
Kuran Kursları ve Hafızlık binalarının sayısı çoğalıyor ve hamd olsun ki okullarımızda İslam Dini ve Kuran-ı Kerim öğretiliyor.
İmam hatip okullarımızın sayısı bazı kesimlerin çıkışlarına rağmen Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir sayıya ulaşıyor.
Rabbim Hak Teâlâ hazretleri insanların manevi, ahlaki, edebi ve dini eğitim alacakları okulların sayısını artırsın.
Allah'ın razı olduğu kulların sayısı artsın.
Evet, devletimiz dine sahip çıkıyor ve bunun için imkanları seferber etmiş durumda.
Hafızlarımızın sayısı arttı diyoruz.
Diyoruz ama bir acı gerçek ki Kur'an-ı Kerimi anlamayan ve bilmeyen hafızlarımız ezbercilerimiz çoğalıyor.
Okuduğunu anlamadıktan sonra kusura bakmayın beyefendi ve hanımefendi, hafız kardeşlerim ve sevgili hafız büyüklerim emeğiniz boşadır.
Zira siz okuduğunuzu anlamadığınız için anlatamazsınız da..
Anlamaz ve anlatamazsanız okumuş cahil kalırsınız.
"Kur'an bilen insan yürüyen Kur'an'dır" derler ya.
Bu insanlara gösterilen saygı Kur'an'a gösterilen saygıdır.
Ve onlarda bunu yükümlülüğü ile yaşamak zorundalar.
Ağzında Kur'an yüreğinde dünya olanlar ve bunu devletin memur olmak için yapanlar yürüyen Kur'an değildir.
Olamazlar da..
Saygınlıkları da olamaz.
Bu arada edep yoksunu hafızların da varlığından söz etmekten de imtina ettiğimi bilmelisiniz.
200 Bini geçen sayıda hafızımız varmış.
Yetkililer gururla rakamı açıklıyor ve önümüzdeki yıllarda kat be kat artması içinde çaba sarf ediyorlarmış.
İyi de hafız kim..
Bu 200 bin "hafız"ın kaçı "hafız".
Bunlar "Hafız" mı "aaafız" mı?
Bunların kaçı "Kelam"a kaçı "maaş"a hademe, hizmetkar...
Bir anlamı Allah c.c 'ın adı olan "hafız" kelimesi Arapça'da "korumak, ezberlemek" anlamına gelen "hıfz" kökünden türemiş ve günümüzde Kur'ân-ı Kerîm'i baştan sona ezbere bilen kişi olarak dilimize yerleşmiştir.
Hatta bunlara HAFIZ-I KUR'AN da dendiği oluyormuş.
Diyanet İşleri Başkanlığı, 1976 yılından itibaren hafızların resmi olarak kayıtlarını tutuyormuş. Din Eğitimi Genel Müdürlüğü 2024 yılı itibari ile Türkiye'deki kayıtlı hafız sayısının 200 Bin 80 olduğunu da geçtiğimiz aylarda açıklamış.
80 Milyon nüfusa sahip ülkemizin %90'ı Müslüman ise 200 bin hafız devede kulak kalıyor.
Bunların Kur'ân-ı Kerîm'i ezberlemiş ve bir kısmının devletten maaş aldığını da kabul etmemiz gerekiyor.
Kayıtlarda olmayan ve hafız olduğunu söyleyen bir o kadar daha sayıyı iyimser olarak katarsak ülkemizde 250 Bin hafız olduğunu söyleyebiliriz.
Bunların Kur'ân-ı Kerîm'i Fatiha'dan Kul euzu'ya kadar ezbere bildiğini kabul etsek de ve hatta Kitab-ı Kerim'e bakmadan okuyacaklarını varsaysak da kaçının okuduğu ile amel ettiğini bilemeyiz.
Amel etmeyi de geçip kaçının okuduklarını anladığını, Kur'an-ı ezberledikten sonra manasını merak edip meal ya da tefsirlerle ( Arapça bilmediklerini bir kenara bırakıyoruz ) pekiştirdiklerinin sayısını kimse veremeyecektir.
Çünkü Kur'ân-ı Kerîmi ezberleyince her şey bitti sanıyorlar.
Hele ki bu işten maaş alınca da "yan gel yat" prensibi ile de asla ve kat'a kendilerini geliştirmiyorlar. Nasıl olsa devlete kapağı atmış oluyor !
