Sitemizde aramak istediğiniz konuyu

DiniErk - Doğru Dini Bilgi

Mini Banner

                                  "

Sözünün Eri, Dürüst İmamlara Sahip Çıkalım


"İmamlara özgürlük verilse… " diyoruz. Rahat bıraksanız. Diyorum ki, birileri kalksa da imamların konuşmaları üzerine çığlık çığlığa bağıranlara “Sus be kardeşim. Ne bağırıyorsun,” dese…Oldu ya ister Cuma vaazlarında, ister farklı günlerde bir vesile ile verilen sohbetlerde minbere, kürsüye çıkan imam efendi bir ayetten ya da bir hadisten bahsettiğinde fincancı katırlarını ürkütüyor ya.
Onun gibi bir durum olsa..
Gazetesi, televizyonu, internet medyasında, sosyal paylaşım sitelerindeki velveleciler hemen topun ağzına koyarcasına o din görevlisini çuvala koymaya çalışıyor ya..
Ve tüm gözler Diyanet İşleri Başkanlığına çevrilip
"Ne yapacaksın bu adamı" dediklerinde..
"Dur bakalım vatandaş."
"Sen ne diyorsun."
"O kürsüde bulunan öyle yoldan geçen biri değil. Dinin diyanetin ilmini almış, yeterli sınavlardan geçmiş, şansla değil alın teriyle oralara gelmiş biri" diyerek…
Kur'an'a, sünnete uygun konuştuğu halde sözde Müslüman özde ne olduğu belli olmayanların davul çalmalarına, tepinmelerine dik durarak susturulsa "nasıl olur" diyeceğim de…
Elim dilim varmıyor…
Türk Ceza Kanunu’nun 219. Maddesi…
5237 sayılı yasa ile anılır. Bu maddeyi okuduğunuzda şunları göreceksiniz.
İmam, hatip, vaiz, rahip, haham gibi dini reislerden biri vazifesini ifa sırasında alenen hükümet idaresini ve Devlet kanunlarını ve hükümet icraatını takbih ve tezyif ederse bir aydan bir seneye kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır veya bunlardan birine hükmolunabilir.” Der.
Çok şükür ki mihraba boyun eğen, secdeye kapanan, bulunduğu yerin ağırlığını taşıyan imamlarımız hükümete ilişkin sözler sarf etmez.
Bir Müslüman, Devlet makamına, kararına, kurallarına uymak zorunda olduğunu bilir.
Eza cefa da olsa…
Haddini de yerini de bilir.
Bilir ama din, vicdan ve fikir özgürlüğüne aykırı olan ve hiçbir kamu görevlisine getirilmeyen bir yasağın din görevlilerine getirilmesini de tartışmayacağım.
Bu, hukukçuların işi benim değil.
Bu konuyu ben bilmem büyüklerim bilir diye bir kenara bırakayım.
Değinmek istediğim Kuran’dan okunan ayetin, hadisi şerifin doğru olmasına, aslı asla inkâr edilemez denilen sözlerin duyurulmasında lütfen ama lütfen kimse din görevlisine müdahale etmesin.
Ülkemizde her dinden insan var. Her mezhepten insan var. Her zihniyetten, her inançtan, her kültürden insan var.
Ben ülkemi seviyorsam bu yönü sevgimi daha çok artıyor.
İnsanları ve kültürleri tanımak için dünyayı dolaşmama gerek yok. Dünya benim ülkemde..
Öylesine güzel bir mozaik ki her örneği çok güzel.
İşte böyle bir ülkede hizmet verenler kime nasıl davranacağını kestiremez
Doğru da söylese yanlışta söylese tepkiyi alır.

***
Mesela “Allah indinde tek din İslam’dır” ayeti aşikâr deniliyordu, son yıllarda sadece Kurani dilde söylenir oldu. Bu dili anlamayanlar bunun söylendiğinde de hiçbir tepki vermez.
Ancak bu ayetin muhalifleri diğer dinlerin varlığını yok eden söze aşırı tepkilidir.
Ve bunu açıkça herkesin anlayacağı dilde söyleyen birini gördüklerinde tam tam davulları, zilleri, çıngırakları ile seslerini öyle çıkartır ki sanırız ülke bozguna uğramış.

