Sitemizde aramak istediğiniz konuyu

DiniErk - Doğru Dini Bilgi

İdris-i Muhtevi Hazretleri... Zındık Denilen Evliya


Hz. İdris-i Muhtevi Muhyiddin Ensari, aslen Yunanistan sınırları içerisinde bulunan "Tırhala"dan olup İstanbul'da kaldıkları sırada Ali İdris adını kullan­mıştır. 
Bayramiyye tarikatının Melamiyye kolu büyüklerinden olan bu zat, terzilik mesleğiyle meşgul olduğu için İdris, kendi hallerini ve yakınlarını insanlardan gizlediği için Muhtefî lakaplarıyla anılmıştır. Doğum târihi bilinmemektedir. 1615 senesinde İstanbul'da vefât etti.
Kabri, Kasımpaşa'da Kulaksız Câmii karşısında Okmeydanı'nın Haliç Tersânesi'ne bakan kısmındadır. Kânûnî Sultan Süleymân'ın vezîr-i âzamı olan Rüstem Paşanın terzibaşısının yeğeni olan Ali Efendi, Tırhala'dan getirilerek amcasının yanında yetiştirildi.
Rüstem Paşa, 1548'de İran Seferinden dönerken Ankara yakınlarına gelince, Bayramiyye yolu büyüklerinden Hüsâm Efendiyi beraberindekilerle birlikte ziyarete gitti. Hüsâm Efendi, Terzibaşının yeğeni olan genç Ali Efendiye ne işle meşgul olduğunu sordu. Terzilik mesleğiyle uğraştığı söylenince, terzilerin pîri olarak kabûl edilen İdris aleyhisselama nispetle ona İdris lakabını verdi. Ali Efendiyi hizmetine ve talebeliğe kabul etti.
Bir müddet Hüsâm Efendinin hizmetinde ve sohbetinde bulunan Ali Efendi, tasavvuf yolunda ilerledi. Daha sonra İstanbul'a gelen Ali Efendi, ticaretle meşgul oldu.
Ticaret sebebiyle Belgrad, Filibe, Sofya, Edirne, Gelibolu gibi memleketlere gitti. Rumeli şehirlerine gidip geldiği, birkaç kere hacca gittiği, çok zengin olduğu, altmış sene irşad faaliyetinde bulunduğu aktarılır. Tarikat silsilesi Hacı Bayrâm-ı Velî’ye ulaşır. Diğer tarikatlar gibi tekke ve tarikata has şeklî unsurları kabul etmeyen Bayramî Melâmîleri, devletin Sünnî ideolojisine aykırı görüşleri sebebiyle Osmanlı merkezî yönetimi tarafından sürekli takibat altında tutulmuşlardır. 
Devrin tanınmış şeyhlerinden Abdülmecîd Sivâsî ile Tercüman Şeyhi Ömer Efendi’nin vaazlarında uzun süre onu "mülhid ve zındık" olmakla suçladılar. Bu suçlamalar bütün şehre yayıldığı için padişah yakalanıp “hakkından gelinmesi” için ferman çıkartır. Ancak, uzun süre aranmasına rağmen izini bulamazlar. Oysa, o aynı şehirde irşad vazifelerine devam etmekteydi. 
Çevresinde Hacı Ali Bey diye meşhur olan bu zât, insanlara İslamiyet'in emir ve yasaklarını anlattı. Bir çok halleri ve kerametleri görüldüğü halde bunları insanlardan gizledi. Bu sebeple gizleyen manasına "Muhtefî" lakabıyla anılmaya başlandı. Bu konuda anlatılan bir rivayet şöyledir.
Ona çok yakın ve sohbetlerine devam eden bir komşusu, ona İdris adlı bir zındık ve mülhidin binlerce Müslümanı sapıklığa düşürdüğünü, bu fitnenin nasıl önleneceğini sorar.  İdrisi Muhtedi 'de komşusuna bu zındığı görüp görmediğini, zındıklığını itiraf edip etmediğini sorduğunda,  “hayır” cevabını alınca, “O İdris benim, beni nasıl bilirsiniz?” der. Bunun üzerine komşusu özür dileyerek kendisine intisap eder. 
Mensupları dışında kim olduğu bilinmeden ölümüne kadar irşad faaliyetini sürdüren İdrîs-i Muhtefî 1024 Rebîülevvelinde (Nisan 1615) vefat etti.
İdris-i Muhtefî diye anılan Hacı Ali Bey birçok talebe yetiştirdi. Tanınmış âlimler ve edipler onun sohbetlerinde bulunup tasavvuf yolunda ilerlediler. 

Yazı ve Fotoğraflar Erol Kara - @dinierk







Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Yorumlar Editör tarafından incelenmekte olup, spam mesajlar dikkate alınmaz. Engellenir.*