Hatta "maaşlı din adamı, diyanet memuru" olan ezber sahibi kişi işin tecvid tarafını dahi merak etmiyor. Namazda okurken yaptığı hatalar konusunda uyarı alsa bile uyarı eden kişiyi cemaatten nasıl aforoz ederim diye kırk plan yapıyor.
Allah rahmet eylesin sevgili babam bana "Bir hafız gördüğünde sakın önüne geçme, o yürüyen bir Kur'ân-ı Kerîm'dir " dediğinden beri "ben hafızım" diyenin önüne geçmemeye dikkat ederim.
Hatta "maaşlı din adamı, diyanet memuru" olan ezber sahibi kişi işin tecvid tarafını dahi merak etmiyor. Namazda okurken yaptığı hatalar konusunda uyarı alsa bile uyarı eden kişiyi cemaatten nasıl aforoz ederim diye kırk plan yapıyor.
Allah rahmet eylesin sevgili babam bana "Bir hafız gördüğünde sakın önüne geçme, o yürüyen bir Kur'ân-ı Kerîm'dir " dediğinden beri "ben hafızım" diyenin önüne geçmemeye dikkat ederim.
Yaşı ne olursa olsun.
Üniversite görmemiş olsun, Hafız olması yeter idi.
Ancak bir hafıza Kur'an'dan bir soru sorsam, okuduğunun anlamını dile getirtmeye çalışsam cevap veremediği gibi yaşam tarzında İslam ile bağdaşmayan edebi, kazancı, ruhu, giyimi, tarzı, konuşması, dilinden dökülen cümleleri ne yazık ki saygı duymak, ardından gitmek bir yana çevresinde bulunmanın bile zarar getireceği endişesi içinde kaldığımda kendime şu soruyu soruyorum.
Peki hafız kim ?
Nefse ve şeytana karşı mücadele eden/edecek olan hafızlar nerede...?
Kur'ân-ı Kerîm'İ kendine dost seçen hafız nerededir ?
Hafız-ı Kur'an, izzetli, lütufkar, sabırlı ve sevecen.kalpleri güzel, nefisleri ZİKRULLAH kokan olmalıysa bu Hafızlar nerededir ?
Her durumda O'nunla olan,O'nu söyleyen, O'nu yaşayan ve örnek olacak Hafız nerededir?
Maaş sevdalısı hafızların artması, Diyanete girebilmek için kırk takla atıp daha sonra kurum değiştirenler, sabah namazlarına dahi kalkmaktan imtina eden hafızlar, kürsülerden haykırmaya korkan hafızlar, ticaret yaparak hile ve desise peşine koşan hafızlar, camiye gelen ranttan istifade etmek isteyen hafızlar, kırk yalanla yaşayan hafızlar ve yüz kızartan eylemlerde bulunan hafızlar çoğalmaya başladı.
Zira bir zamanlar olduğu gibi maaş aşkına ezbere dalıp Kur'an-ı öğrenmekten kaçanlar dönemi tekrar nüksetti.
Ancak bir hafıza Kur'an'dan bir soru sorsam, okuduğunun anlamını dile getirtmeye çalışsam cevap veremediği gibi yaşam tarzında İslam ile bağdaşmayan edebi, kazancı, ruhu, giyimi, tarzı, konuşması, dilinden dökülen cümleleri ne yazık ki saygı duymak, ardından gitmek bir yana çevresinde bulunmanın bile zarar getireceği endişesi içinde kaldığımda kendime şu soruyu soruyorum.
Peki hafız kim ?
Nefse ve şeytana karşı mücadele eden/edecek olan hafızlar nerede...?
Kur'ân-ı Kerîm'İ kendine dost seçen hafız nerededir ?
Hafız-ı Kur'an, izzetli, lütufkar, sabırlı ve sevecen.kalpleri güzel, nefisleri ZİKRULLAH kokan olmalıysa bu Hafızlar nerededir ?
Her durumda O'nunla olan,O'nu söyleyen, O'nu yaşayan ve örnek olacak Hafız nerededir?
Maaş sevdalısı hafızların artması, Diyanete girebilmek için kırk takla atıp daha sonra kurum değiştirenler, sabah namazlarına dahi kalkmaktan imtina eden hafızlar, kürsülerden haykırmaya korkan hafızlar, ticaret yaparak hile ve desise peşine koşan hafızlar, camiye gelen ranttan istifade etmek isteyen hafızlar, kırk yalanla yaşayan hafızlar ve yüz kızartan eylemlerde bulunan hafızlar çoğalmaya başladı.
