VAR MI ŞÜPHESİ OLAN?..
HER GÜN 400 BİN VEFAT HABERLERİ VE “SELA’LAR” ŞÜPHESİ OLANI “ŞÜPHELERİNDEN ARINDIRMAK İÇİN” YETERLİ DELİLLER olarak dikkat çekiyor..
Eğer o fâni ve “geçici” gençliğini iffetle, NAMUSLU BİR ŞEKİLDE, İLAHİ KURALLARA UYGUN OLARAK, HAYIRLARA, İBADETLERE, istikamet dairesinde kullansa, onunla EBEDİ, BAKİ BİR GENÇLİĞİ KAZANACAĞINI bütün semâvî fermanlar, ilahi kitaplar müjde veriyorlar.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadiste bakın ne diyor: “En hayırlı genç odur ki, ihtiyar gibi ölümü düşünüp âhiretine çalışarak, gençlik heveslerine esir olmayıp gaflette boğulmayandır. Ve ihtiyarlarınızın en kötüsü odur ki, gaflette ve hevesatta gençlere benzemek ister, çocukçasına nefsinin heveslerine tâbi olur.” EN HAYIRLI GENÇ olmak gibi bir idealimiz var ise : FORMÜL hazır...
ÖLÜM mutlak bir son.. Ona göre hazırlanmak da; AKLIN GEREĞİ.. Hep
verdiğimiz bir örnek; GEÇİP-KALMASI O SINAVA BAĞLI olan bir öğrencinin SINAVA HAZIRLI OLMASINDAN ALDIĞI MANEVİ HUZUR VE RAHATLİK ile HAZIRLIKSIZ OLMANIN VERDİĞİ SIKINTIYI; hepimiz öğrencilik yıllarımızdan AZ-ÇOK biliriz.. AYNI HASSASİYETİ; MUTLAK SON olan “ÖLÜM” için de gösterdiğimizde İnşallah; daha huzurlu bir hayat geçirmemiz mümkün..
Eğer sefahete yani GÜNAHLI EĞLENCELERE, HARAMLARA sarf etse, nasıl ki bir dakika hiddet yüzünden bir katl (ADAM ÖLDÜRMEK), milyonlar dakika hapis cezasını çektirir; (YANİ ADAM ÖLDÜRMENİN TÜRK CEZA KANUNLARINA GÖRE KARŞILIĞI 15 YIL... BU DA YAKLAŞIK 7.884.000 DAKİKA YAPIYOR) öyle de, gayr-ı meşru dairedeki, yani DİNİN BELİRLEDİĞİ KANUNLAR DAİRESİNİN DIŞINDAKİ MEŞRU OLMAYAN dairedeki gençlik keyifleri ve lezzetlerinin de beraberinde getirdiği bazı sonuçlar var :
Birincisi : Ahiret mes'uliyeti…
İkincisi : Kabir azabı..
Üçüncüsü : Lezzetlerin bitmesinin verdiği elemler ve teessüfler…
Dördüncüsü : Günahların manevi sıkıntısı..
Beşincisi ise dünyevî cezalar…
TÜM BUNLARLA BEBABER bir de, O “GEÇİCİ” olan lezzetin içinde o lezzetten ziyade elemler olduğunu AKLI BAŞINDA HER GENÇ TECRÜBE İLE TASDİK EDER..
Meselâ, haram sevmekte, bir kıskançlık elemi ve AYRILIK elemi ve karşılık görmemek elemi gibi çok ârızalarla o cüz'î KÜÇÜK lezzet ZEHİRLİ BİR BAL hükmüne geçer. Zehirli bal; ilk alındığında TATLIDIR, ama kısa süre sonra kıvrandırmaya başlar. Çevremizde hep duyarız; Genç bir erkek, SEVDİĞİ KIZ KARŞILIK VERMİYOR DİYE ÇIKIYOR BOĞAZ KÖPRÜSÜNDEN ATLIYOR VEYA AŞIRI MİKTARDA İLAÇ ALIP, ALLAHIN
“EBEDİ HAYATI KAZANMAK İÇİN VERDİĞİ HAYATA” BÖYLE BOŞ VE KARŞILIKSIZ VE AHİRETTE DE KENDİSİNİ MES’UL EDECEK BİR ŞEKİLDE SON VERİYOR…
HAYAT O KADAR UCUZ MU?... HAYATIN DEVAMI İÇİN NE KADAR MASRAF EDİLDİĞİ BİR HESAP EDİLSİN…. NASIL Kİ BİR ELMANIN MEYDANA GELMESİ İÇİN KÂİNAT LAZIM VE O KÂİNATTAKİ KANUNLARIN NİZAM İLE İŞLEMESİ LAZIM ; BİR ELMA ANCAK BU MUHTEŞEM İŞ BİRLİĞİNİN BİR NETİCESİ İLE MEYDANA GELEBİLİYOR.. AYNEN ONUN GİBİ DE, BİR İNSAN HAYATININ DEVAMI İÇİN DE “KÂİNAT FABRİKASININ” İNTİZAM İLE ÇALIŞMASI GİBİ BİR MASRAF EDİLİYOR; OYSA “ONA SON VERMEK NE KADAR KOLAY” PEKİYİ, BUNCA MASRAF “BOŞUBOŞUNA EDİLMİŞ” OLABİLİR Mİ?
