Sitemizde aramak istediğiniz konuyu

DiniErk - Doğru Dini Bilgi

Huzur İstiyorsan Fitneden Uzak Dur


Günahların açık olarak işlendiği ve isyana dönüştüğü, dünya kurulalıdan beri bir eşinin gelmediği, böyle bir bunalım geçirilmediği, her türlü fitnenin ortaya çıktığı, her türlü kötülüğün anasının mevcut olduğu yirmi birinci asrın seyyiat zamanında yaşıyoruz.
Eskiden nehir düz akıyordu, şimdi ise ters akıyor.
İslâmiyet yaşanıyordu, her yerde yaygındı, İslâm âdeti üzerinde hareket ediliyordu. İslâm yolunda yürümek kolaydı. Herkes gidiyor, sen de kendiliğinden gidiyordun. Kendini o kaynağa kaptırdığın zaman seni götürüyordu.
Şimdi ise tamamen ters akıyor. Senin Hakk'a doğru gidişin, o suya doğru vurmana benziyor. Hatta o su da üstelik âfât suyu oldu. Eğer mâzaallah insan bırakıldığında, o âfât seline kapılıp gider de, hiç farkında bile olmaz.
İşte zaten;
"Ümmetim fesâda düştüğü bir zamanda sünnet-i seniye'me sarılanlara yüz şehit sevabı vardır." (Beyhakî)

Hadis-i şerif'inin sırrı burada toplanıyor. Bugün Sünnet-i seniye'ye riâyet edenlere yüz şehit sevabı var. Böyle bir mükâfatın verilmesi, yürüyenin çok az ve yürüyebilmenin çok güç olması sebebiyledir.
İmâm-ı Rabbânî -kuddise sırruh- Hazretlerimiz, Ashâb-ı kehf Hazerâtı'nın fazilet ve efdaliyetinin o günkü güçlükten husule geldiğini beyan buyuruyor. Başka bir şeyden değil. O gün İslâmiyet'i muhafaza etmek çok zor, küfür ise çok yaygındı. O çok azgın küfrün içinde birkaç fert Hazret-i Allah'a sığındılar. Kalplerindeki imanlarını muhafaza etmek için başka yere hicret etmeye karar verdiler. Bu kadar büyüklükleri ve faziletleri bundan ötürüdür.
Biz de deriz ki, bugün suyun ters aktığı tarafa gitmenin güçlüğü çok büyüktür. Yürümek çok güç olduğundan ve az fert de olduğundan, bugün yürüyebilen kimselerin fazileti o nispette büyüktür.
Enes bin Mâlik -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyuruyorlar:
"İnsanlara öyle bir zaman gelecektir ki, aralarında dini üzerine sabreden, ateşi elinde tutan gibidir." (Tirmizî)
Bu güçlükler içerisinde azmeden, Allah'ına yönelen, yürümeye çalışan kimseler için hem dünyada hem de ahirette büyük saâdetler vardır.
Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Ma'kıl bin Yesar -radiyallahu anh-den rivayet edilen diğer bir Hadis-i şerif'lerinde:
"Fitne-fesadın çoğaldığı bir zamanda ibadet etmek, bana hicret etmek gibidir." buyuruyorlar. (Müslim: 2948)
Fitne zamanında yapılan ibadetin faziletli olması, insanların ekserisi fitneye karışarak ibadetten gafil kaldıkları içindir. Allah-u Teâlâ bir kulunu muhafaza edip hıfz-u himâye tasarrufu ilâhisine aldığı zaman böyle oluyor.

Allah-u Teâlâ insanların imanlarındaki samimiyetlerini ispatlamaları için bir imtihan olmak üzere onları hayırla da şerle de dener.