Zira bir zamanlar olduğu gibi maaş aşkına ezbere dalıp Kur'an-ı öğrenmekten kaçanlar dönemi tekrar nüksetti.
Bir Kıssa ... Maaşa Bağlanan Hafızlar
Ebu Musa el-Eş’ari, Hz. Ömer’e, Basra’da çok kişinin o yıl Kur’an’ı ezberlediğini yazmış. Hz. Ömer kendilerine maaş bağlanmasını emretmiş. Ebu Musa müteakip yıl Hz. Ömer’e Kur’an ezberleyenlerin sayısının önceki yıllara göre kat kat arttığını yazdı. Hz. Ömer, "onlara maaş bağlamayız, zira hafızların ezberle uğraşıp Kur’an’ı anlamaktan yüz çevireceklerinden endişe ediyorum", demesi bilinen bir olaydır.
Keza, Hz. Ömer, Arapça bilmeyenleri Kur’an öğreticiliği görevine atamazdı. O, Kur’an’ı doğru okuyan, okuduklarını anlayan başkalarına aktarma gayesiyle yaşayanları tercih ederdi.
Cafer-i Sadık (rah) , bir hadis rivayetinde “…İlerde Kur’an hafızları çıkacak ve şöyle diyecekler: "Bizden daha iyi okuyan kimse var mı? Bizden daha âlim var mı? Bizden daha fakih var mı? "Hz. Peygamber onlarla ilgili olarak ashabına şunları dedi: Onlarda hayır adına bir şeyin bulunduğunu düşünüyor musunuz? Ashab: Allah ve Rasulü daha iyi bilir, dedi. Hz. Peygamber; "onlar bizim ümmetimizdendirler, ancak, cehennem yakıtıdırlar," buyurdu.
Türkiye'de 16 bin Kur'an kursu varmış. "40 bin hocayla 1 milyon 150 bin vatandaşa 2014-2015’de Kur'an hizmetlerini ulaştırdık" diye konuşan yetkili "Kur'anla amel ettirdik" tarzı bir açıklama yapabilseydi, ülkemizde asr-ı saadet dönemine benzer bir yaşam söz konusu olurdu.
Hatta dile getirilen o sayı sadece kayıtta olan bir sayı, hakiki anlamda hizmeti tam almış vatandaşın sayısı ve hizmeti "adam gibi vermiş görevli" sayısı çok ama çok azdır.
Dünyadaki ilk hafız Peygamberimiz Hazreti Muhammed (SAV).dir. Ve sonrası Sahabe ve devamı.. Ancak zamanımız hafızları onlarla bir teraziye konulamayacak kadar mesafe içindeler.
Kur’ân-ı Kerîm’e kâmil manasıyla ancak Peygamber Efendimiz (s.a.v) vakıf olmuşlardır. Ondan sonra da sahabe-i kiram. Ashab-ı kiram... Onlar önce manaya vakıf oluyor, anlıyor ve öyle ezberliyorlardı.
İlk hafızlar onlar arasından çıktı. Ashabı Suffe ilk gelen ayetleri hıfz ederlerdi. Ayetlerin manasını, emir ve yasaklarını öğrenmeden diğer ayetlere geçmezlerdi. İslamiyet’in başlangıcında yüzlerce "Hafizu’l Kur’ân" yetişmişti. Kur’ânı ezberleyen ve onu başkalarına öğretenlere “Kurrâ” namı verilirdi.
Onların başlattığı hafızlık okulu, ne yazık ki bugün de aynı usulle devam ettirilmiyor.
Asıl maksat manasını düşünerek, anlayarak tedebbürle (onun emirleri ve yasaklarını düşünerek ) okumaktır.
Kur'an-ı hıfz edecek olan öğrencilerin iç dinamiklerini, maneviyatlarını diri tutmaya çalışmak lazım.. Sohbetler, şuurlandırma programları, kamplar, rehberlik hizmetleriyle öğrencilere yaptıkları işin kutsallığı anlatılmalı.
Öyle "üç ayda hafız oldu", "4 yaşında hafız unvanı "aldı demek komikliği yerine Kur'an-ı biliyor ve yaşıyor. Örnek insan, peygamber aleyhisselamın günümüz temsilcisi gibi tanımlamalar yapmalı..