***
Mesela faiz konusuna teğet geçilir. Ne yazık ki, birçok din görevlimizin de bu faiz kanalizasyonuna düştüğü acı ama bir o kadar da gerçek.
Zina ayetleri de bir başka üstü örtülü konu haline geldi.
Mesela "temiz erkekleri temiz kadınlarla temiz kadınları temiz erkeklerle evlendirin" ayetleri, kadınlarla yabancı erkeklerin ilişkisini hatırlatılmasına tahammül edemeyenler bu tür sözlere tepki göstermek için o kadar hazırlıklı ki din görevlisinin dudak hareketlerini takip ederek neresinden ne çıkacağını merak ediyor.
Sadece bunlar mı?
Yıllar yılı şablon yazılarıla hazırlanan hutbe ve vaazların okunma mecburiyetinde bile konudan, o konunun o yöre halkını hiç ilgilendirmemesine rağmen insanlara zorla okutturulmak istenmesi bile manevi bir işkence oldu.
Buna rağmen, DİB’den yazı gelse de onu okuyup vazifemi yapsam diyenlere de diyecek söz bulamıyorum.
Şimdi konunun özü olarak, din görevlilerine yönelik düzenlemenin yürürlükten kaldırılması ya da değişikliğe gidilmesi gerektiğini belirtiyorum.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 219. Maddesinin, din görevlilerini siyasi açıklamalarda bulunmasına yasağın sürmesine evet derken, memleketin Kuran ahlakına aykırı, Dine uymayan, Allah-u Teâlâ’nın haram /yasak dediği her türlü yaşam şekline dur denmesinin, insanlara hatırlatılmasının önüne geçilmemelidir.
Allah celle cellahunun kesin haram olarak belirttiği her kural insanlara açıkça tebliğ edilmeli, hatta bu tür eylemlerde bulunanlara kurulacak kurullarla destek olmaya çalışılmalı. 

Arkasında durulmalı.
Milli Şef döneminden bu yana CHP zihniyetiyle çıkartılmış eski yasaların tekrar gözden geçirilerek elenmesi, değiştirilmesi bilhassa Peygamberin varisleri olan din görevlilerine tebliğde yol açılması önem arz eden konulardandır.
Yıllarca camilere hapsedilmiş imamlar, öğreticiler Milli Eğitim bünyesindeki öğretmenler gibi değerlidir. Onlarda öğretmendir. Onlarda öğreticidir. Milli Eğitim öğretmenleri dünya ilmini verirken imamların, müezzinlerin insanın ahreti için gerekli bilgiyi verenler olduğu tekrar hatırlanmalıdır.
Onları değeri topluma hatırlatılmalıdır.
Bunlar yapılırken de din görevlilerinin üzerine giydikleri misyonun ne olduğu bilinci de kendilerine tekrar hatırlatılmalıdır.
Şu da bir gerçek suistimale açık, halkın birlik ve bütünlüğünü bozacak, halk arasında kin ve düşmanlığa sevk edecek, fitnenin yayılmasını sağlayacak olan din görevlilerine biz de karşıyız.
Allah'ın dinine aykırı eylemlerde bulunanları da barındırmamak gerekir. Dine aykırı hali kendini etkilese de bu camiada tutmadan uzaklaştırmalıdır. 
Dine, ahlaka, toplumun örf ve âdetine aykırı yaşamı olanı kesinlikle görevden alınmalıdır.
Bunlara acımamalı ve hatta giydikleri sorumluluk cübbesinin neleri etkileyeceği asla göz ardı edilmemelidir.
Yaptırımlar kesin olacak. Böylesine çalışanlar her türlü haktan mahrum olacak.
Ancak Kurana ve sünnete uyanları sırf bazı çevrelerin gönlü olsun diye muhtelif suçlamalarla karşı karşıya bırakarak mağdur etmek temel hak ve özgürlüklere, din ve vicdan özgürlüğüne ve fikir özgürlüğüne aykırı olduğu da bilinmelidir.
İmamlara özgürlük derken özgürlüğü nefsin özgürlüğü sanmakta bir o kadar yanlıştır.
Diyoruz ki, imamlarımız kanaat önderidir.
İmamlarımız gönül hayatımızın öğreticilerdir.
İmamlarımız ahlakımızın, maneviyatımızın, ahiret hayatımıza götürecek yolun rehberidir.
Bunların sebepsiz, nedensiz, anlamsız nedenlerle ağızlarının kapatılması toplumu erozyona sürükler.
Zaten giderek ahlak erozyonuna uğradığımızı, diplere düştüğümüzü bilmeyen yok gibidir.
Bataklıktan topluma gül bahçesine çevirecek olan kanaat önderleri olan imamlardır.
İmamlarımıza sahip çıkalım.

EROL KARA -@Dinierk İçin yazdı

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Yorumlar Editör tarafından incelenmekte olup, spam mesajlar dikkate alınmaz. Engellenir.*