BAZI MESELELERİ SIK SIK TEKRAR EDİYORUZ YAZILARIMIZDA… VE YERİ GELDİKÇE DE YİNELEMEYE DEVAM EDECEĞİZ.. MANANIN DAHA İYİ OTURMASI AÇISINDAN.. ÇÜNKÜ BU MESELELER BİR ANLAMDA “ÇEKİRDEK” GİBİ, “TEMEL GIDA” GİBİ.. YANİ BUNLAR ALEMİMİZE İYİ OTURDUĞUNDA, DİĞER MESELELERE “UYGUN” ZEMİN HAZIRLANMIŞ OLUYOR.. BİR KİMSE “HER NE İŞ İÇİN OLURSA OLSUN” GİTTİĞİ YERİN MAHİYETİNİ BİLİR, ORANIN HAREKET KANUNLARINI ANLAYABİLİR VE ONA GÖRE HAREKET EDERSE, “İŞLERİ HALLEDEBİLMEK AÇISINDA” ÇOK KOLAYLIKLAR GÖRÜR..
EN AZINDAN “ŞAŞIRMAZ” .. “BEN BURADA NE ARIYORUM” DİYEN BİR ADAMIN; OLUMLU NETİCE ELDE ETMESİ MÜMKÜN OLABİLİR Mİ?? İŞTE AYNEN BUNUN GİBİ, İNSAN DA; DÜNYAYA GÖNDERİLİŞ GAYESİNİ ANLAYABİLİR İSE; BURADA ÇOK KOLAYLIKLAR GÖRÜR. BUNUN RİSALE-İ NUR’DA GENİŞ AÇILIMLARI VAR; YERİ GELDİKÇE BAHSEDİYORUZ ZATEN…
“İnsan, ipi boğazına sarılıp, istediği yerde otlamak için, başıboş bırakılmamıştır. Belki bütün amellerinin sûretleri alınıp, yazılır ve bütün fiillerinin neticeleri, muhasebe için zaptedilir.”
“En güzel şekilde yaratılan insan, şu kâinat ağacının bir meyvesi olarak halkedilmiş ve onun bütün güzelliklerinden ve nimetlerinden istifade edebilecek bir tarzda yaratılmıştır... Bu âlemin dikkatli bir seyircisi olmuş... Koca dünya, kendisi için güzel bir ev olarak hazırlanmış... Dağlar ve denizler, onun emrine verilmiş, hava lâtif bir bineği olmuş... Arılar ona bal yapmış, ipek böceği onu giydirmiş, koyun ve kuzular onu beslemiş, kendisi çamur yiyen ağaçlar, ellerini uzatarak en lezzetli meyveleri ona takdim etmiş... Ve insan, Kâinat Sultanının birliğini ve haşmetini, her birisi kendi hususi lisanıyla ilan eden sayısız varlıkların, topyekûn tercümanı ve takdimcisi olmak vazifesiyle şereflenmiş.”
“60-70 yıllık bir hayat uğruna, kâinatı bütün sanat eserleriyle insanın emrine veren bir Zât, onu kabirde başıboş bırakır mı? Bunca masrafın hesabını sormaz mı? Emrine itaat edenlere mükâfat, isyan edenlere ceza vermez mi?”
Ne kadar anlamlı ve müthiş bir gerçek; “kâinat insan için yaratılacak ve bunun hesabı da bir gün sorulacak. Ya bizim hayatımız?..”
İNSAN, BU HAKİKATLER KARŞISINDA İYİ BİR DÜŞÜNÜP; ŞU KELİMELERİ SARFETMELİ DEĞİL Mİ : “Ben Allah’ın kuluyum. Kul olduğumu unutmamalıyım. Gerçek kulluğu bilmeliyim ve yaşamalıyım”
BAKIYORSUNUZ, GENİŞ DAİREDE İNSANLAR HUZURU; YA ÇOK ZENGİN OLMAKTA; YA BUNA BENZER ŞEYLERDE ARIYORLAR… TANIDIĞIM ÇOK ZENGİN İNSANLAR VAR.. AMA MAALESEF HUZURLARI YOK.. AKSİNE “SAHİP OLDUKLARINI KORUMA” TELAŞI, ONLARIN HAYATINI KARARTMAYA DEVAM EDİYOR… TABİ BU DEMEK DEĞİL “VARLIK SAHİBİ OLMAK KÖTÜDÜR” EĞER VARLIK; ALLAH YOLUNDA KULLANILAMIYORSA; İNSANI ALLAH’I ANMAKTAN UZAKLAŞTIRIYORSA İŞTE O ZAMAN KÖTÜ.. ZATEN VEREN ALLAH.. ELBETTE KENDİ YOLUNDA KULLANILMAK İÇİN VERİYOR.. AMA İNSAN “ROTAYI ŞAŞIRDI MI” ANKARA’YA GİDİYORUM DİYE; SOLUĞU “İSTANBULDA” ALMASI İŞTEN BİLE DEĞİLDİR..