Hafız yetiştirirken papağan gibi ezberlemiş, bir iki yıl okumasa unutacak insanlar değil her eylemiyle çevresine Kur'an-ın nurunu nakşedecek hafızlara ihtiyacımız var.
Din görevlisi, Diyanet çalışanı, 657 memuru zihniyeti yerine mihrap görevlisi, peygamber temsilcisi, eli öpülecek insan, zikrullah sahibi hafızlara ihtiyaç var.
"Kalbinde Kur’an taşıyorsun’ cümlesinin varlığı Kur’an’ı anlayarak okuyanlar, onun sırrına erenler, hidâyetine ulaşanlar içindir yoksa lafızları tekrarlamakla hidâyet elde edilmez.
Bunlara "hafız" demek gerçek "hafız"lara hakaret etmek demektir.
Hatta anlamadan okuyanların "kitap taşıyan bineklere" benzetildiği Kur'an'da zikredilmiştir.
O yüzden hiç kimse çıkıp "şu kadar hafızımız var "demesin.
Gıcık oluyorum.
Ebu Musa el-Eş’ari, Hz. Ömer’e, Basra’da çok kişinin o yıl Kur’an’ı ezberlediğini yazmış. Hz. Ömer kendilerine maaş bağlanmasını emretmiş. Ebu Musa müteakip yıl Hz. Ömer’e Kur’an ezberleyenlerin sayısının önceki yıllara göre kat kat arttığını yazdı. Hz. Ömer, "onlara maaş bağlamayız, zira hafızların ezberle uğraşıp Kur’an’ı anlamaktan yüz çevireceklerinden endişe ediyorum", demesi bilinen bir olaydır.
Keza, Hz. Ömer, Arapça bilmeyenleri Kur’an öğreticiliği görevine atamazdı. O, Kur’an’ı doğru okuyan, okuduklarını anlayan başkalarına aktarma gayesiyle yaşayanları tercih ederdi.
Cafer-i Sadık (rah) , bir hadis rivayetinde “…İlerde Kur’an hafızları çıkacak ve şöyle diyecekler: "Bizden daha iyi okuyan kimse var mı? Bizden daha âlim var mı? Bizden daha fakih var mı? "Hz. Peygamber onlarla ilgili olarak ashabına şunları dedi: Onlarda hayır adına bir şeyin bulunduğunu düşünüyor musunuz? Ashab: Allah ve Rasulü daha iyi bilir, dedi. Hz. Peygamber; "onlar bizim ümmetimizdendirler, ancak, cehennem yakıtıdırlar," buyurdu.
Türkiye'de 16 bin Kur'an kursu varmış. "40 bin hocayla 1 milyon 150 bin vatandaşa 2014-2015’de Kur'an hizmetlerini ulaştırdık" diye konuşan yetkili "Kur'anla amel ettirdik" tarzı bir açıklama yapabilseydi, ülkemizde asr-ı saadet dönemine benzer bir yaşam söz konusu olurdu.
Hatta dile getirilen o sayı sadece kayıtta olan bir sayı, hakiki anlamda hizmeti tam almış vatandaşın sayısı ve hizmeti "adam gibi vermiş görevli" sayısı çok ama çok azdır.
Dünyadaki ilk hafız Peygamberimiz Hazreti Muhammed (SAV).dir. Ve sonrası Sahabe ve devamı.. Ancak zamanımız hafızları onlarla bir teraziye konulamayacak kadar mesafe içindeler.
Kur’ân-ı Kerîm’e kâmil manasıyla ancak Peygamber Efendimiz (s.a.v) vakıf olmuşlardır. Ondan sonra da sahabe-i kiram. Ashab-ı kiram... Onlar önce manaya vakıf oluyor, anlıyor ve öyle ezberliyorlardı.
İlk hafızlar onlar arasından çıktı. Ashabı Suffe ilk gelen ayetleri hıfz ederlerdi. Ayetlerin manasını, emir ve yasaklarını öğrenmeden diğer ayetlere geçmezlerdi. İslamiyet’in başlangıcında yüzlerce "Hafizu’l Kur’ân" yetişmişti. Kur’ânı ezberleyen ve onu başkalarına öğretenlere “Kurrâ” namı verilirdi.
Onların başlattığı hafızlık okulu, ne yazık ki bugün de aynı usulle devam ettirilmiyor.
Asıl maksat manasını düşünerek, anlayarak tedebbürle (onun emirleri ve yasaklarını düşünerek ) okumaktır.
