Peygamber aşkı, sevdası, bağlılığı Türk insanının yüzyıllardan beri yüreğinin derinliklerinde yer etmiştir.
Peygamberlere saygı ve bu saygının olgunlaşarak asırlarca her fırsatta dile getirilmesi İslam’a bağlı, Allah-u Teâlâ’nın gönderdiği peygamberlere kayıtsız şartsız inanmış millet olan Türklerin son peygamber olarak Hazreti Muhammed Aleyhisselam’a da aynı duygularla minnettarlığını göstermesinin işaretidir.
Muhammedi olduktan sonra ona sadakati her fırsatta göstermeye gayret eden Türklerin dine hizmeti, peygambere saygısı ve ona hizmetkâr olabilmenin gayreti ve amacı sadece Müslümanlar arasında değil gayrimüslimlerin dünyasında bile farklı şekilde dile getirilmiştir.
Her ne kadar bazı cahiller Türklerin Şamanist olduğunu, hatta bazı fitne sahipleri Türklerin kılıçla İslam’a tabi tutulduklarını söyleseler de buna inananların zavallılığı sürekli gündeme getirilse de Türklerin Allah-u Teâlâ’yı hak bilmeleri gönderdiği elçilere itaati dünya insanları arasında hep kıskanılmıştır.
Ve Türklerin en zor anlarında Allah azze ve celle’nin yardımına muhatap olmalarının altında da bu sevginin, Ona tabi olmanın saflığı yatar.
Ancak…
Üzülerek müşahede etmekteyiz ki peygamber sevgimiz Orta Asya’dan Selçuklu’ya Osmanlı’dan Cumhuriyet Türkiye’sine kadar kayıtsız şartsız itaat edilen peygamber bağlılığının ve ona duyulan sevgisinin günümüz Türkiye’sinde ise gösterilen sevginin sabun köpüğü durumuna geldiğini görmekteyiz.
İster sahtekârlık deyin, ister taklidi imanın sonucu deyin, ister anlayamamak deyin ne derseniz deyin peygamber sevgisinde sınıfta kalmaya başladığımızı söylemek zorundayız.
Peygambere olan sevginin belirli gün ve gecelerde dile getirilmesi bu ikiyüzlülüğün örneklerinden sadece biridir. Zira geride kalan günlerimizde ya da o gecelerin ve günlerin ertesinde zıvanadan çıktığımızı kimse inkâr edemez.
Hazreti Muhammed Aleyhisselam’ı sadece törenlerle, ağdalı sözlerle, sahne edebiyatıyla hatırlamak değil onu yürekten sevmek ve bu sevgiyi, Onun yaşamını, hayat felsefesini kendi yaşantımıza aşk ile sevgi ile sadakatle yansıtmalıyız.
Kâinatı şenlendiren, Yaradan’ın sevgilisinin dünyaya teşrif ettiği ister hicri yıla göre ister miladi yıla göre yaşayacağımız kutlu günde nefis muhasebesi yaparak kendimize soralım Vicdanlarımıza içine şirk koymadan kibir yapmadan, riyasız şekilde soralım. Gerçekten Hazreti Muhammed Aleyhisselam’ı sevebiliyor muyuz?
Resullullah'ın yeri sevdiklerimiz arasında kaçıncı sıradadır? Ona bağlılığımız ne durumdadır? Ona hayatımızın her evresinde ne kadar yer vermekteyiz? Ondan bir nur, bir ışık, bir pusula, bir yıldız, bir rehber olarak ne kadar faydalanıyoruz. Yaptığımız her eylemde, her düşünce, her hareketimizde ona ne kadar yer veriyoruz? Muhammedi midir yaşantımız yoksa çok farklı yolda benim doğrularım yeter mi diyorsunuz?
O anıldığı zaman yüreğiniz sızlıyor mu? Ondan bahsedilişte gözleriniz çöl kuruluğunda mı sağanak yağmurlarla bereketlenen ovalar gibi mi?
Ona ne kadar hasretiz. Ne kadar muhtacız?
Hayatınızda Hazreti Muhammed Aleyhisselam’ın hayatından örnekler mi var yoksa başka görüntüler, tavırlar, haller mi, düşünceler mi, felsefeler mi var?
Siz her şeyden önce Peygamber Aleyhisselam benim için her şeyden önemli diyerek üstadınızı, hocanızı, şeyhinizi, ağabeyinizi, parti liderinizi veya bir başka insanı ya da düşünceyi geri plana mı atıyorsunuz yoksa bunları mı öne çıkartıyorsunuz
Kuran-ı Kerim’de ve Resullullah’ın emirlerinde, “içki, kumar şeytan işi bir pisliktir, onlardan uzak durun” emri varken, alkol tüketim oranına;
Allah’ın Kitabında ve peygamberin emirlerinde faiz ve zina haram kılınmışken , faiz ve zina batağında her sınıftan insanın ne şekilde yüzdüğüne;
Haram olarak emredilen ne varsa bunları helal gibi nasıl benimsediğimize;
Namazı reklam aralarına veya işimiz olmadığı zamanlara denk getirdiğimize
Camide namazın veya hutbenin uzaması halinde “imalı öksürükler” ve tepkilere nasıl başladığımızı;
Veya sizinde aklınıza gelen ne kadar dine aykırı fenalıkları eyleme dönüştürdüğümüzde bırakın peygambere duyduğumuz sevginin dine bağlılığımızın bile sahte olduğunun aksini kim iddia edebilir.
Bugünlerde Hazreti Muhammed Aleyhisselam’ı n doğum yıldönümünü kutlama törenleri yapılıyor.
Bana sahtecilik gibi geliyor. Reklam geliyor.
Söyleyin bakalım şimdi, biz “gerçekten” seviyor muyuz peygamberimizi
“Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.”
“Peygamber, size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa, ondan da sakının. Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir.”
“Kim sünnetimi yaşatırsa beni sevmiş olur, beni seven de Cennette benimle beraberdir”
EROL KARA - @dinierk
Hoş geldiniz. Fikirlerinizi paylaşmanızdan mutluluk duyarız