Sitemizde aramak istediğiniz konuyu
                                      "

DiniErk - Doğru Dini Bilgi

Bizden misin, değil misin? Diyen Putperest Müslümanlar


Müslümanlığın ve İslam toplumunun sinesinde öyle derin bir yara açan ve bunun tedavisi hiçte kolay görülmeyen modern putperestliğe ve tasavvufa biraz değinmek istiyorum.Çünkü bu yara asırlarca açık kalmış gittikçe derinleşmiş, derinleştikçe etrafa yayılmış ve nihayet İslamiyetin hemen her tarafını sarmıştır.
Bu yara nedir biliyor musunuz?
Tefrika, Müslümanlar parçalamak, gruplara bölmek ayrı ayrı fikirler etrafında toplamak ve bu suretle İslamiyetin muhteşem binasını ve İslam camiası içindeki milletlerin milli birlik ve beraberliklerini yıkıp ortadan kaldırmaktır.
Derin yara işte budur. İslamiyetin ilk çağında bütün Müslümanlar, Allah'ın "Müminler ancak kardeştirler"(Hucurat "10) emri etrafında toplanarak, Allah'ın "dini doğrultun ve onda tefrika yapmayın" (Şura 13) emrine sadık kalarak, Allah'ın "Allah'a ve Resulüne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Aksi halde başarısızlığa uğrarsınız ve kuvvetiniz yok olup gider. Sabredin; şüphesiz ki Allah sabredenlerle beraberdir" (Enfal 46) emrine inanarak çalıştıkları ve bunun için üstün başarılar sağlamışlardır.
Müslümanların parça parça oldukları her bir gurubun İslamiyet yerinden ayrı bir tarikat etrafında toplandığını, her birinin ayrı bir akide ve fikir ortaya attığını ve kendi etraflarında çoğalmakla uğraştığını, Allah resulü'nün (sav) kurduğu İslam kardeşliği yerine tarikat kardeşliğinin tesir edildiğini ve bu sebeplerden dolayı İslam birliğinin parçalandığını açıkça görüyoruz.
Camiye giren yabancı bir adamın Müslüman olup olmadığını sormaya bile kimsenin yetkisi yok iken; bu adamlar, sevap kazanmak niyetiyle zikirlerine katılmak isteyen saf ve temiz vicdanlı Müslüman'ı hangi hakla "Bizden misin, değil misin?" diye sorguya çekiyorlar?
insanlar put, hayvan, güneş, yıldızlar gibi maddelere taparlarken Allah Rasulu (sav) bütün bu akitleri yıkarak bütün insanları tek bir ilah olan Allah-u Teâla'ya ibadet etmeye, yalnız, Ona tapmaya davet ve şevketti. Ne yazı k ki tarikatçılar bu esası da bozarak İslam dinine PUTPERESTLİĞİ tekrar soktular. Ama bu putperestlik cansız putlara tapmak değil, insanları putlaştırıp onlara tapmaktır. Bu modern putperestlik, tarikatlardaki rabıt'adır. Şöyle ki; 'Mürit günlük virdinde (zikrinde) diz çökerek oturur, gözlerini yumar, akıl ve" kalbin i her şeyden tahliye eder, Şeyhini gözü önüne ve hayaline getirerek yalnız ve yâlnız onu düşünür..O anda bütün ruhu, aklı, şuuru ve kalbiyle şeyhe bağlanır,o kadar ki hayalinde ondan başka bir şey yok. Kimisi birkaç dakika, kimisi daha fazla, kimisi bir saat, bazıları da saatlerce böyle kalır. Bu insan putperestliğinin ta kendisi değil midir? İslam dininin neresinde böyle bir şey var? Sonra bundan maksat nedir? Allah'tan korkmuyorlar da Şeyhlerinden korkuyorlar. Bu Allah'a ortak koşmak değil midir? Allah ile kul arasında vasıta dindir. İnsan Allah'a kavuşmak ve O'nun rahmetini kazanmak için dine uyar ve emirlerini tatbik eder. İnsana dini öğreten Peygamber ise sadece öğret­mendir.
Bu bazı şeylerin tek elleri altına aldıkları biri de tövbedir. Onlara göre herkes mutlaka şeyhin yanında tövbe etmek zorunda imiş. Bunun için tarikata girerek adam önce tövbe ettirilir. Sanki onlar Allah'ın vekili imiş gibi. (Haşa bilhassa zikir ve dualar tamamıyla bu şeyhlerin emri altındadır. Tarikata giren bir kimse hangi zikri ve duayı kaç defa okumak için şeyhten emir aldıktan sonra yalnız onu emir olunduğu kadar okur. Şeyhin izni olmadan okunan zikirler insana fayda vermezmiş.