Hayrı takdir etmiş ve onu bir sebebe bağlamıştır. Şerri de takdir eden O'dur. Onu da defetmek için sebepler hazırlamıştır.
Âyet-i kerime'lerinde şöyle buyurmaktadır:
"Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz." (Enbiyâ: 35)
Müslümanların dinlerini gereği gibi yaşayamamaları, dalâlet ehli tarafından baskı görmeleri bir fitnedir. Böylece sabırları ve İslâm'a bağlılıkları denemeden geçirilmiş olur.
"Sabredecek misiniz diye bazınızı bazınıza fitne kıldık." (Furkân: 20)
"Altını, ayarını belirlemek için ateşe sokmak" mânâsına gelen fitne; insanın isyan veya sabrını ölçmeye yönelik her türlü imtihan demektir.
Bu imtihanlarda Allah-u Teâlâ'nın hikmeti ve tedbiri basiret sahipleri tarafından görülmüş, ayrıca kimin Allah-u Teâlâ'ya sığınıp sığınmadığı, kimin sarsılıp kimin sarsılmadığı, kimlerin imanında sabit kaldığı, kimlerin gerçek mümin kimlerin münafık olduğu ortaya çıkmış olur.
"Rabb'in her şeyi hakkıyla görmektedir." (Furkân: 20)
Sabredeni de, sabırsızlık göstereni de; şükredeni de nankörlük edeni de çok iyi bilir. O'nun yolunda gösterilen samimiyet ve bağlılıktan haberdardır.

Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir çok Hadis-i şerif'lerinde Asr-ı saâdet'ten kıyametin kopmasına kadar geçecek zaman içerisinde zuhur edecek olan bir çok fitneleri gerek kapalı olarak gerekse açık olarak haber vermiş; fitnelerin her tarafı gecenin karanlıkları gibi saracağını, her fitnenin bir öncekini aratacağını, bu sebeple hayatta olanların kabirdekilere gıpta edeceklerini, müslümanların fitne dönemlerinde sabır ve teenni ile hareket etmelerini ve imkânları nispetinde kalabalıklardan kaçınmaları gerektiğini bildirmiş, ümmet-i muhteremesini gelecek fitnelere karşı uyarmıştır.
Hazret-i Ali -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir gün:
"Gençlerinizin fıska düştüğü, kadınlarınızın azdığı zaman hâliniz ne olur?" buyurdu.
(Yanındakiler hayretle):
"Yâ Resulellah! Yani böyle bir hâl mi gelecek?" dediler.
"Evet, hatta daha beteri!" buyurdu ve devam etti:
"Emr-i bil-ma'rufta bulunmadığınız, nehy-i anil-münker yapmadığınız vakit haliniz ne olur?" diye sordu.
(Yanındakiler hayretle):
"Yani bu olacak mı?" dediler.
"Evet, hatta daha da beteri!" buyurdular ve sormaya devam ettiler:
"Münkeri emredip, ma'rufu yasakladığınız zaman haliniz ne olur?"
(Yanında bulunanlar iyice hayrete düşerek):
"Yâ Resulellah! Bu mutlaka olacak mı?" dediler.
"Evet, hatta daha da beteri!" buyurdular ve devam ettiler:
"Ma'rufu münker, münkeri de ma'ruf saydığınız zaman haliniz ne olur?"
(Yanındakiler):
"Yâ Resulellah! Bu mutlaka olacak mı?" diye sordular.
"Evet olacak!" buyurdular. (Mecmau'z-zevâid)
İslâm'ın en parlak devirlerinde, asırlarca sonra gelecek bozuklukları olduğu gibi görüp tasvir etmek, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in apaçık bir mucizesidir.

Huzeyfe -radiyallahu anh- der ki:
"Resulullah Aleyhisselâm bize:
'Müslüman olduğunu söyleyenlerin hepsini bana sayınız.' buyurdu.
'Yâ Resulellah! Sayımız altı yüz ilâ yedi yüze ulaştığı halde bize bir kötülük edilecek diye korkuyor musunuz?' dedik.
Bunun üzerine:
'Şüphesiz ki siz bilmezsiniz, belki de bir takım ibtilâlara maruz kalacaksınız!' cevabını verdi.
"Biz gerçekten imtihan olunduk. Öyle ki bizden bir kimse, namazını bile gizlice kılmak durumunda kaldı." (İbn-i Mâce: 4029)
Resulullah Aleyhisselâm, verdiği cevap ile başlarına bir ibtilânın gelmesinin beklendiğini haber vermiştir.

Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- Hazerâtı'na hitaben şöyle buyurdular:
"Siz öyle bir zamanda yaşıyorsunuz ki, kim memur olduğu vazifenin onda birini terk ederse helâk olur. Fakat öyle bir zaman gelecek ki, onlardan her kim kendisine emredilenlerin onda birini işlerse kurtulacaktır." (Tirmizî)
Çok tehlikeli, çok müzayakalı, çok da kıymetli bir zaman.
Diğer bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:
"O günlerde, sizin kadar amel yapabilen bir kimseye elli kişinin ecri verilecektir." (Ebu Dâvud: 4341)

Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Kıyamet kopmazdan önce karanlık gece kıtaları gibi fitneler olacak. Bu karışıklıklar içinde kişi mümin olarak sabahlayıp kâfir olarak akşamlar, mümin olarak akşamlayıp kâfir olarak sabaha çıkar. Bir çok kimseler azıcık bir dünyalık karşılığında dinlerini satarlar." (Tirmizî: 2196)
Fitnenin vehametinden insan bir günde bu derece değişiklikler geçirecek, günü gününe saati saatine uymayacak, kalpler bozulacak, iman sâfiyeti kalmayacak.
Bir âhir zaman âlimi veya bir bölücü Allah-u Teâlâ'nın hükmüne aykırı bir söz söylüyor, o da: "Bu doğru söylüyor!" deyip tasdik ediyor, böylece azıcık bir dünyalık karşılığında dinlerini fedâ ediyorlar.
Allah-u Teâlâ'nın hıfz-u himayesine tasarrufu ilâhîsine aldığı kimseler hiç şüphesiz ki bu fitnenin dışında kalacaklardır.
Nitekim Ebu Ümâme -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif'te ise şöyle buyurulmaktadır:
"Bir takım fitneler olacaktır. Kişi o fitnelerde mümin olarak sabahlayacak ve kâfir olarak akşamlayacaktır. Ancak Allah'ın, ilim ile (kalbini) ihyâ ettiği kimseler (bu tehlikeden) müstesnâdır." (İbn-i Mâce: 3954)

Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Bir takım fitneler olacaktır. O fitnelerde oturan ayakta durandan, ayakta duran yürüyenden, yürüyen koşandan daha hayırlıdır. Kim o fitnelerin başında dikilirse, fitneler onu yıkar. Her kim o fitneler zamanında sığınacak bir yer bulursa, hemen oraya sığınsın." (Müslim: 2886)
Kişi o fitnelerin tehlikesinden ve fitnelere karışanlardan ne kadar uzak durursa onun için o kadar hayırlıdır.
Bir çok fitneler zuhur edecek, ediyor da. Herhangi bir karışıklık çıktığında siz uzak durun, o ateşin içine girmeyin.

Huzeyfe -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyuruyorlar:
"Bir takım fitneler olacaktır. O fitnelerin kapıları başında cehennem ateşine çağırıcı kimseler olacaktır. Bir ağacın kökünü ısırır halde ölmen onlardan birisine tâbi olmandan senin için daha iyidir." (İbn-i Mâce: 3981)
Fitne dönemlerinde fitne gruplarından uzak durmak en uygun olanıdır.

Nitekim Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir diğer Hadis-i şerif'lerinde de şöyle buyuruyorlar:
"Mutlu kimse fitnelerden uzakta kalandır, mutlu kimse fitnelerden uzakta kalandır, mutlu kimse fitnelerden uzakta kalan ve fitneye maruz kalıp da sabreden kişidir. Fitneye başlayan ve çalışanın vay haline!" (Ebu Dâvud)

Kaynak :Hakikat / İsmail Yavuz

Yorum Gönder

0 Yorumlar
*Yorumlar Editör tarafından incelenmekte olup, spam mesajlar dikkate alınmaz. Engellenir.*