalesi söz konusudur. Bu müdâhaleyi eleştirmek, daha temiz bir zamana ve daha sâlim bir mekâna ulaşmanın da önemli adımlarını teşkil eder. Neticede zamanın da, mekânın da içinde yaşayan bizleriz.
Cenâb-ı Hakk’ın, zamanın ve mekânın çarkları içinde yuvarlanıp giden ehl-i îmânı “îmâna” çağırması ne kadar mânidardır. “Ey îmân edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba îmân edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederse, şüphesiz derin ve vahim bir dalâlete sapmıştır. Doğrusu îmân edip de sonra inkâr edenleri, sonra îmân edip tekrar inkâr edenleri, sonra da inkârları artmış olanları Allah bağışlamaz. Allah onları Kendi yolu için hidâyete de eriştirmez.” (1) buyuran Cenâb-ı Hak bizden îmânda “sabır ve sebat” istemektedir. Peygamber Efendimiz de (asm), “Îmânınızı ‘lâ ilâhe illallah’ sözü ile tecdit ediniz ve yenileyiniz” buyurur. (2)
Îmânımızı her zaman tecdit etmemiz gerektiği hususunda âmir bulunan yukarıdaki hadis-i şerifi tefsir eden Bedîüzzaman Hazretleri, hem şahsı, hem de çevresi her zaman değişen insanın, her zaman îmânını yenilemeye de ihtiyaç duyduğunu kaydeder. Saîd Nursî Hazretlerine göre, insanın her bir ferdinin mânen çok “fertleri” vardır. Yani her bir insan ömrünün seneleri adedince, hattâ günleri adedince, hattâ saatleri adedince birer farklı fert sayılmaktadır. Çünkü insanın hayatı zamana tâbi olduğu için, o tek fert bir model hükmüne geçmekte ve her gün bir diğer fert şeklini giymektedir. Üstelik, insanın cismi böyle her zaman yenilendiği gibi, içinde yaşadığı âlem de her zaman değişmekte ve yenilenmektedir. Her gün veya her saat bir âlem gitmekte, bir başkası gelmektedir. Yani insan her saat farklı bir âlemi ve farklı tecellîleri yaşamaktadır. İnsanın bunun için bir saati bir saatine uymamaktadır. Az önce etrafına gülücükler dağıtan insan, bir de bakmışsınız sinir krizine girivermiştir. Hiç ummadığınız kişilerin bir gün bir cinâyet işlediğini duyarsınız, önce inanmazsınız. Çünkü adam belki tavuk bile kesmemiştir. Siz bir bunu bilirsiniz. Oysa maalesef haber doğru çıkar. Çünkü insanın yaşadığı şahsî âlemi ve sosyal âlemi her vakit değişmekte, insanı yeni girdaplara sokmakta veya hayatına olumlu veya olumsuz yeni cilveler taşımaktadır. Bu cilveler, girdaplar, girinti ve çıkıntılar, öfkeler, dargınlıklar, uçarılıklar, düşüncesizlikler ve fevrî hareketlerse insanı her zaman halden hale çevirmektedirler.
Kezâ insanda nefis, hevâ, vehim ve şeytan her zaman hükmetmekte ve çok vakit insanın îmânını rencide etmek için gafletinden istifâde etmektedirler. Halbuki her zaman “lâ ilâhe illallah” kelimesiyle îmânını taze tutan, Allah’a bağlılığını yenileyen, Yaradan’ı ile irtibatını tecdit eden kimseler, bütün bu farklı boyutlardaki olumsuz veya olumlu tavırlar ve haller karşısında dâimâ akıllı hareket etme kabiliyetlerini korurlar. Çünkü tazelenmek sûretiyle ulaşılan her yeni îmân; her yeni âlemin, her yeni girdabın, her yeni krizin, her yeni olumsuzluğun ve her yeni tersliğin anahtarı hükmüne geçer, her yeni hayata yeni bir nûr getirir. Bu îman nûru her tersliğin ışığı ve her girdabın aydınlığı hüviyetinde tecellî eder. (3)
Demek, her saat îmânını tecdit edenler ve Allah’a olan bağlılığını diliyle ve kalbiyle taze tutanlar, şeytanın bu görünmez girdaplarından ve fark edilmez şerlerinden kendilerini—Allah’ın izni ve inâyetiyle—korumuş olurlar. Akıp giden zaman ne kadar kötü olursa olsun; îmânını tazeleme bilinci içinde yaşayanlar zamanın kötülüğünden ve şerlerinden—inşaallah—zarar görmeyecekleri gibi, sâir insanlara da iyi örnek teşkil edeceklerdir.

Dipnot: 1-Nisâ Sûresi, 4/136, 37; 2-et-Terğib ve’t- Terhib, 2/415; 3-Mektûbât, s. 319.

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Yorumlar Editör tarafından incelenmekte olup, spam mesajlar dikkate alınmaz. Engellenir.*