Bunu bu halka anlatmak İslam Alimlerinin en başta görevidir. Bunların toplanıp deflerle, dümbeleklerle, ilahiler söyleyerek, tepinmeleri, bağırmaları, çağırmaları havaya zıplamaları yorulunca vekillerinin yeter demeleri, bunun üzerine hepsinin durup zikri bitirmelere Tam bir karnaval bu müritler boş yere yorulmaktan, tepinmekten başka .bir şeye yaramaz, bu gürültünün dinin bir emri ve dolayısıyla sevap olduğunu,sanıyor, zavallılar. Bir de bu zikirlerin kadınlarla yapılanı var, ona hiç girmek istemiyorum. Bir de iyice anlaşılsın diye bunların Seyyidlik efsanesi uydurmalarıdır, yani Allah Resulü'nün (sav) neslinden olmak iddiasıdır. ,
Bu konuda Allah-u Teâla "Allah yanında makbul olanınız en fazla muttaki olanımızdır" (Hucurat 13) Allah Resulü (sav) "Ya Muhammed kızı Fatma! Ya Abdulmutallip kızı Safiyye! Abdulmutallip oğullan! Ben sizin için Allahtan hiçbir şeye malik değilim" (Müslim) Allah Resulü (sav) Veda Hutbesinde "Allah (cc) sizin üzerinizden cahiliyet fenalıklarını ve baba ve atalarla öğünmeyi izale etmiştir. Bütün insanlar Adem'dendir ve Adem de topraktan yaratılmıştır" (Tirmizi)
Fakat Şeyhler bu esası da değiştirerek cahil halkı kandırarak seyyid olduklarını her her vesile ile ortaya sürerler. Mevzuumuz iyice uzadı ama, bir de bunlara verilen unvanlar var, onlara değinmeden geçemiyeceğim. Gavs, Kutup, Kutbul fert, Kutbualem gibi unvanlar. Bu gibi unvanlar Peygamberi­mize bile verilmemiştir, ama bunlar buna layıktır. Allah'ın Uluhiyet sıfatlarını cahil halk bunlara vermiştir. "Bir gün adamın biri Resulü Ekrem Efendimiz, en hayırlımız, en hayırlımızın oğlu! tarzında hitap etmiş. Allah Resulü (sav): "Ey insanlar Allah'tan korkunuz, şeytana uymayınız. Ben yalnız Abdullah'ın oğlu Muhammed'im. Allahın kuluyum, Allah (cc) beni elçilikle şereflendirdi. Bana bundan fazlasıyla tazim göstermenizi istemez"(Ebu Davud)
Sözün özüne dönersek İslam dininde tasavvuf ve tarikatçılık diye bir müessese yoktur. Bugün tasavvuf ve tarikatçılık bir meslek halini almıştır. Aynı mezhepler, nasıl başlı başına bir din halini almışsa, Tasavvuf da kendi başına bir dindir ve İslamiyetle alakası sadece onun. içinde gibi gözükmesidir. Kitab ve Sünnette tasavvufla ilgili bize hiç bir şey gelmemiştir. Şayet İslam'dan gelse idi, Mekke'den, Medine'den çıkardı. Hindistan'dan, İran'dan çıkmazdı. Bu konuda ne kadar yazılsa azdır. Burada Tasavvuf tuzağına yakalanan yani Şirke düşen bütün insanlara sesleniyorum; Gelin, dininizi, Allah'ın kitabı Kur-an'ı Kerimden ve Allah Rasulu'nün (sav) Sahih hadislerinden öğreniniz. Peygamberimiz (sav) veda Haccında irad ettiği meşhur hutbesinde şöyle söylemiştir. "Size öyle bir şey bırakıyorum ki, ona sımsıkı sarıldıkça asla dalalete sapmayacaksınız. Bu da Allah'ın kitabıdır" (Buhari). Yine bir hadiste "Size iki şey bırakıyorum, bunlara sımsıkı bağlandığınız müddetçe asla doğru yoldan sapıtmazsınız. Bunlar Allah'ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir". (Muvatta)
"Ey İman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman Allah'a ve Rasulune icabet edin. Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekte O'na götürülüp toplanacaksınız" (Enfal 24)

http://www.mucadele.com/reddiye/tasavvuf.htm

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Yorumlar Editör tarafından incelenmekte olup, spam mesajlar dikkate alınmaz. Engellenir.*