Kur'an-ı hıfz edecek olan öğrencilerin iç dinamiklerini, maneviyatlarını diri tutmaya çalışmak lazım.. Sohbetler, şuurlandırma programları, kamplar, rehberlik hizmetleriyle öğrencilere yaptıkları işin kutsallığı anlatılmalı.
Öyle "üç ayda hafız oldu", "4 yaşında hafız unvanı "aldı demek komikliği yerine Kur'an-ı biliyor ve yaşıyor. Örnek insan, peygamber aleyhisselamın günümüz temsilcisi gibi tanımlamalar yapmalı..
Hafız yetiştirirken papağan gibi ezberlemiş, bir iki yıl okumasa unutacak insanlar değil her eylemiyle çevresine Kur'an-ın nurunu nakşedecek hafızlara ihtiyacımız var.
Din görevlisi, Diyanet çalışanı, 657 memuru zihniyeti yerine mihrap görevlisi, peygamber temsilcisi, eli öpülecek insan, zikrullah sahibi hafızlara ihtiyaç var.
"Kalbinde Kur’an taşıyorsun’ cümlesinin varlığı Kur’an’ı anlayarak okuyanlar, onun sırrına erenler, hidâyetine ulaşanlar içindir yoksa lafızları tekrarlamakla hidâyet elde edilmez.
Bunlara "hafız" demek gerçek "hafız"lara hakaret etmek demektir.
Hatta anlamadan okuyanların "kitap taşıyan bineklere" benzetildiği Kur'an'da zikredilmiştir.
O yüzden hiç kimse çıkıp "şu kadar hafızımız var "demesin.
Gıcık oluyorum.
Aldatıldığımı hissediyorum.
Aynen tv ve internetten sağ gösterip sol vuran mal satan sahtekar satıcılar gibi..
Hafızlık sistemi ve Kur’ân-ı Kerîm’i ezberlemek Hazreti Allah’ın Ümmet-i Muhammed’e verdiği en şerefli mazhariyettir.
"Daru’l-Huffaz" ve "Daru’l-Kurrâlar" kurulmadıkça, Daru’l- Huffaza olmadıkça Aşere ve Takrib öğretilmedikçe, Hafızlığa ilk adım atılan bugünkü müesseseler sadece "balon" olarak kalır
Bizlerin “Ben Kitab-ı kebir'i, Kur'an-ı nasıl muhafaza edebilirim" diyebilecek ve Hazreti Allah'ın meth ettiği hafızlara ihtiyacımız var.
Son olarak soruyorum. Bizim kaç "hafız"ımız var ?
Hafızlık sistemi ve Kur’ân-ı Kerîm’i ezberlemek Hazreti Allah’ın Ümmet-i Muhammed’e verdiği en şerefli mazhariyettir.
"Daru’l-Huffaz" ve "Daru’l-Kurrâlar" kurulmadıkça, Daru’l- Huffaza olmadıkça Aşere ve Takrib öğretilmedikçe, Hafızlığa ilk adım atılan bugünkü müesseseler sadece "balon" olarak kalır
Bizlerin “Ben Kitab-ı kebir'i, Kur'an-ı nasıl muhafaza edebilirim" diyebilecek ve Hazreti Allah'ın meth ettiği hafızlara ihtiyacımız var.
Son olarak soruyorum. Bizim kaç "hafız"ımız var ?
Erol Kara - @Dinierk için yazdı


Size,ne ...fitnelik peşindesiniz ..toplumu mahvettiniz sıra hafızlık da...fatihayı bilmezsiniz..fetva verirsiniz.. ne amaçla yaptığınızı biliyoruz..kimlere hizmet verdiğinizide .
YanıtlaSilZan ve nefret dolu yazınızı isminizi açıklamadan yazmanız, gerçeği değiştirir mi sanıyorsunuz. Hafız ve kari arasındaki farkı bilmeyen sizler abesle iştigal ediyorsunuz. Yazdığımızın arkasındayız. Siz 200 bin sözde hafızın neresindesiniz. Hafızlığı ayaklar altına aldınız. Gerçek hafızların ruhlarına acı veriyorsunuz. Gerçek hafızları yetiştirin görelim. Yılda 10 gerçek hafız yetiştiremezsiniz. Torpille ve okuduğunu hatırlamayacak binlerce hafız belgeli kuran cahili..
SilHoş geldiniz. Fikirlerinizi paylaşmanızdan mutluluk duyarız