Aradığımız huzur denen şeyin ne kadar yakınımızda olduğunu bilmeden, YAŞIYORUZ ÇOĞU ZAMAN.. OYSA “HUZUR” İÇİMİZDE.. “KALBLER ANCAK ALLAH’I (C.C.) ZİKRETMEKLE TATMİN OLUR” ayeti manen bize diyor ki ; “HUZURU UZAKLARDA ARAMAYIN.. O İÇİNİZDE.. ONU KEŞFETMEYE ÇALIŞIN”
Ve o gençliğin YANLIŞ KULLANILMASIYLA gelen hastalıkla hastahanelere ve taşkınlıklarıyla hapishanelere ve kalb ve ruhun gıdasızlık ve vazifesizliğinden meydana gelen sıkıntılarla meyhanelere, sefahethanelere veya mezaristana düşeceklerini bilmek istersen, git hastahanelerden ve hapishanelerden ve meyhanelerden ve kabristandan sor….
Elbette, ÇOĞUNLUKLA gençlerin gençliğinin YANLIŞ KULLANMASINDAN ve taşkınlıklarından ve MEŞRU OLMAYAN, HARAMLI keyiflerin cezası olarak gelen tokatlardan eyvahlar ve ağlamalar ve esefler işiteceksin…
NE İÇİN VERİLMİŞ OLABİLİR GENÇLİK? HARAM-HELAL; ÖNÜNE GELEN BÜTÜN LEZZETLERİ TATMAK İÇİN Mİ? O DİNAMİZMİ, O ENERJİYİ HEVESLERİNİN TATMİNİNE SARFETMEK İÇİN Mİ? İNSANIN DÜNYAYA GÖNDERİLİŞ AMACI NE İSE; İNSANIN BU VAZİFELERİ “EN MÜKEMMEL ŞEKİLDE YAPACAĞI” ÇAĞ OLAN GENÇLİK DE “KESİNLİKLE” ONUN İÇİN VERİLMİŞ OLABİLİR; ÖYLE DEĞİL Mİ??
İNSAN İSE; “EBEDİ HAYATI KAZANMAK İÇİN” GÖNDERİLDİĞİNE GÖRE ; DEMEK Kİ; GENÇLİĞİN DE BU UĞURDA KULLANILMASI GEREKİYOR.. ŞİRKETLERDE, İNSAN KAYNAKLARI, 45-50 YAŞINDAKİ BİR ADAMIN “İŞ BAŞVURUSUNA” BİLE VERDİĞİ CEVAP “OLUMSUZ” OLUYORSA; “BİZE DİNAMİZM LAZIM AMCA; SEN BİZİM İŞİMİZE YARAMAZSIN” DENİYORSA; ASIL AMACI “DÜNYA HAYATINA ÇALIŞMAK DEĞİL; AHİRET HAYATINA ÇALIŞMAK OLAN” İNSANIN, EN VERİMLİ ÇAĞINDA DA “İŞ BAŞINDA” OLMASI GEREKMEZ Mİ? Dünya hayatı için de ÇALIŞMAK kesinlikle gerekiyor; hatta İBADETLER yerine getirildiğinde, ÇALIŞMAK DA İBADET HÜKMÜNÜ ALIYOR.. Ama AHİRET HAYATINI KAZANMA gayesinin önüne geçerse dünya; o zaman tehlike teşkil oluşturuyor..
Pekiyi GENÇLİĞİN ; “VERİLDİĞİ AMAÇ UĞRUNDA” KULLANILMASININ NETİCELERİ NELER? :
Eğer istikamet dairesinde gitse, gençlik Allahın gayet şirin ve güzel bir nimeti ve tatlı ve kuvvetli bir HAYIR KAZANMA VASİTASI olarak âhirette gayet parlak ve SONSUZ BİR GENÇLİK netice vereceğini, başta Kur'ân olarak çok KESİN ayetleri, bütün semâvî kitaplar ve fermanlar haber verip müjde ediyorlar.
Madem hakikat budur. Ve madem helâl dairesi keyfe kâfidir HARAMA GİRMEYE İHTİYAÇ BIRAKMIYOR.. Ve madem haram dairesindeki bir saat lezzet, bazan bir sene ve on sene hapis cezasını çektirir. ELBETTE, GENÇLİK NİMETİNE BİR ŞÜKÜR OLARAK, O TATLI NİMETİ, İFFETLE, İSTİKAMETTE SARF ETMEK, KULLANMAK, LAZIM VE BELKİ, EN LÜZUMLUDUR..
"Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin." (Bakara Sûresi, 2:32.)
“Asra yemin olsun ki, insanlar mutlaka ziyandadır.. Ancak; iman edip iyi işler yapanlar, birbirlerine hep hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna..” (ASR SURESİ)
Hoş geldiniz. Fikirlerinizi paylaşmanızdan mutluluk duyarız